AMORAL.MLL.FI.

6 Mayıs 2008 Salı

Çok kadınla evlenmek!

Taha AkyolObjektif

Çok kadınla evlenmek!

TEKBİR teriminin ticari marka olarak kullanılmasına karşı dava açılması muhafazakâr kesimde ciddi yankılanmalara yol açmış ve olumlu karşılanmış.
Davayı açanlardan, İslamiyat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Bayraktar şunları söylüyor:
- Din adına yapılan yanlış işlere İslami kesimin tepki göstermesi için büyük bir beklenti varmış. Davayı açmamız bu kesimlerde büyük destek gördü. AKP’li bakanlardan da arayıp tebrik edenler oldu.
Bakanların isimlerini de verdi ama yazmıyorum, çünkü bakanların sözleri demeç niteliğinde değil. Şunu söyleyebilirim, İslami konularda ciddi birikimi olan bakanlar da var bu davayı kutlayanlar arasında.
Bayraktar’ın şu sözleri, geleneksel “kol kırılır yen içinde” anlayışı yerine, ‘açık toplum’ kültürünün ürünü olan “toplumsal kontrol” anlayışının geliştiğini gösteriyor:
- Herkes kendi bahçesini temizlesin! Biz bu davayı açarak bu yönde önemli bir adım attık.

Kadın tepkisi

Davayı açan Av. Yakup Erikel de şunları söyledi:
- Ben hemen bütün türban davalarında avukat olarak türbana özgürlüğü savundum; AİHM dahil. Bu görüşte bir insan olarak söylüyorum, o kişinin çok eşliliği öven sözler etmesi, İslami kesimde bilhassa kadınların büyük tepkisini çekti. Açtığımız davaya verilen büyük destekte bunun rolü büyüktür.
Ülkemizde kadın kişiliğinin gelişmesini yansıtan çok güzel örnektir bu tepkiler.
Zaten modernleşme, kadının Batılılar gibi giyinmesine eşitlenemez; asıl modernleşme kadının kendi kişiliğine sahip çıkması ve eşitliğinin bilincine varmasıdır. Modernleşme gardıroba indirgenemez.
Artık “Seni kocaya verdim” denilip kuma olmaya gönderilmeyi çaresiz kabullenen kadın tipi çok şükür geçmişte kalıyor. Geçmişte bile marjinaldi; 16. yüzyılda bile Osmanlı toplumunda yüzde 3 civarındaydı çok eşli evlenmeler.
Böyle marjinal oranlarda kaldığı halde, Osmanlı hukuk tarihi, evlenmenin mahalle nikâhı olmaktan çıkarılıp devletin hukuki işlemi haline getirilmesi, çok eşliliğin ve erken evlendirmelerin sınırlandırılmasının tarihidir.
Medeni Kanun, bu gelişmenin zirvesidir.
Medeni nikâh, Prof. Hayrettin Karaman’ın gösterdiği gibi, dinen de geçerlidir.

Medeni nikâh

Kuran’da Müslüman erkeklerin Hıristiyan ve Yahudi kızlarla evlenmesi açıkça serbesttir ama Hz. Ömer bunu yasaklamıştır; “Müslüman kadınlar kocasız kalıyor” gibi tamamen dünyevi ve sosyal bir gerekçeyle hem de! Bu, çağlara göre değişen sosyal ihtiyaçların ve kamu düzeninin İslami bakımdan da ne kadar önemli ve geçerli olduğuna bir örnektir.
Aynı “içtihat” geleneğine dayanarak, Darülfünun’da İslam hukuku müderrisi Mansurizade Said Bey, çok eşliliğin ve küçük yaşta evlenmenin kanunla yasaklanabileceğini, bunun sadece hukuki açıdan değil, İslami bakımdan da geçerli ve bağlayıcı olacağını göstermişti zaten.
Çağımızda, “Erkeklerin metres tutmasını önlüyor” gibi erkek-egemen ve ‘cinselci’ kurgularla... Veya “Çok eşliliğe izin var ama tavsiye edilmez” gibi gevşek tavırlarla çok eşliliğe tolerans göstermek yanlıştır.
“Tekbir” markası tüccarının “Üç karım var kime ne?” sözüne karşı İslami kesimde kadınların gösterdiği tepki, hem medeni hukuk bakımından, hem İslamın amacı olan “iyi ahlakı tamamlamak” bakımından alkışlanacak bir tavırdır.

Hiç yorum yok: