AMORAL.MLL.FI.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Evlilik ve Düğün

Evlilik ve Düğün

Feridun Merter, köy ailesinde 1950-1988 yılları arasında meydana gelen değişmelerle ilgili olarak Malatya'da bir araştırma yapar. Araştırma, Malatya'nın tüm ilçelerine bağlı köylerde hane birimleri seçilerek 2224 aileyle yapılır. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, bu çalışmayı "Köy Ailesinde Meydana Gelen Değişmeler (Malatya örneği)" adıyla 1990'da kitap olarak yayınlar. Bu araştırmada Malatya'daki evlilikler şöyle anlatılmaktadır:

"Türkiye'de evlenecek olan kız ve erkek adaylarının birbirlerini görerek, tanıyarak evlenmeleri kent ekseninden, köy eksenine doğru gidildikçe azalmaktadır. Çünkü kırsal yöre halkı mutaassıp ahlaki standartlara bağlı olduğu için evlilik öncesi ilişkiler uygunsuz bulunur."

"Köylerde evlilik öncesinde açık olarak arkadaşlık etmek mümkün değildir. Buna köy geleneği izin vermez. Ancak köy küçük bir cemaat olduğu için, gençler çeşitli bahanelerle birbirlerini görürler."

"Özellikle kızların evlenme kararında ailenin etkisi daha fazla olmaktadır. Erkeklerin evlenmesinde de, % 50 ana-babanın, % 13 yakın akrabaların, % 7 başkalarının etkisi olduğu, ancak % 29'unun kendi kendilerine karar verdikleri tespit edilmiştir."

a) Malatya köylerinde erkeklerin eş seçiminde ve evlilik kararının alınmasındaki etkenler:

- Ana ve babanın karar vermesi (% 54.6)

- Yalnız kendisinin karar vermesi (% 24.9)

- Anne, baba ve kendisinin birlikte karar vermesi (% 20.5)

Tabloda görüleceği gibi erkekler evlenirken, anne ve baba %54.6 oranında karar sahibidir.

b) Evlenecek erkeğin, evlenecek kızla, evlilik öncesi görüşmesi, tanışması ve karar vermesi konusunda anne ve babanın görüşü:

- Normal karşılarım (% 37.9)

- İyi karşılarım (% 23.7)

- Kötü karşılarım (% 38.4)

c) Evlenecek kızın, evlenecek erkekle evlilik öncesinde görüşüp ve tanışarak karar vermesi yönünde kız annesi ve babasının görüşü:

- Normal karşılarım (% 27.8)

- İyi karşılarım (% 23.7)

- Kötü karşılarım (% 49.2)

Yukarıda belirtilen tablodaki görüşlere bakıldığında, erkeğin kızla konuşarak evliliğine karar vermesini kötü karşılayanların oranı % 38.4 iken; kızın evlilik öncesinde evlenecek erkekle konuşarak evliliğe karar vermesini hoş karşılamayanların oranı % 49.2'dir. Evliliklerde, halen anne ve babanın karar sahibi oldukları çoğunluktadır.(1)

Malatya, Akçadağ, Doğanşehir, Yeşilyurt, Arguvan ve Hekimhan'ın birçok köyünde evlilik ve düğünle ilgili yaptığımız araştırmada elde edilen bilgiler şöyle:

Evlilik görücü usulü ile yapılmaktadır. Kız aynı köyde ise evleneceği erkekle birbirini görürler; birlikte oynarlar ve çalışırlar. Ancak evlilik konusunda konuşarak anlaşmaları zordur. Yine karar anne ve babalarına ait olur. Erkeğin annesi, kızı beğenmiştir. Kızın annesiyle özel olarak görüşür, kızlarını oğullarına istediklerini söyler. Kızın annesi kızıyla konuşmak, araştırmak için süre ister. Kızıyla konuşur, sonra kocasıyla konuşur. Kızın gönlü varsa, erkeğin annesine haber verilir. Erkeğin babası ve annesi kız evine gelirler; konuşurlar, söz alınır ve öpüşerek ayrılırlar. Birkaç gün sonra, erkeğin babası, bir kaç kişiyle kız evine gelir. Yeniden dinsel kurallara uygun olarak "Allahın emriyle, peygamberin kavliyle, senin kızını B'yi oğlumuz C'ye istiyoruz" derler. Kızın babası da "Allah ne yazmışsa o olur. Demek ki kızımın kaderini sizin çocuğunuza yazmış." der. Ve öpüşerek ayrılırlar böylece söz bağıtlanmış olur. Getirilen şeker veya lokum dağıtılır. Buna söz kesme denir.

Nişan

Kızın söz kesiminden sonra, erkek tarafı nişan hazırlığını yapar. Akraba ve komşularına nişan töreninin haberini verir. Yemek için davar ve un, bulgur, yağ gibi malzemeler kızın evine götürülür. Davar kesilir, aş yapılır. Kız tarafı da kendi akrabalarını ve komşularını nişana davet eder. Nişana gelen kadınlar ayrı odada, erkekler ayrı odada otururlar. Kendi aralarında eğlenirler. Kimi zaman erkekler içki de içerler.

Nişan için getirilen bilezik, yüzük, küpe ve giysiler kıza takılır ve giydirilir. Türküler söylenir, yemekler yenir. Nişanda ceviz, kuru üzüm, dut, şeker gibi çerezler dağıtılır. Buna "Şiranı" denir. Dualar edilerek nişan son bulur. Davetliler dağılırlar.

Nişan töreni bir nevi nikâh sayılır. Artık söz resmen bağıtlanmış olur. Nişanı bozma durumunda taraflar şiddetle kınanır. Nişanı bozan kız tarafı ise, o kızın başkasıyla evliliği biraz zorlaşır. Erkek tarafı bozmuşsa, o erkeğe artık kız zor verilir. Bu nedenle nişan bozma ve cayma kuralı yok denilecek kadar azdır.

Başka bir köyden kız alınacak olursa kız ve erkek birbirlerini zor görürler; konuşma olanakları olmaz. Bu durumda erkeğin ailesi, o köyde tanıdık bir ailenin aracılıyla kız arar. Bulunan kızın evine, erkeğin annesi gider; kızlarını beğendiklerini, oğullarına istediklerini açıklar. Kızın annesi de kızın gönlünün olup olmadığı öğrenmek ve oğlanı görmek için süre ister. Erkek ya kızın evine, veya tanıdık birinin evine gelir. Habersizlermiş gibi kızın annesi ve kız da o eve gider. Dereden tepeden konuşulur. Kızla oğlan bakışlarıyla tanışmış olurlar. Kız ve kızın annesi erkeği beğenmişlerse oğlan evine haber gönderirler. Erkeğin annesi yeniden gelir ve söz alınır. Bu söz üzerine, yukarıda belirtilen şekilde söz kesme ve nişan törenleri sırasıyla yapılır. Genellikle evlilik, akraba arasında amca, dayı teyze, hala kızlarıyla olur.

Geçmişte, amca kızını amca oğlu istiyorsa, kız varmazsa dahi başkaları araya girip o kızı kendi oğullarına istemezdi. Çünkü böyle durumda kızı isteyen yabancılarla amca oğlu arasında kavgaların olduğu görülmüştü. Ancak, süreç içinde onca oğlunun davranışı ayıplanarak bu tür evlilik töresi kaldırılmıştır.

Berdel Evliliği

Berdel, iki aile arasında anlaşmayla kızlarını değiştirmeleridir. Berdel evliliğinde, nişan törenleri iki aile arasında anlaşarak yapılır. Kızların gelin olacağı gün aynı güne rastlatırlar. Bu tür evlilik, baba ve annenin elindedir. Bu tür evliliklerde mutluluk olmadığı görülmüştür. Şimdilerde berdel evliliği yok denecek kadar azalmıştır.

Beşik Kertmesi

Anne-babalar özellikle babalar tarafından henüz yeni doğmuş, iki bebeğin (kız-erkek) büyüdüklerinde birbirleriyle evlenmelerine karar verilmesidir. Kızın beşiği ile verilecek erkek çocuğun beşiği bıçakla kertilir böylece evliliğin sözü bağıtlanmış olur.

Kız büyüdüğünde, evlililk çağı geldiğinde o kızı kimse istemez. Öyle ki, taraflardan biri sakat olsa veya herhangi birinin sağlık durumu iyi olmazsa bile, beşik kertmesi geçerlidir. İlkel olduğu ve büyük olumsuzlukları görüldüğü için, bu tür evlilik kökten kaldırılmıştır.

