AMORAL.MLL.FI.

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Nişanı atan kıza tecavüz

Nişanı atan kıza tecavüz
BUCAK(Burdur), (DHA)


BURDUR'un Bucak İlçesi'nde 17 yaşındaki F.M., eski nişanlısı tarafından kaçırılarak 3 gün boyunca tecavüze uğradı, zorla evlenmeye ikna edildi. Genç kızın ailesinin şikayeti üzerine olaya karıştıkları belirlenen 7 kişi tutuklandı.

Olay, geçtiğimiz 22 Nisan günü Bucak İlçesi Çavuşlar Mahallesi'nde meydana geldi. Bir mermer fabrikasında işçi olarak çalışan F.M, bir süre önce nişanı bozduğu 25 yaşındaki İ.T ve 6 arkadaşı tarafından önü kesilerek zorla arabaya bindirildi. Ağlasun İlçesi'ne bağlı Çamlıdere Köyü'ndeki 53 yaşındaki V.S adlı kadının evine götürülen F.M.'ye burada iki gün boyunca İ.T. tarafından tecavüz edildi. İ.T., eski nişanlısı F.M.'ye üçüncü gün gizlice götürdüğü Antalya'da da defalarca tecavüz etti. Birkaç gün sonra F.M'nin teyzesi arabulucu olarak Antalya'ya gitti, `bundan sonra seni kimse almaz' diyerek yeğenini evlenmeye ikna etti. Yaşanan olaylar da, `Kendi rızasıyla eski nişanlısına kaçtığını' düşünen genç kızın ailesinden gizlendi.

Evlenmeye ikna olan F.M., Bucak İlçesi'ne getirilerek ailesine teslim edildi. Bir süre sonra bunalıma giren F.M., durumu ailesine anlattı. Genç kızın ailesi de savcılığa şikayette bulundu. Soruşturma başlatan polis ekipleri, İ.T. ve kaçırma ve alıkoyma olayına yardım ettikleri iddia edilen İ.T'nin babası D.T, arkadaşları İ.D, V.C, G.S, SS. O.T. ve M.S'yi gözaltına aldı.

İ.T. tecavüz, kaçırma ve hürriyeti tahdit suçlarından, ev sahibi V.C'nin de aralarında bulunduğu 6 arkadaşı ise kaçırma ve alıkoyma suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Baba D.T. ise adli kontrol hükümleri uygulanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Tecavüze uğradığı iddia edilen F.M. yapılan sağlık kontrolünün ardından ailesine teslim edildi.

http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Nisani_atan_kiza_tecavuz_176253_7&tarih=02.05.2008&Newsid=176253&Categoryid=7

'Tekeşlilik mümkün olsaydı kerhaneler olmazdı.'

'Tekeşlilik mümkün olsaydı kerhaneler olmazdı.'
Düzenlediği tesettür defilesiyle İslami camiayı karıştıran konfeksiyoncu Mustafa Karaduman, ’üç eşli’ yaşadığını savunurken ağzını bozdu: "Tekeşlilik mümkün olsaydı, umumhaneler, kerhaneler olmazdı."

YERLİ ve yabancı basında geniş yer bulan "Özgür Çiçekler ve Özgür Renkler" defilesiyle İslami camiayı karıştıran Konfeksiyoncu Mustafa Karaduman (51), 3 evli olduğunun ortaya çıkmasından ardından yaptığı açıklamalarla daha da çok konuşulacak. Çocuklarının sayısını söylemeyen ve İslam’ın dışındaki bütün sistemlerde birden fazla evliliğin yasaklanıp, gayrimeşru hayatın sonuna kadar açıldığını öne süren Mustafa Karaduman, "Eğer tekeşlilik mümkün olsaydı umumhaneler, kerhaneler olmazdı. Yasal olan her şey doğru mu?" dedi. Türkiye’de otel ve motellerin genelev gibi kullanılıp fuhuş yapıldığını anlatan Karaduman, Hürriyet’e şöyle konuştu:

AŞK ADI ALTINDA 20 KİŞİYLE OLUYOR

"O kadınlara yüzlerce erkek gitmekte ve sınırsız bir zina yapılmakta. Batakhanelere, fuhuş yuvalarına kimsenin tepkisi yok. Gazetelerde televolelerde izliyoruz, aşk adı altında 20-25 kişiyle beraber oluyor, buna kimsenin tepkisi yok. Ama birisi Allah’ın emriyle evlendiği zaman yer yerinden oynuyor. Müslümanlar bile tepki gösteriyor. Anlamak mümkün değil. Kuran-ı Kerim bunu helal kılmışsa, kalkıp da birilerinin bunu yasaklama, kişisel olarak küçümseme, kendi inancına zarar getirir.

Eğer bir ihtiyaç sözkonusuysa evlenirsiniz. Ve bütün ihtiyaçlarını üstlenirsiniz. İkinci, üçüncü evliliklerin bir bedeli var. Evinin kirasını öder, çocuklarını okutursunuz. Baba olarak da sizi tanır, hayat bu şekilde devam eder. Ama bunlar sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayıp, paçavra gibi atıyorlar. Bu kadın haklarına yapılacak en büyük saygısızlık ve hakaret. Kadın saygı duyulması gereken bir varlık. Allah’ın yeryüzündeki en büyük sanatı insan. İnsanı kadın dünyaya getiriyor. Bu kadar kutsal kadına toplumda büyük saygısızlık var.

BENİM KİTABIMDA PEYGAMBER VAR

Birileri rızasıyla evleniyorsa kimsenin bir şey demeye hakkı var mı? Ama hukuksal olarak haklarını yerine getirmezseniz, buna inancım da şiddetle karşı çıkar, ben de. Bizim inancımızda mecbur olsa bile, düşünülebilecek en son şey boşanma. Evlilik kutsaldır. Peygamberimize de bu hususta bize göre Allah daha fazla hak tanımış. Allah’ın tanıdığı bu hakkı da kimse Peygamber’in elinden alamaz. Eğer bir adam Müslümansa, Peygamber’i tanıması yeterlidir, kimseye bakmasına gerek yok. Benim kitabımda Peygamber var. Hukuksal olarak endişem yok.

Hukuklarda, ’Kerhane var çalışabilirsin’ diyor. Hukuken, kadına vesika da veriyor ’Fuhuş yapabilirsin’ diyor. Hukukun ’Doğru’ dediği şey, yasal olan her şey doğru mudur sizce? Fuhuş yasal değil mi? Bahsettiğim oteller, umumhaneler yasal değil mi? Orada yasal fuhuş yaptırılıyor. Devlet bekçi de vermiş, korumasını da. Vergisini alıyor. Onlar sonuçta bizim kızlarımız, bizim evlatlarımız. Manukyan vergi rekortmeniydi, hukuken kızları çalıştırıyordu. Bu kızlarımıza evlenme hakkı, iş, aş dururken, kalkıp da vesika vererek yasal fuhuşa sürüklemelerinden benim vicdanım rahatsız."

İlk eşim benim için ölüme hazır

MUSTAFA Karaduman, eşleri ve çocuklarıyla ilgili de şunları söyledi: "Çocuklarımın yasal hakları eşit. Eşlerim yanımda. Hepsi ayrı evde oturuyor, hepsine eşit zaman ayırıyorum. Çocuklarımı canımdan çok seviyorum. Eşlerime de saygım sonsuz, canımdan çok değer veriyorum. İlk hanımımı, dünyadaki bütün varlıklardan çok seviyorum. Benim için yeryüzünün en değerli, en kaliteli insanı. Benim için ölüme hazır, hiç tereddüt etmez. Ben de etmem.

Defileye eşlerim de geldi. Hepsi tesettürlü. Çarşaf giyen de var, giymeyen de. Son eşim rahatsız olduğu için o gelemedi. 8 kardeşiz. Boşanmalar var ama hepsi tek eşli. Hanımlarımızın istediği hayat standartını onlara sunduk.

Son evliliğimin üzerinden 15 sene geçti. Çocuğum 14 yaşında, boyu beni geçti. Benim gizlediğim bir şey yok. 3’ü söyleyen 4’ü saklamaz. 3 tane evim, 3 tane hanımım var. Saklamam için bir neden yok. 21 yaşında bir hanımım da yok. Dördüncüsü yok, aklımda böyle bir şey de yok. Allah’ın işi, büyük konuşmaya da gerek yok. Ama bu yaştan sonra düşünmüyorum desem doğru olur."


ÇOK EŞLİLİĞİ SAVUNAN KONFEKSİYONCUYA TEPKİ

Düzenlediği tesettür defilesinin ardından üç eşli olduğunu açıklayarak gündeme gelen konfeksiyoncu Mustafa Karaduman’ın “Tekeşlilik mümkün olsaydı umumhaneler, kerhaneler olmazdı” sözlerine Prof Dr. Zekeriya Beyaz ve Araştırmacı yazar İsmail Nacar tepki gösterdi. Prof. Dr. Beyaz, İran’da çok eşliliğe rağmen fuhuş olduğuna dikkat çekerken, Nacar, açıklamayı rahatsızlık verici olarak değerlendirdi.

-“TÜRKİYE’DE ÇOK EŞLİLİK FİİLEN MÜMKÜN DEĞİL”-

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz ANKA’ya yaptığı açıklamada, konunun hem dinsel hem de sosyolojik bir mesele olduğunu belirterek, “Bazı konularda ulu orta fikir ileri sürülmemesi gerekiyor ve maalesef bu konu da öyleydi” dedi. Türkiye’de erkek nüfusunun kadın nüfusundan yüksek olduğuna işaret eden Beyaz, çok eşliliğin Türkiye’de fiilen mümkün olmadığına işaret ederken, “Böyle bir şey demek yanlıştır. Son nüfus sayımına göre Türkiye’de erkek nüfusu kadın nüfusundan 50 bin kadar fazladır. Bu türlü bir söz fiilen mümkün değildir” dedi.

-“MOLLALAR ARACILIK YAPIYORLAR”-

Prof. Dr. Beyaz, çok eşlilik halinde genelevlerin olmayacağı sözlerine dikkat çekerek, “Mesela İran’da çok eşle evlilik mümkündür. Ama İran’da da mut'a nikahı vardır. Bunun anlamı para karşılığı bir–iki saatliğine nikah kıyılıp cinsel ilişkiye girmedir. Dinen caiz görüyorlar. Hatta mollalar aracılık yapıyorlar. Buyurun size, İran’da iki-üç eşle evlenme vardır. Ama buna rağmen kadınlar para karşılığı saatlik nikahlar kıyıyorlar” dedi. Mut'a nikahı ile Türkiye’deki genelevler arasındaki farkın sadece şekil ve isim farkı olduğunu söyleyen Beyaz, “Dolayısıyla çok eşlilik olursa genelevi olmaz düşüncesi yanlıştır” dedi.

-“GENELEVLERİN TEMEL NEDENİ SOSYAL ADALETSİZLİK”-

Müslüman Arap ülkelerinde adı “genelev” olmasa da gayri resmi olarak fuhuş yapan çok sayıda kadın bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Beyaz, tek eşliliğin fuhuşun temel nedeni olmadığını, asıl nedenin sosyal ve iktisadi eşitsizlik olduğunu savundu. Kadınların geneleve düşmesinin en temel nedeninin yoksulluk ve adaletsiz gelir dağılımı olduğunu belirten Prof. Dr. Beyaz, ayrıca eğitimsizliğin de bu durumun nedenlerinden biri olduğunu kaydetti. Beyaz, küçük yaştaki kızların para karşılığı yaşlı kimselerle evlendirilmesinin de kadınların geneleve düşmesine neden olabileceğini ifade ederken, “Aksi takdirde ‘şu kadarla evlenirseniz bu olmaz’ demek, işin kolay ve yüzeysel bir değerlendirmesidir” dedi.

-NACAR: “AÇIKLAMA BİLİMSELLİKTEN UZAK VE RAHATSIZLIK VERİCİ”-

Araştırmacı yazar İsmail Nacar, çok eşliliğin umumhanelerin oluşmasını engelleyeceği yönündeki ifadelerin çok yanlış ve bilimsellikten uzak olduğunu söyledi. Nacar, çok eşliliğin yanlış değerlendirildiğini ve İslamiyet’te insanoğlunun başına gelebilecek her türlü olasılığa karşılık alternatif durumlar sunulduğunu kaydederek, çok eşliliğin de bu durumun bir sonucu olduğunu söyledi. Çok eşliliğin İslamiyet’in bir emri olmadığını ifade eden Nacar, “Arap tarihine bakarsak Peygamberimiz döneminde savaşlar yaşanıyordu ve bu savaşlara erkekler katılıyordu. O nedenle o dönem Arap kabilelerinde bir erkeğe 5-6 hatta 10 kadın düşüyordu. Bu durumda herkes bir tane eş alacak ve gerisi himayeden yoksun kalacaktı. O nedenle evli olduğunuz eşiniz müsaade ederse o zaman fazla eş alabilirsiniz denildi” dedi. Durumun zorunluluk durumlarında bazı konuların caiz olmasından kaynaklı olduğunu belirten Nacar, şu anda da Türkiye’de kadın ve erkek nüfuslarının birbirine denk olduğunu anımsatarak, “Her erkek üç tane kadınla evlenirse şimdi nerde eş bulacağız. O zaman erkeklerin bir çoğu eşsiz kalır” dedi. Bu tür bir açıklamanın bilimsellikten uzak yapılmaması gerektiğini söyleyen Nacar, durumun rahatsızlık verici olduğunu ifade etti.

Makyaj bizim de hakkımız

Makyaj bizim de hakkımız
İslamcı çevrelerin tesettürlü kadınlara yönelttiği "Başörtülü yarı çıplaklar" eleştirilere yanıt geldi

Eskiden makyajsız, siyah ve kahvenin ağırlıkta olduğu kıyafetler giyen tesettürlü kadınlar artık rengarenk türbanları, makyajları ve vücut hatlarını ortaya çıkaran kıyafetleri ile İslamcı çevrelerin tepkisini çekiyor. Milli Gazete yazarı Mine Alpay Gün’ün eleştirisiyle başlayan tartışmada modern tesettürün türbanı yozlaştırdığı iddialarına yanıt ise türbanlı kadınlardan geldi. Türbanlı olmalarının kadın oldukları gerçeğini değiştirmediğini belirten kadınlara göre makyaj yapmak günah değil. Aşırı makyaj yapanların ise aile baskısıyla örtündükleri görüşü hakim. VATAN’ın konuştuğu türbanlı kadınlar, hemcinslerinin baş öntme konusunda özgür bırakılmalarını istiyor.

Meltem Çalışkan Üni. öğrencisi: Süslenmek günah değil
Makyaj yapmak yozlaşma değil bence. Bizi eleştirenler hala 1980’lerden önceki gibi düşünüyorlar. Makyaj günah değil ki. Oysa zaman değişiyor ve biz de zamana ayak uyduruyoruz. Makyaj yapmak türbanlı olsun olmasın her kadının özgürlüğüdür. Kadını sınıflandırmak istiyorlar. Kadın kadındır. Süsleniyorum evet ama ben bunu başkaları için değil kendim için yapıyorum. Çünkü ben bakımlı olduğumda kendimi iyi hissediyorum. Onun türbanlı olup olmamasının bir önemi yok.

Rabia Odabaş Öğretmen: Kadının doğasında var
“Hİç makyaj yapmadım ama süslenmek yozlaşma değil. İnsanların ön yargılı bakıyorlar ve türbanlı süslenemez diyor. Neden? Tesettürlü kadın kadın değil mi? Bunu niye unutuyorlar. Süslenmek, kendini beğenmek kadının doğasında var. Bunları doğal karşılamak lazım. Çoğu aile baskısına bir tepki olarak da aşırı makyaj yapıyor ve dar kıyafetler giyiniyor. Çünkü anne babasının baskısıyla tesettüre girdikleri için bunu hazmedemiyorlar. Anne babalar çocuklarını özgür bırakmalı. Türban kendi seçimleri olmalı.”

Dilara Özkuş Öğrenci: Makyajla mutlu oluyorum
“Dindar olduğumu düşünüyorum ve elimden geldiğince de dini vecibelerimi yerine getiriyorum. Süslenmek niye tesettürü yozlaştırsın ki. Başımı da kapatıyorum makyajımı da yapıyorum. Bunun kimseye zararı olduğunu düşünmüyorum. Ben gencim ve içimden geldiği gibi davranıyorum. Bunu gösteriş için değil kendim için yapıyorum. Sokakta da makyajlıyım evde de. Çünkü öyle mutlu oluyorum. Aşırı süs püs yapanların anne babasının zoruyla başlarını kapattıklarını düşünüyorum. Ailesi istedi diye kapatıyor.”



http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=143049&Categoryid=1


Artık tesettürlü eşler de aldatıyor!

Artık tesettürlü eşler de aldatıyor!
İslamcıların en çok başvurduğu ruh hekiminden şok açıklama

Türkiye gündemi, kaleminden şeriat damlayan 74 yaşında bir yazar, Topkapı Sarayı’nda 24 saat Kuran-ı Kerim okuyan bir hafız ve tesettür giyiminde önde gelen bir işadamının Müslümanları utandıran eylem ve açıklamaları ile çalkalanıyor. TEMPO, arka arkaya meydana gelen bu olayları ve İslami camiadaki cinsellik algısını, yıllardır bu kesimi tedavi eden psikiyatr Doç. Dr. Sefa Saygılı’yla konuştu

Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez, 14 yaşında bir kız çocuğuna tacizden tutuklandı. Topkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler Bölümü’nde 24 saat Kuran-ı Kerim okuyan hafızlardan S.E., internette tanıştığı yaşları 14 ile 16 arasında değişen onlarca çocukla cinsel ilişkiye girdiği iddiasıyla tutuklandı. Tekbir Giyim’in ortaklarından Mustafa Karaduman, “Tek eşlilik mümkün olsaydı, umumhaneler, kerhaneler olmazdı” dedi.
Yukarıdaki cümleler son 15 gün içinde gazetelerde yer alan üç habere ait. Haberlerdeki ortak özellik, üçünün de İslami camiayı yakından ilgilendirmesi. Kuşkusuz, birtakım inananlarının sapıklık, sapkınlık ya da poligamiyle ilişkilendirilmesi, İslamiyet’i bağlayan bir durum değil. Ancak söz konusu üç haberdeki kişilerin de sıradan Müslümanlar olmadığını kabul etmek gerekiyor. Çünkü 14 yaşındaki bir çocuğu tacizden tutuklanan Hüseyin Üzmez, Vakit Gazetesi’ndeki köşesinde yazdığı yazılarla, İslami camianın önemli seslerinden biri olarak tanınıyor. Aynı şekilde Topkapı Sarayı hafızı da hem ilahiyatçı olması hem bulunduğu pozisyon itibariyle ayrıcalıklı bir konumda. Son olarak Tekbir Giyim’in ortaklarından Mustafa Karaduman da İslami camianın önde gelen işadamlarından biri olarak biliniyor. Yani söz konusu üç kişi de ait oldukları camiada etiket sahibi insanlar. Peki, camianın etiket sahibi olmayan üyeleri, yani sıradan Müslümanların durumu ne? Soruyu Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Sefa Saygılı’ya sorduk. Böyle bir röportaj için Saygılı’yı seçme nedenimiz ise, ünlü psikiyatrın ağırlıklı olarak İslami camiaya hizmet vermesi ve bu kesim arasında tanınan bir isim olması.

TEMPO: Son günlerde İslami camiaya ait cinsel suç ve istismar haberleri çıkmaya başladı. Bir artış mı var?

SEFA SAYGILI: Türkiye’de bir cinsellik patlaması var. Bu, hem İslami camia hem diğerleri için geçerli. TV, basın iletişim araçları bunu artırdı. Eskiden kadın-erkek birbirini göremezdi. Mahalle baskısı vardı. Ama şimdi iletişim araçları arttı.

T: Medyayı mı eleştiriyorsunuz?

S.S.: Tespitte bulunuyorum. Medya aracılığıyla kadın erkek ilişkileri empoze ediliyor. Bu da bu tür ilişkilerin sıradan algılanması sonucunu doğuruyor. Gayrimeşru ilişkiler, sevişmeler, sevgili edinmeler… Reyting sağlıyor bunlar.

T: Niçin ben etkilenmiyorum da izleyen başkası etkileniyor?

S.S.: Tek bir faktör yok. Yatkınlığı olacak, ailevi durumu itecek; bir sürü etki var başkaca tabii ki. Mikrobik durumlarda bile her vücudun direnç seviyesi farklıdır. Sosyal olaylarda da böyle.

T: İnsanlar, dinlerini mi iyi öğrenemiyor, yoksa din onlara yeterli cevabı veremiyor mu?

S.S.: İkisi de olabilir.

“Kadının silahı cinsellik”

T: Dinin, cinsel sapkınlıklara karşı yeterli vizyonu sunamadığını söylemek mümkün mü?

S.S.: İnsan çamurdan yaratılmış bir varlık. Hem şeytan hem melek. Zıt duygular bir aradadır. Dinin herkeste aynı derece etkili olması beklenemez. Kimilerinde de kritik durumlarda dini gözü görmez olabilir insanın…

T: Dinin güncellenmemesi ya da eksikliğiyle alakalı değil yani?

S.S.: Değil.

T: İslami camiada azgınlaşma var denilebilir mi?

S.S.: Hayır, sadece bu tür vakaların İslami camiada da çıkması biraz daha dikkat çekiyor o kadar. Toplumun gözünde daha çirkin addediliyor.

T: Buna ne ad vereceğiz?

S.S.: Bu, farklılaşma ve yozlaşmadır. Toplumdaki genel durum böyle, İslami camia da bundan kopuk değil. İslami sınırların dışına çıkmadır bu.

T: Toplumun geneline göre İslami camiada cinsel problemlerin boyutu nedir?