Günümüzde eğitim ve öğrenim yaygınlaşmış, kentlerle ilişkiler gelişmiş, ulaşım ve iletişim yaygınlaşmış, olduğu için görücü usulüyle evlenme ve berdel evliliği giderek anlaşmalı evliliğe dönüşmüştür. Artık köylerde de çoğunlukla kız-erkek konuşarak anlaşarak evliliğe karar veriyorlar. Anlaşan kız-erkek, ailelerine durumu bildiriyor, törelere göre gereken yapılıyor.(2)

Başlık (Kalın)

Türkiye'de özellikle kırsal alanlarda yaygın olan ve ailenin kurulmasını güçleştiren bir uygulama da başlık geleneğidir. Başlık, evlenecek erkeğin ya da ailesinin kızı babasına, babası yoksa bir aile büyüğüne ödeyeceği para, vereceği taşınır ve taşınmaz mallardır.

Ülkemizde kentlerden köylere doğru gidildikçe başlık geleneği uygulaması yaygınlaşmaktadır.

"Türkiye'deki tüm kadınların % 53'ü başlıkla evlenmiştir. Ancak bu oran Ankara, İstanbul ve İzmir'de % 19, diğer kentlerde % 41, kasabalarda % 47, köylerde ise % 63'tür.

Feridun Merter, araştırmasında Diyarbakır merkez köylerinde, evlenen kızların babalarına başlık adı verilen bir paranın verilmesinin yaygın bir davranış olduğunu ve hanımların % 75'inin başlıkla evlendiklerini belirtmektedir.

Başlık uygulaması bölgelere ve yerleşim birimlerine göre değişmektedir. Başlık uygulamasının bölgelere, kent, kasaba ve köylere göre dağılımı aynı araştırmada şöyle belirtiliyor:

Bölge Köy % Kasaba % Kent %

Orta Anadolu 76.8 52.2 14.5

Karadeniz 76.8 34.4 31.1

Batı Karadeniz 24.0 18.7 6.9

Akdeniz 46.2 25.5 67.3(3)

Nişan töreni yapıldığı sırada kız ve erkek babası arasında başlık konusu görüşülür. Başlığın amacı, kız babasının yapacağı masrafın belirli ölçüde oğlan evi tarafından karşılanmasıdır. Her iki aile, aralarında belirli miktarda anlaşırlar. Şayet kız babası fazla başlık istiyor, bu da erkek tarafının gücünü aşıyorsa; o zaman köyde sözü dinlenir kişiler devreye sokulur, anlaşma sağlanır. Başlık parası, kimi zaman tarla, hayvan veya mal olarak ödenir.

Şimdi başlık hemen hemen tamamen kalkmış, ama onun yerine geline takı, eşya alma kuralı getirilmiştir. Elbette ki, başlık yerine geçen bu uygulama hem çağdaş hem ekonomiktir. Çünkü alınan eşyalar, kız ve erkeğin gereksinmelerini karşılamaktadır. Ayrıca kız ve erkek tarafı masrafı ortaklaşa yapmaktadırlar.

Gâlat (Halat)

Kız tarafı, erkek tarafına "Kızımın dayısı, amcası ve erkek kardeşinin rızasını alınız" der. Erkek tarafı, birkaç kişiyle bunların yayına giderler. Beraberinde de belirli miktarda şeker, çay, rakı, meyve ve para götürürler. Rızalarını alırlar. Buna dayı, amca yolu denir. Verilen eşyaya da "Ğâlat-Halat" denir.

Gelin, getirildiğinde, düğüne katılanlara dağıtılmak üzere "Ğâlat" denilen armağanlar kızın çeyizine konulur. Bu armağanlar genellikle çorap, medil, terkibağı, heybe gibi eşyalardan oluşur. Şimdi bu uygulama kalkmıştır.

Düğün

Düğün günü, kız ve erkek aileleri tarafından saptanır. Erkek tarafı, akrabalarına ve yakınlarına, komşularına okuntu (davetiye) gönderir. Geçmişte okuntu olarak elma, portakal gibi yiyecekler ve bardak, sabun, havlu gibi eşyalar gönderilirdi. Okuntuyu dağıtana davet edilenler tarafından armağanlar verilir. Bu armağanlar para olabileceği gibi, yiyecek ve giyecek de olur. Düğüne gelen konuklar erkek tarafına davar, yiyecek gibi çeşitli armağanlar getirirler. Şimdi okuntunun yerini yazılı davetiyeler almıştır.