S.S.: Bu durumu bir tür bileşik kaplar kanunu gibi görmek lazım. Yani Türkiye’deki her cepheyi, dolayısıyla İslami cepheyi de kapsıyor. Yani İslami cephede de bir cinsellik patlaması var. Daha önceden bastırılmış duygular çarpık şekilde ortaya çıkıyor. Yıllardır bastırmış bunu insanlar. Şimdi çıkıyor. Bir de göründüğü gibi değil, daha yaygın bu iş. Muhafazakâr insanlarda erkek çalışıyor, kadın evde duruyor. Kadın eskisi gibi değil. Günlük işleri de azalmış durumda. Eskisi gibi çocuk da doğurmuyorlar. Kadın kendini boşlukta hissediyor. Böyle bir durumun tezahürü olarak kadının tek silahı cinsellik oluyor kocasına. Bunu kullanıyor. Bu da erkekleri yoldan çıkarıyor. Bunu tespit olarak söylüyorum. Doğru bulduğumdan değil. Dışarıda elde edilebilecek pek çok kadın var. Yalnızca fahişelik anlamında değil söylediğim. Bana gelen vakaların çoğunda da bu tür çarpık ilişkilerin izleri var. Tabii bir de erkekler dörde kadar yolu var diye kendilerine bir çıkış kapısı yaratıyorlar.

T: Ama bu bir hak değil…

S.S.: Ruhsat. Belirli şartları var. Toplumsal kurallara göre de değişir. Resmi olarak şu an yasak. İnsanlar devletin yasaklarına uymak durumunda. Bu daha çok görünür oldu. Bir de cinsellik patlamasının yansıması gibi görüyorum bunu. Böyle şeyler sıradan hale geldi artık. Eskiden olmayan olaylar bile daha çok görülmeye başlandı. Bir tesettürlü kadının kocasını aldatmasına rastlanmazdı pek. Artık bu da var. Eskiden ‘erkeklerle çıkıyor kızımız’ diye getirirlerdi. Şimdi ‘kızımız erkeklerle çıkmıyor’ diye getiriyorlar. Türkiye’deki değişimin bir parçası bu. Dindarlara yansımaması mümkün değil. Herkesin evinde aynı iletişim araçları var.

T: ‘Mahalle baskısı’ dediniz.

S.S.: Eskiden herkes birbirini tanırdı. Şehirler kozmopolitleşti. İnsanlar yakınlıklarını mahalleyle değil, iş yeriyle kuruyorlar. Evlilikler daha önce tanıdıklar arasından olurdu. Şimdi öyle değil. Eskiden doğduğu yerde yaşardı insanlar. Bunlar da mahalle baskısını yani toplumun hoş görmediği şeyleri daha rahat yaşayabiliyorlar.

T: İslami camianın cinsel eğitimi ne durumda?

S.S.: O da önemli bir problem. Dindar olmayan insanlar, pek çok kitap alıp bu bilgilerini genişletebiliyor. Dindarlar böyle bir kitap aldıklarında maalesef hoş karşılanmıyor. Bu yüzden de 300-500 sene önce yazılmış birtakım kitapları halen okuyanlar var. 500 yıl önceki insanlar için hakikaten gerekli olabilir. Ama alıp bugüne uyarlamaya kalkarsan, sapkın olursun. Şartlar değişmiş durumda. Üstelik İslami camiaya yönelik olarak cinsellik eğitimi veren kitap sayısı da çok az. Olanların büyük bölümü de bu işten anlamayanlarca yazılmış kitaplar ve yazarlarının aldıkları referanslar da o 300 senelik kaynaklar.

T: Ne var o eski kitaplarda?

S.S.: En basiti, “Mastürbasyon kötürüm yapar” diye yazıyor. Kapalı insanlarda bunun etkisi daha büyük oluyor. Bilgisizlik ve buna bağlı problemler daha fazla oluyor. Cinsel problemlerini açma konusunda insanlar artık daha rahat. “Kocam benimle seyrek ilişkiye giriyor, bunun nedeni ne?” diye sorabiliyorlar. Kocasının yılda bir veya iki kez ilişkiye girdiği bir kadın geldi. Psikosomatik rahatsızlıkları ortayla çıkmış. Yıllar sonra bir yerde okumuş bunun yanlış olduğunu, kocasını alıp tedaviye ikna etmiş. “Kızım bu zamana kadar neredeydin” diye sorduğumda, “Her erkek böyledir sanırdım” dedi.

İki evli kadınlar

T: Gazetelerde, İslami camiadan fiili livata örnekleri de gördük son bir hafta içinde…
S.S.: İslami cephede olursa, daha dikkat çekiyor. Toplumun genelinde de var aslında. Ama yoğun değil. Kişilik bozukluğudur bu. Küçüklere taciz, bir cinsel sapmadır. Dindar olup olmaması önemli değil.

T: 30 yaşında erkek, 13-14 yaşında kız çocuğuyla evlendiriliyor İslami camia içinde. Bu niye oluyor?

S.S.: Bu bir problem. Kesinkes doğru değil. Ayrıca evliliği sadece cinsellikten ibaret görmemek gerek. Gerçi İslami camiada bir uyanış var artık bu konuda.

T: Bir işadamı, çok evlilik olmasa, “Kerhaneye gitmek zorunda kalacağız” diyordu. Bu, çok kısır bir bakış açısı değil mi?

S.S.: Tamamen erkek açısından bakınca, haklı olan yönleri düşünülebilir. Erkeklerle kadınların cinsel ihtiyaçları farklı olabilir. Erkek, cinsel yönden çok aktifse, tek eşle yetinmeyebilir. Onunki uç bir örnek. Ama o kadınların sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir kadın kocasını paylaşmak istemez. Çok vaka gördüm böyle. İki evli kadınlar buraya sık olarak getiriliyor. Mutlu olanını görmedim. ‘Karılarım çok memnun’ dediğine bakmayın. Cinsellik yönünden mutlu edebilir; ama duygusal yönden olamaz. Erkeklere birden fazla eşi tavsiye etmiyorum. Dörde kadar evlenebilir diyor İslamiyet. Kendi eliyle evlendirdiği halde pişmanlık duydu hepsi. Erkek de ilk başta mutlu oluyor; ama kadınlararası çekişme başlayınca mutsuzlaşıyor.

T: Cinsel problemler birinci kuşakta mı, ikincide mi?

S.S.: İkinci kuşakta daha çok. İki kültür arasında kalıyor çocuklar. Toplum, çevre ve din baskısı azalıyor insanların üzerinde.

T: Diğer İslam ülkelerinde durum nedir? Mesela Suudi Arabistan veya İran’da…

S.S.: Arabistan’da yurtdışından bazı ufak yaşta fakir kız çocuklarını getirdikleri ve cinsel amaçlarla kullandıklarını duyuyorum. Genellikle Suriye, Mısır, Filistin gibi yerlerden getiriyorlarmış bu kız çocuklarını. Yapanlar da bunların göbekli zengin kesimleri. Yaygın olarak söylenen bir şey bu. Özellikle o ülkelerin seçilme nedeni ise daha beyaz tenli olmalarıymış o kızların. İran’a gelince, bildiğim muta nikâhı var. Biz, bunu zina olarak değerlendiriyoruz.

T: 1980’li yıllarda İslami camiada da muta nikâhı vardı yanılmıyorsam?

S.S.: Evet, yaygındı bir zamanlar. Ama şimdi rastlamıyorum buna. Tam olarak muta nikâhı değildi bu. Bir çeşit nikâh kıyıp ilişkiye giriyorlardı.

T: İslami camiaya ne önerirsiniz?

S.S.: Cinsellik konusunda açık olmalarını, gizli kapaklı işlere kalkışmamalarını ve bilgi sahibi olmalarını.

T: İslami camiada en sık cinsel sorunlar nelerdir?

S.S.: Birden fazla evlilik. İkinci eş genellikle sekreterleri oluyor mesela.

T: İkinci eşlerin başı açık oluyormuş duyduğumuz kadarıyla; doğru mu?

S.S.: Bir kısmı öyle. Bir gün sakallı bir adam geldi. Yanında mini etekli bir kadın. İkinci eşiymiş. İkinci evlilikler genellikle gizli oluyor. Bazı ikinci evlilikler, adam ölünce ortaya çıkabiliyor. Gayrimeşru ilişkiler yaygın ayrıca.

T: İlkinden ne farkı var?

S.S.: Birincisinde imam nikâhı oluyor. Öbür türlü ilişkiler daha çok işadamları arasında yaygın. Bunlar gelip geçici oluyor: Tabii dindar açısından helal-haram dengesi kalmıyor.

T: Başka?

S.S.: Erkekler kadar olmasa bile kadınlarda da görüntülü ve görüntüsüz chat’leşme oldukça yaygın. Birçok evli erkek, eşlerine bunu ‘sadece arkadaşız’ diye savunuyor. Kadınlar bunalıma giriyor. Sonra, mesela eskiden erkek karısının aldattığını görünce, kadına her türlü kötülüğü yapardı. Şimdi az sayıda bile olsa, bu durumda evliliği sürdüren erkekler var. Rezil olma duygusu da etken burada. Eşlerini cinci hocaya götürenler bile var. Cinci, ‘büyü var’ deyince erkek rahatlıyor.