Düğün günü, kızlar, gelinler en şık ve ilgi çekici giysilerini giyerler. Davul-zurnanın eşliğinde konuklar karşılanır. Düğünde yemek ve içki masaları kurulur. Kadın erkek ayrımı olmadan kol kola birlikte oynarlar. Tüm düğünlerde bayrak bulunur. Eskiden köylerde bayrak yeterince bulunmadığı ve bayrağın şekli de bilinmediği için kırmızı ve yeşilden yapılmış kaskısor dedikleri bir tür bayrak asılırdı. Bayrak, uzun ve düzgün bir sopanın ucuna asılır; sopanın tepesine de elma konulur. Bayrağı taşıyan kişiye kaskısorcu denir. Oyun sırasında, bayrağın tepesindeki elmayı düşürmeye çalışırlar. Bayrakçı da onu özenle korur.

Erkek evinde düğün yapılırken; akşam topluca ve davulun eşliğinde kız evine gidilir. Kız tarafı gelenleri karşılar. Bayrak tutan kişi, kızın evinin üstüne çıkar, sopasıyla evin saçaklarını sökmeye çalışır ve armağan ister. Kız tarafı, önceden hazırlanan armağanı ona verir. Bayrak damın üstünde kalır; böylece düğün yeri belirlenmiş olur. Kına ve yemekler hazırlanır. Oyunlar devam eder. Kınadan sonra kızın çeyiz bohçası açılır. Kız tarafının kadınları getirdikleri armağanları veya takılarını takarlar.

Gelen konuklar, komşularca evlere götürülür. Sabahın gün doğumuyla birlikte davul, kalk havasını çalar. Konuklar yavaş yavaş düğün evine gelmeye başlarlar. Gelinin hazırlığı bitirilmişler. Gelinin bir yakını olan kadın, kapıyı arkadan kilitler, armağan ister. Erkek tarafı armağanını verir, gelin çıkarılır. Hazırlanan ata bindirilir. Şimdi at olmadığı için, artık gelinler taksilerle ve benzeri taşıt araçlarıyla götürülmektedir. Kız tarafı, belirli mesafede düğün alayıyla birlikte yürür. Gelin evden çıkarılırken, arkadan duru ve temiz su atılır ki yolu ve kısmeti açıla...

Gelin düğün alayının, oyunları eşliğinde erkek tarafının evine getirilir.Yolda ve evinin önünde davul eşliğinde oyunlar sürer. Geçmişte cirit oynanılırdı. At kalmadığı için artık cirit oynanılmıyor. Gelin eve yaklaştığında, erkeğin annesi, bacıları ve yakın akraba kadınları ellerine ekmek alarak oyunlarla gelini karşılarlar.

Gelin, evin kapısına geldiğinde at veya arabadan inmek istemez. Bu, kayınbabasından bir armağan isteme anlamındadır. Kayınbaba bir armağan verir. Gelin içeri gireceği sırada damın üstünde gelinin başına para, çerez (kuru üzüm, ceviz, şeker gibi) atılır. Çocuklar onları kapışırlar. Gelin babasının evinden çıkarılırken, bir ağaç kaşık, yoksa başka bir kaşık veya herhangi bir mutfak eşyası gizlice alınır. O eşya damadın evinin kapısında, gelinin ayakları önünde kırılır. Böylece gelinin kısmeti beraberinde getirilmiştir...

Şunu belirtelim ki, düğünde gerek kız evinde, gerek erkek evinde damatla gelin hiç yanyana olamazlardı. Şimdi bu kural kalkmış; damat ve gelin düğünde birlikte ve kol kola oynamaktalar.

Gelin, hazırlamış bir perdenin arkasına veya bir odaya götürülür. Yanında damadın kız kardeşleri, yakın akrabaların kadınları, köyün genç kızları ve gelinleri kalır. Gelinin çeyiz bohçası açılır. Getirilen armağanlar dağıtılır. Hazırlanan yemekler yenilir, mutluluklar dilenerek ayrılınır. Böylece düğün sona erer.

Gerdek sabahı, gelinin kanlı çarşafı komşu kadınlara gösterilir. Bu töre de kalkmış durumdadır.

Gelin, kayınbabasına, kaynanasına, büyük kayınlarına gelinlik eder. Yani onlarla uzun süre konuşmaz onların yanlarında başkalarıyla da sesli konuşmaz, birlikte yemek yemez. Şimdi bu gelenekde kalkmıştır

Nikâh

Nikâh, evlenmek isteyen kadın ev erkeklerin bu isteklerini belirtme olayıdır.

"Bir ailenin meydana gelmesi için üç unsura ihtiyaç olduğu söylenir: Bunlardan birincisi evlenecek olan bir kadın, ikincisi evlenecek olan bir erkek, üçüncüsü ise; erkek ve kadının birleşmesine hukuksallık kazandıracak olan bir makam."

Nikah kıyma ise, hukuksal açıdan yetkili olan makamın, evlenmek üzere niyetlerini açıklayan kadın ve erkeğin birleşmesini hukuksal olarak tastik etmektir.

Cumhuriyet öncesi Anadolu toplumunda nikah için yetkili olan resmi bir makam yoktu.

"Müslüman Osmanlı ailesinde evlilik, hiçbir yetkili makamın müdahale etmediği özel bir akit ile kurulmakta idi. Erkekle kadının ya doğrudan doğruya, ya da vekilleri aracılğı ile evlenmek istediklerini iki tanık önünde belirtmeleri ile evlenme akdi tamam olurdu. Bir din adamının akit yapılırken hazır bulunması islam hukukunun bir gereği değildir.

İslâm hukukunda olmayan, 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu'nda da yer almayan imam nikâhı uygulaması ülkemizde bir gelenek halinde devam etmektedir. "Geleneklere bağlılığın yanı sıra, büyük halk kitlelerinin eğitim düzeyinin yok denecek kadar düşük bir durumda bulunması, iletişim imkanlarının kitle eğitimine hiçbir katkıda bulunmayacak ölçüde yetersiz olması nedeniyle ülkemizde büyük yerleşim merkezlerinin ve aydın çevrelerin dışında çok büyük bir çoğunluk imam nikâhı ile evlenmektedir

Türkiye'de tüm evliliklerin yüzde otuz beşi medeni, yüzde kırk dokuzu hem medeni hemde imam nikâhı, yüzde onbeşi de yalnız imam nikâhı ile kurulmuştur.

İmam nikâhı uygulamasının yaygınlık oranı bölgelerin sosyo-ekonomik gelişmiştik düzeyine göre değişmektedir. Sosyo-ekonomik olarak gelişmiş bölgelerde, az gelişmiş ve orta derecede gelişmiş bölgelere göre imam nikâhı ile kurulan evliliklerin oranı daha azdır. Batı Anadolu Bölgesi'nde bu oran % 6 iken, Doğu Anadolu'da % 37'dir.

Diyarbakır merkez köylerinde, "hanımların % 38'i yalnız imam nikâhı, % 58'i hem imam nikâhı, hem de resmi nikâhlıdır. Geri kalan % 4'ü de nikâhsız olarak karı-koca biçiminde yaşamaktadır.

Türkiye'de Medeni Kanun'un yürürlüğe girmesi önemli bir hukuksal yapı değişimi meydana getirmiştir. Türkiye'de hukuk yapısında meydana gelen değişmeler sonucunda ücret, sigorta, çocuk zammı, okula yazılma, askere alınma, işe alınma gibi resmi işlerde medeni nikâhın esas tutulması; medeni nikâhla evlenenlerin oranını, büyük kentlerden köylere doğru kademeli bir şekilde artırmaktadır. Buna karşın büyük kentlerde yalnızca imam nikâhı ile evlenenlerin oranı % 5.1 iken, köylerde imam nikâhı ile evlenenlerin oranı % 48.2, yalnızca medeni nikâhla evlenenlerin oranı % 21.3'tür.

Günümüzde hukuki olarak ailenin kuruluş esaslarında önemli sayılabilecek değişikliklerin meydana geldiği söylenebilir. Çünkü "yalnızca imam nikâhı ile evlenenlerin oranının kasabalarda dahi % 4.8'e düşmüş olması, gelecekte kırsal ailenin bu yönde daha da değişeceğini göstermektedir."(4)

Erzincan-Kemaliye (Eğin)'de düğün

"Evlenme çağına giren delikanlıya münasip görülen kız, ailesinden görücü usülü ile istenir. İsteyiciler, genelde oğlanın amca ve dayısı gibi yakınlarından oluşur. Kızı vermeyi münasip görmüşlerse buna evet anlamında, oğlan tarafının getirdiği şeker, şerbet yapılarak gelenlere ikram edilir. Böylece söz kesilmiş olur. Geline değerli zihnet eşyaları hediye edilir.