T: Eşcinsellik?

S.S.: Bir artış var. Eşcinsel olup dindar kalanlar ve eşcinselliği ortaya çıkınca dindarlıktan vazgeçenler de var. Ailelerin bazıları çocuklarını getiriyor. Giderek arttığını görüyorum. Eskiden birçoğu ailelerinin zoruyla evleniyordu. Artık bu durum azalmış halde. Kadın çarşaflı, iki çocukları var. Adam eşcinsel olduğunu açıklamış sonunda. Üstelik kadın olmaya karar verdiğini de söylemiş. Ailelere tavsiyem, kesinlikle böyle durumdaki çocuklarını evlendirmemeleri. Evlendiği insan da mutsuz oluyor.

T: Başka var mı?

S.S.: Evlenmeyen kişilerin sayısı da çok arttı. Birtakım insanlar cinsel ihtiyaçları arkadaşlıkla gideriyorlar. Aynı evde yaşıyorlar, evliliğin sorumluluğunu yüklenmek istemiyorlar.

T: Cinsel suiistimaller yaygın mı?

S.S.: Cinsel suiistimaller dindar kesimde de çok yaygın. İnsanlar söyleyemiyorlar. Özellikle ensest. Bunun çoğu yakınlar tarafından oluyor. Ensest harici, komşu, misafir, amcaoğlu vs. gibi şekillerde de suiistimaller oluyor. Çocuklar bunu söyleyemiyor ve bir travma olarak saklıyorlar bunu. Allah çocuklarımızı korusun.

TEMPO / Enis Tayman

"KENDİSİ DE FAHİŞELER GİBİ GİYİNİYOR"

Meclis'te şeriatçı dergi skandalı
TBMM'de milletvekili odalarına "ücretsiz" dağıtılan "Tohum" adlı dergide, CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman "fahişe gibi giyinmekle" suçlandı.

TBMM Başkanı Köksal Toptan 'a mektupla şikâyette bulunan Arıtman, dinci basının sürekli kendisini hedef gösterdiğine dikkat çekerek "Bu tür yayınların Meclis'te dağıtılması için özel olarak imkân mı tanınıyor" sorusunu yöneltti.

"KENDİSİ DE FAHİŞELER GİBİ GİYİNİYOR"

TBMM'de birkaç gün önce milletvekili bankolarında ücretsiz olarak dağıtılan "Tohum" adlı derginin mart-nisan sayısında, derginin "imtiyaz sahibi" olarak da görülen Yusuf Ziyaettin Sula' nın, "Sık sorulan Sorular ve Muhtemel Cevaplar" başlıklı yazısında Arıtman'a da hakaret içeren ifadeler yer aldı. Sula, imam hatip ve türbanla ilgili "sıkça" sorulan sorulara kendince verdiği yanıtların yer aldığı yazısında şu görüşleri savundu: "Canan Arıtman isimli milletvekili, bir açıklamasında başörtüyü eskiden fahişelerin örttüğünü söylemek seviyesizliğini göstermiştir. Biz de kalkıp onun kıyafetinin bugünkü fahişelere benzediğini söyleyecek kadar seviyemizi düşüremeyiz."

"HEDEF GÖSTERİLİYORUM"

CHP'li Arıtman ise Cumhuriyet 'e yaptığı değerlendirmede, kendisinin zaten dinci basın tarafından hedef gösterildiğine, şimdi de Meclis'te ücretsiz dağıtılan bir dergide kendisine hakaret edildiğine işaret etti. Dergide sözü edilen açıklamasının da son derece çarpıtılarak yansıtıldığını kaydeden Arıtman, bu sözleri nedeniyle AKP'li Fatma Şahin 'in kendisi hakkında dava açtığını, ancak davanın mahkemece reddedildiğini anımsattı.

TOPTAN'A MEKTUP YAZDI

TBMM Başkanı Toptan ' a mektup yazarak bu yayının engellenmesini isteyen Arıtman, " Meclis önüne gelenin istediğini hedef gösterip hakaret edeceği yayınların dağıtıldığı bir yer olmamalıdır. Bu yayınların dağıtılması için özel imkân mı sağlanıyor, özel olarak koruma altına mı alınıyor" dedi. (Cumhuriyet)