Taraflar dilerlerse söz kesmede (şerbet içmede) ayrıca nişan gününü de konuşup karara bağlarlar. Nişanda oğlan tarafı, 5-10 adet arasında çevreyi (kenarlarına altınlar dikilmiş ipekten sırma işlemeli özenle hazırlanmış, nazar değmesin diye ayrıca ortasına mavi boncuk konmuş nişan hediyesi) kız tarafına götürülür. Çevreyi alan kız tarafı, gelenlere peksimet ile birlikte şeker şerbeti ikram edilir.

Üç gün üç gece sürecek olan düğün eğlencelerine her iki taraf da Salı'yı Çarşamba'ya bağlayan "kına gecesi" ile başlar. Kınada adet gereği elti, kınaya elini bir türlü uzatmayan gelinin avucuna açacak içine bir altın koyar.

Kesilen koyun ve keçilerin etlerinden yapılan "keşkek" meydanda kazanlarda kaynamaktadır. Pirinç plavı ve nohut pişmiştir. Yoğurtlu çorba ve kızartmanın yanında, ayrıca konuklarca getirilen baklavalarda iştahla yenmektedir.

Bir yandan da ince saz adı verilen keman, cümbüş ve darbukadan oluşan saz heyeti, eski yöre havalarını çalmaktadır. Herkes coşkuludur...

Damat, sağdıcı tarafından hey... sesleri arasında halaya sokulmuştur. İçinde yanan renkli mumlar bulunan özel kına tepsisi kendisine nazikçe uzatılır. Bu tepsi müzik eşliğinde bir fasıl dolaştırdıktan sonra, diğer oyunculara uzatılır. Bahşişin bol olduğu, paraların ortalığa saçıldığı bu ortamda, davulcu-zurnacı da mutludur...

Gelini almaya gidecek olan düğüncüler yol hazırlıklarını tamamlamışlardır. Kadınlar ipek sırmalı, manda çarşaflar içindedir. Yüzleri peçelidir. Gelinin ise cibinlikli atı hazırdır. Yola çıkarlar...

Bu arada damadın kardeşi, gelinin cibinlik poşisini çözerek kızın erkek kardeşine teslim eder... "Eşik üstünde durdum" havası ile gelin, baba evinden çıkmak üzeredir... Gelin, nihayet kardeş ve sağdıcın kollarında cibinlikli atına bindirilir... Hafiften çalmakta olan "Eski kına havası" ile oğlan evine yürüyüş başlar...

Gelin atının yanında, gelinin kardeşi, amca ya da dayısı yaya olarak yürümekte, atın başını ise varsa gelinin erkek kardeşi ya da yeğenlerinden biri çekmektedir... Yol boyunca rastlanan mezarlıklarda müzik derhal kesilir ve oradan sessizce geçilir. Bazen gelin konvoyu mezarlığın etrafını dolanarak yollarına devam ederler.

Damat, sağdıcı ile birlikte damın yüksekçe bir yerinde gelini beklemekte, ceplerinde ise gelinin başına serpiştirilmek üzere bolca bozuk madeni para ile kağıtlı şeker bulunmaktadır... Damat, saçacağı bozuk para ve şekeri özellikle gelinin başındaki fese isabet ettirmek gayreti içindedir... Gelin, kapıya çakılan bir çivi üzerinden atlatılır ve adet gereği kaynanasının koltuğu altından geçirilir.

Oğlanın anası, pür heyecan, gelinin kızlık haberini beklerken, arzulanan müjdeli haber, çoktan kapı aralığından dışarı çıkmıştır. Aynı gün haber kızın anasına da ulaştırılır.(5)

Ankara-Beypazarı Köseler Köyü

Kız isteme ve düğün gelenekleri aynı, ancak ilginç bulduğumuz birkaç gelenek şunlardır:

"...Damat adayı yanına bir arkadaşını alarak, kız tarafına, akşam oturmaya gider. Giderken "Kırıntı" götürür. Kırıntı; kaba şeker, ayna, çakı, kuru üzüm vb. şeylerden oluşur. Kız evinde, kız ve kızın arkadaşından başka kimse olmaz. Yemek yenilir, sohbet edilir. Kız ve erkek birbirini daha yakından tanımaya çalışır, Damat yemekten sonra, sofranın altına bir miktar para bırakır. Bu para kızın arkadaşının hakkıdır. Kız da damadın erkek arkadaşına bir çift çorap verir. Ertesi gün kırıntı komşulara dağıtılır. Kırıntıdaki ayna genç kızlara verilir. Böylece söz kesildiği duyurulmuş olur."

"...Gelin götürüleceği zaman, başı bozulmadık (boşanmamış, kocası ölmemiş) yaşlı yaşlı bir kadın geline yakası açılmadık bir gömlek giydirir. Gömlek giydirildikten sonra yakası dualarla açılır. Üstüne "içlik", onun üstüne de gutnu kumaş, en üste çuha ferman giydirlir... Gelin, kayınbaba izin verene kadar yanında yüksek sesle konuşmaz."(6)

Edremit'in Doyran Tahtacılarının kız isteme ve düğün gelenekleri diğer geleneklerle benzeşmektedir. Burada görücü usulüyle değil, kız-erkek görüşerek anlaşarak evlenmektedirler. Gelin, baba evinden çıkarılacağı zaman,

"Kız tarafı, bayrakla oğlan evini beklemektedir. Oğlan evinden bir horoz getirilmiştir. Bu horoz, kız tarafının bayraktarının evine götürülür orada kesilir. Kız evinin bayrağı, kesilen horozun üzerinden atlatıldıktan sonra, oğlan evinin bayrağını karşılamak üzere hareket edilir... Kız tarafının bayrak taşıyan bayraktarı ve delikanlıları oğlan tarafının delikanlılarını karşılar. Her iki taraf, ellerindeki bayrakların baş kısımlarını birbirine değdirir. Bu bir selamlaşmadır.

"... Gelinin başı artık kadınbaşı olarak düzenlenir. Baş bağlandıktan sonra gelin ayağa kalkar. Küçük çocuk başlıkları veya çocuğu olan kadınların başörtüleri, gelinin eteğine konur. Çocuğunun olmasını isteyen kadınlar gelinin etrafına toplanırlar. Gelin, eteğinde bu başlıklar varken üç defa döner ve eteğindekileri etrafındakilerin üzerine saçar. Oğlan başlığı isabet eden kadının oğlan, kız başlığı gelen kadının kız doğuracağına inanılır..."(7)

Uşak-Karahallı ilçesi'ne bağlı Çokaklı Köyü'nde yapılan evlilik düğününün uygulamalarında söylem değişikliği dışında fazla ayrışım görülmüyor. Çokaklı Köyü'nde düğünün ilk günü, oğlan evinin damına bayrak (birbirine çitilmiş beyaz ve yeşil bir çift yazma) dikildiğinde, köyde davul-zurnanın eşliğinde kağnıyla ormandan odun getirilir, düğün evine yıkılır.(8)

Kenan Akyüz'ün, Yozgat'ta evlenme geleneği ile ilgili araştırması da ayrıntılı bilgiler içermektedir:

"...Yozgat'ta da görünüşte, evlenmeye istekli çıkan erkektir ve yine her yerde olduğu gibi, oğlan evi, çocuklarına almayı düşündükleri kızı resmen istemeden önce, kız hakkında el altından tahkikat yaptırır. Kızın herhangi bir bakımdan kusurlu olup olmadığını araştırır. Bunun için, zekâsı ve ağzı sıkılığına güvenilen bir kaç tanıdık kadının yardımı istenir. Bu kadınlar, kızın hamama gittiği bir günü kollayarak, o gün onlar da sözde tesadüfen hamama giderler. Böylece kızın bedeni bir kusuru olup olmadığını tespit ettikten sonra, evine de giderek, hâlini, vücudunu veya ağzının kokup kokmadığını kıza sezdirmeden anlamaya çalışırlar. Bu araştırma iyi sonuç verirse, oğlan tarafı, kızın istenmesine karar verir.

Kız istenmiş ve söz kesilmiştir. Ertesi gün, kız evi "gül şerbeti" yaparak iki sürahiye doldurur. Sürahiler kırmızı kurdelelerle süslenir. Bir kaç tabağa da üzüm, fındık yahut leblebi doldurularak sürahilerle birlikte bir tepsiye konur, oğlan evine gönderilir...

Oğlan evinden de kız evine "Nişan Çerezi" yollanır. Bu çerez çoğunlukla, lokumdan ibarettir. Eskiden, nişan çerezini göndermek için, bir katırın iki yanına büyükçe birer sepet asılır, katırın başı boncuklarla süslenirmiş... Nişandan düğüne kadar geçen sürede kızın, oğlan tarafının kadın veya erkek büyüklerinden hiçbiri ile konuşmamasına Gelinlik etme denir. Oğlan evinin büyükleri ona yüzük, küpe, altın gibi hediyeler verirler, gelin ondan sonra konuşur"(9)

Evlilik öncesi ve sonrasındaki bazı gelenekler

· "Amasya'da evlenmekte geç kalmış kızlar için türbelere gidilir ve orada "kilit açma" uygulamaların yapılır.

· Marmara Ereğli'sinde kısmet açılması için ağaçlara gelin teli ve çaput asılır. Ayrıca türbelere ibrik, havlu, süpürge, takunya, şamdan, halı ve yemeni bırakılır.

· Kayseri'de iç çamaşırlar türbeye asılır.

· Ankara-Altındağ'da genç kızlar iyi evlilik için Hacı Bayram Veli'nin türbesine mum yakarlar.

· Çorum'da kızların kısmetlerinin açılması için cuma günü ezan okunurken mendil sallanır. Makaranın ipi boşaltılır. Gerdek odasının kapı başına çivi çakılarak, gelinin uyumlu olmasının sağlanabileceğine inanılır.

· Aydın'da kızların nasiplerinin açılması için, dolu makaradan boş makaraya iplik aktarırlar. Nikah kıyılırken, kilit kapamak, parmak bağlamak, bıçak açmak doğru bulunmaz. Büyü olarak kabul edilir. Böyle yapılırsa damadın gerdek gecesi başarısız olacağına inanılır.

· Artvin'de nikâh yapılırken tabana ve tavana bıçak saplanırsa damat ve geline büyü yapılamayacağına inanılır.

· Ordu'da gelin ve damat yeni evin eşiğinden girerken horoz kesilir.

· Kahramanmaraş'ta gelin olan kızın ayakkabısının altına bekar kimselerin isimleri yazılırsa kısmetlerinin açılacağına inanılır."(10)

Sedat Veyis Örnek, Sivas'ın ilçe ve köylerinde yapmış olduğu araştırmada gelin getirme, düğün ve doğumla ilgili bazı inançları tespit etmiştir. Bunlardan bazıları şöyle:

· Heybeye oturan kadın ikiz doğurur.

· Heybeye oturan erkeğin karısı ikiz doğurur.

· Aya bakan gebe kadının çocuğu ay gibi olur.

· Kara üzüm yiyen gebe kadının çocuğu kara gözlü olur.

· Ayıya bakan gebe kadının çocuğu kıllı olur.

Kadının doğumunu kolaylaştıran inançlar

· Kilitli sandık açılır.

· Kilitli kapılar açılır.

· Kadının saçlarındaki örgüler açılır.

· Tarla kenarlarındaki çitler çözülür.

· Kadının iç gömleği yırtılır.

· Zor doğuran kadının başında ekmek bölünüp, itlere doğranır.

· Kapıya tuz serpilir.(11)

Görüldüğü gibi çok tanrılı dinlerdeki inanç motiflerinin izleri, bugünün evliliğinde ve düğünlerinde de görülmektedir.

Kaynak

1) Feridun Merter: Köy Ailesinde Meydana Gelen Değişmeler, 41-154.

2) H. Nedim Şahhüseyinoğlu: Kürecik, 92-95.

3) Feridun Merter: age, 43-44.

4) Feridun Merter: age, 45-46.

5) Burhan Tarlabaşı: Eğin Havaları, 170.

6) Dünden Bugüne Köyümüz Köseler, 22.

7) Neriman Görgünay Kırzıoğlu: I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosya-Kültürel Yapısı (Tahtacılar), 133.

8) Ertuğrul Taylan: Çokaklı Köyü, 111.

9) Kenan Akyüz: I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri (1976), 13.

10) Yaşar Kalafat: İslamiyet ve Türk Halk İnançları, 13-22.

11) Sedat Veyis Örnek: age, 59-61.

· Numan Kartal: III Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildiri, 209.

· A. Çetin Çelik: Türk Folklorundan Derlemeler.

Hiç yorum yok: