AMORAL.MLL.FI.

27 Mayıs 2008 Salı

Hangisini arabanıza alırdınız?

Hangisini arabanıza alırdınız?
İşe alma sınavında soruldu. 200 kişiden yalnızca biri doğru cevabı verdi...

Milliyet yazarı Metin Münir, bir işe alma sınavında sorulan bir soruyu köşesine taşıdı. 200 kişiye sorulan bu soruda sadece bir kişi işe alındı.
İşte o soru ve sorunun 'en uygun' cevabı..

HANGİSİNİ ARABANIZA ALIRSINIZ?
Fırtınalı, soğuk bir gece; arabanızla gidiyorsunuz. Dehşetli yağmur yağıyor. Birdenbire durakta otobüs bekleyen üç kişi görüyorsunuz.
1. Hemen hastaneye götürülmezse öleceğe benzeyen yaşlı bir kadın.
2. Bir zamanlar hayatınızı kurtarmış olan eski bir arkadaş.
3. Hayatınızın kadını.
Arabanızda bir kişilik yer var. Hangisini alırdınız?

Kadını alıp hayatını kurtarırsınız çünkü onu otobüs durağında bırakırsanız ölecek. Eski arkadaşınızı alırsınız, çünkü bir zamanlar hayatınızı kurtardı ve bu, ona olan borcunuz ödemek için iyi bir fırsattır. Ama onu alırsanız hayatınızın kadınıyla bir daha karşılaşamayabilirsiniz. Hayatınızın kadınını arabaya alırsanız ömrünüzün geriye kalan kısmı yaşlı bir kadını yüzüstü bırakmanın ve arkadaşınızı hayal kırıklığına uğratmanın vicdan azabıyla geçecek.

BU CEVABI VEREN İŞE ALINDI
Bu ahlaki ikilem bir işe alma sınavındaki sorulardan biriydi.
Sınava katılan 200 kişi arasında şu cevabı veren işe alındı.
“Anahtarları arkadaşıma verir, yaşlı kadını hastaneye götürmesini söylerim. Hayatımın kadınıyla durakta otobüsün gelmesini beklerim.”

Türkiye'nin Burcu Oğlak

Kadir ERCAN / ANKARA
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye'de en çok Oğlak burcu insanı bulunuyor. 10 milyon 41 bin 392 Oğlak insanını 7 milyon 964 bin 783 kişiyle Yengeçler izliyor, üçüncü sırada Balık, dördüncü sırada Kova geliyor. En az rastlanan burçlar ise Yay ve Akrep. Verilere göre, Türkiye'de çocuklara verilen isimler de değişiyor. Eskiden kızlara en çok Fatma adı verilirken geçen yıl ilk sırayı Zeynep aldı. Bunu Elif, İrem, Büşra ve Merve izledi. Eskiden kızlara en çok Fatma, Ayşe, Emine, Hatice Zeynep isimleri verilirdi. Eskiden erkek çocuklara en çok Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali ve Hüseyin ismi konulurken, geçen yıl erkek çocuklara en çok Yusuf ismi verildi. Bunu Arda, Mehmet, Mustafa, Ahmet ve Emirhan takip etti. Türkiye'de hem erkeklere, hem de kadınlara verilen ortak isimlerde ilk sırayı Yaşar alıyor. Onu, Ayhan, Dursun, İsmet ve Muzaffer takip ediyor.

http://www.sabah.com.tr/haber,F080299A2C6B41FF8EAACEAD8A9A2DE7.html

Şüphelendiği kızını astı, yetinmedi başını kesti

Şüphelendiği kızını astı, yetinmedi başını kesti

DIŞ HABERLER
Mısırlı baba, bir erkekle ilişkisi olduğundan şüphelendiği 16 yaşındaki kızını önce astı, ardından da başını kesti. Yerel gazetelerden Al Akhbar, ülkede yankı uyandıran cinayetin Bani Soueif eyaletinde meydana geldiğini yazdı. Gazete, 46 yaşındaki baba Abdülsamed'in daha sonra
polise gidip teslim olduğunu kaydetti. Çiftçilik yapan babanın polise verdiği ilk ifadesinde "Kızımı başkasıyla nikâhsız ilişki kurduğundan şüphelendiğim için öldürdüm" dediği belirtildi. Ülkedeki sivil toplum kuruluşları ve kadın örgütleri olaya büyük tepki gösterdi. Gazete, namus cinayetlerinin Mısır'da yaygın olmadığına dikkat çekerken, kadın örgütleri bu durum karşısında hükümeti gerekli bütün tedbirleri almaya çağırdı.


http://www.sabah.com.tr/haber,9334BAB68B8740A2A95C5AEA01027200.html

Ilımlı İslam'ın hoşgörüsü bu kadarmış

Ilımlı İslam'ın hoşgörüsü bu kadarmış
Ilımlı İslam'ın hoşgörüsü bu kadarmış

Malezya’daki devlet okullarında diz boyu etek ya da formaların yanında topuğa kadar inen ‘baju kurung’ giyme ve başörtüsü takma seçeneği var.

27/05/2008

Ilımlı İslam ülkesi Malezya’da muhalefet partisi ile bir okul derneği, öğrenci formalarını ‘çok seksi’ bulup ‘Erkeklerin gözü kayıyor. Tecavüze ve hayat kadınlığına kapı aralıyor’ deyip, İslami kurallara göre yönetmelik çağrısı yapınca ortalık karıştı. Eğitim bakanı öneriye karşı çıktı

KUALA LUMPUR - Şeriat mahkemelerinin de laik yargıya paralel olarak işbaşında olduğu ılımlı İslam ülkesi Malezya’da bu kez İslamcıların çok seksi bulduğu öğrencilerin okul formalarıyla ilgili tartışma koptu. Malezya Ulusal Müslüman Öğrenciler Derneği adlı grup, fazla şeffaf olup erkekleri kışkırttığı, zina ve tecavüze teşvik ettiği iddiasıyla beyaz gömlek ve mavi etek yada önlükten oluşan okul formalarının değiştirilmesini istedi. Eğitim Bakanlığı ise bu görüşü reddetti.

‘Gayrımeşru bebek doğuruyor’
Malezya’da 1500 üyesi olan dernek geçen hafta yazılı bir açıklamayla okul formalarını tartışmaya açtı. Örgüt ‘Uniforma istesinler ya da istemesinler erkeklerin bakışları kayıyor. İslami kurallara göre giyim tecavüz, taciz ve evlilik öncesi cinsel ilişki dahil tüm toplumsal hastalıkları savuşturur’ iddiasında bulundu. Eğitim Bakanlığı’nı giyim kuşam yönetmenliğini değiştirme çağrısı yapan derneğin başkan yardımcısı Münire Bahari de, “Bu giysiler erkeklerin dikkatini çekiyor, gayrimeşru bebeklerin doğmasına hatta hayat kadınlığına götürüyor” diye konuştu.

‘Onları buna iten elbise değil illet’
Eğitim Bakanı Hişamuddin Tun Hüseyin, ‘seks suçlarından dolayı öğrencileri ya da giysilerini suçlamanın büyük hata olduğunu belirtip çağrıyı reddetti. Hişamuddin, “Adi hareketlerde bulunanların asıl itibar ettiği şey elbise değil. Genellikle onları bu yola iten temel bir sorun, bir illet var. Bu yüzden kadınları, çocukları ve onların giyindiği elbiseleri ırz düşmanlarının eyleminden dolayı cezalandırmak haksızlıktır” yanıtını verdi. Ancak bu derneğin çağrısına muhalefetteki Tüm Malezya İslam Partisi’nin kadın kolu da destek vermekte gecikmedi. Bakanlığa uyarıyı dikkate almasını salık veren parti, ‘Bu üniformaların yapıldığı malzemenin çok ince olduğu ve özellikle başörtüsü takmadıkları zaman kızları seksi yaptığı gerçeğini görmezden gelemeyiz’ açıklamasında bulundu.

Müslüman Malay çoğunluğun yanı sıra Çinli ve Hint azınlıkları da barındıran 27 milyonluk ülkede kız öğrencilerin devlet okullarında gömleğin altına diz boyu etek veya üzerine önlük ya da topuğa kadar vucüdu örten geleneksel elbise ‘baju kurung’ giyme seçeneği var. İsteyen başörtüsü de takabiliyor.

İslamiyet’in resmi din olduğu Malezya’da din eksenli tartışmalar kamuoyunun gündeminden eksik olmuyor. Geçen hafta yine muhalefetteki İslamcı bir vekilin ‘kadınlar çok eşliliği gönül rızasıyla kabul ederse, boşanma oranları azalır, aile içi sorunlar da sona erer’ şeklindeki çıkışı büyük tartışma yaratmıştı. Yine bu ay başında bu kez Dışişleri Bakanlığı’nın yurt dışına yalnız seyahat edecek kadınlardan ebeveyn veya işverenlerinden yolculuğun nedenini belirten yazılı izin almalarını şart koşan bir tasarıyı hükümete sunması epeyce gürültü koparmıştı. Dışişleri Bakanlığı, kadınlardan sorumlu devlet bakanı Ng Yen Yen dahil bütün kadın hakları örgütlerini adeta ayağa kaldıran önerinin İslamiyet’le bir ilgisinin olmadığını, kadınların yasadışı uyuşturucu kuryesi olarak kullanılmasını önlemeyi amaçladıklarını iddia etmişti. (ap, afp)



Sevgililere el ele tutuşma dayağı

Sevgililere el ele tutuşma dayağı



Sincan’da, biri 18 diğeri 17 yaşındaki iki sevgili, iddialarına göre el ele tutuştukları için aralarında kadınların da bulunduğu mahallelilerin saldırısına uğradı.

21 Mayıs’ta Sincan Mevlana Mahallesi’nde meydana gelen olayda, ÖSS’ye hazırlanan 18 yaşındaki E.Y., aynı dershanede birlikte eğitim gördüğü kız arkadaşı 17 yaşındaki N.E.’yi alarak, babasına ait otomobille gezmeye çıktı. Evlerinin yakınında bulunan bir sitenin arazisine aracı park eden iki genç, el ele tutuşarak kaldırıma oturdu. Villa tipi evlerin bulunduğu bölgede delikanlı ile kız arkadaşının yanına, elinde kalın bir sopa bulunan 35 yaşlarında sakallı bir kişi geldi.

İddiaya göre gençlere, "Ne yapıyorsunuz l.. burada" diyerek bağıran saldırgan, elindeki sopayla genç kızın bacaklarına vurmak istedi. Delikanlı, sopayı tutarak kız arkadaşını korudu. Saldırgan, bunun üzerine sopayla bu kez delikanlının kafasına vurdu. Bu sırada çevrede bulunan evlerden gelen ve aralarında kadınların da bulunduğu yaklaşık 30 kişi, gençleri kuşattı. Elindeki sopalarla E.Y.’ye vurarak, "Burada fuhuş yapıyorsunuz değil mi?" diyen grup, gençleri kovalamaya başladı. Saldırganlar, kaçmaya çalışan E.Y. ve N.E.’yi taş yağmuruna tuttu. Bu sırada genç kız ayağından yaralandı.

HASTANELİK OLDULAR

Otomobili olay yerinde bırakıp kaçan iki genç eve sığındıktan sonra ailelerince Sincan Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Kanlar içinde kalan delikanlının kafasına 15 dikiş atıldı ve 24 saat doktor gözetimi altında tutuldu. Genç kız ise ayağındaki yaralar tedavi edildikten sonra evine gönderildi. Olay yerinde kalan otomobil ise polis nezaretinde alınabildi. Olayın ardından delikanlının ailesi Fatih Karakolu’na giderek saldırganlar hakkında şikayetçi oldu.


http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=759773

Eşkıyalar duraktan kız kaçırıp tecavüz etti!..

Eşkıyalar duraktan kız kaçırıp tecavüz etti!..


İstinye Park’taki işine gitmek için durakta tek başına otobüs bekleyen genç kız, durağa yanaşan aracın içindeki iki kişi tarafından Belgrad Ormanı’na kaçırılıp tecavüz edildi

Vatan Gazetesi'nin haberine göre, İstanbul Sarıyer’de Pazar sabahı tecavüz dehşeti yaşandı. İstinye Park’taki bir mağazada çalışan N.A. isimli genç kız işe gitmek için evden çıktı. Çayırbaşı otobüs durağına gelen N.A. tatil günü olması nedeniyle tenha olan bölgede tek başına durakta otobüs beklemeye başladı.

Ormanda bıraktılar

Bu sırada yoldan bir otomobil ile geçen iki kişi genç kızı zorla araçlarına bindirip kaçırdı. Şehir magandaları zorla kaçırdıkları 23 yaşındaki N.A.’yı Belgrad Ormanı’na götürüp defalarca tecavüz etti. Genç kızı olay yerinde bırakan iki zanlı, kaçarak kayıplara karıştı. Yaşadığı olay nedeniyle baygınlık geçiren N.A., bir süre sonra kendisine geldi. Şehir magandalarının çantasını almadığı genç kız, cep telefonundan çalıştığı işyerinin sahibini arayarak başından geçenleri anlattı ve yardım istedi. Genç kızın patronu ise hemen polisi arayarak durumu bildirdi. Polis ekipleri arayan kişiden N.A’nin telefon numarasını alıp aradı. Ormanda yeri tespit edilen N.A. İstinye Devlet Hastanesi’ne kaldırılıp tedavi altına alındı. Öğleden sonra kendisine gelen N.A. ise polise ifade verip kendisine tecavüz edenlerin eşkalini belirledi. Polis 25 -30 yaşlarında uzun boylu esmer iki kişinin yakalanması için çalışmalara başladı.

http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=759768&Date=27.05.2008&ver=11

Save The Children örgütünün yüz kızartan raporu

Save The Children örgütünün yüz kızartan raporu

İngiliz yardım kuruluşu Save the Children,

Fildişi Sahili, Sudan’ın güneyi ve Haiti’de yaptığı araştırmanın sonuçlarının yer aldığı raporda, barış gücü askerleri ve yardım

görevlilerinin küçük yaştaki çocuklara cinsel tacizde bulunduğunu bildirdi.

Save the Children’ın bu 3 ülkede yaptığı araştırma, çocukların, çatışmadan çıkan bölgelere onlara bakmak için giden kişilerin

istismarına uğradığını ortaya koyarak, bu konuyu ele alacak uluslararası bir izleme örgütü kurulması gerektiğine dikkati çekti.

BM, raporu yakından inceleyeceğini bildirirken, çocuklara yönelik cinsel tacizin en ürkütücü yanının, çocukların bu durumu açıklamaktan çok korkmaları nedeniyle bu tür vakaların gizli kalması ya da suçluların cezalandırılamaması olduğu belirtildi.

10 ASKER TECAVÜZ ETTİ

Fildişi Sahili’nde yaşayan 13 yaşındaki bir kız çocuğu, BBC’ye, 10 BM barış gücü askerinin, evinin yakınındaki bir tarlada kendisine tecavüz ettiğini anlatırken, bu askerlerle ilgili herhangi bir işlemin yapılmadığı bildirildi.

Raporda, yardım görevlilerinin de kız ve erkek çocuklara cinsel tacizde bulunduklarına dikkat çekilerek, dünyada çocuk koruma sistemlerinin güçlendirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiği kaydedildi.

Save the Children’ın Fildişi Sahili’ndeki yöneticisi Heather Kerr, kurbanları desteklemek için çok az şey yapıldığını belirterek, "Bunlar

azınlıktaki bir grup insan, ancak çocukları cinsel açıdan istismar etmek için güçlerini kullanıyor ve çocukların bu konuda sesleri çıkmıyor" dedi.

BM sözcüsü Nick Birnback ise dünyada 200 bin kişilik personelle hizmet eden bir örgütün bu konuda "sıfır olay" hedefini garanti etmesinin imkansız olduğunu söyledi.


http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&Kategori=dunya&ArticleID=759824&Date=27.05.2008&ver=14

Okul forması seksiymiş

Okul forması seksiymiş




Okul forması seksiymiş
Malezya’da Ulusal İslami Öğrenci Kurumu, kız öğrencilerin giydiği gömleklerin şeffaf olduğu gerekçesiyle formaların değiştirilmesini istedi. Açıklamada formaların seksi olduğu, tecavüze ve evlilik öncesi sekse teşvik ettiği öne sürüldü. Ülkede forma tartışması başladı.

Eğitim Bakanı: "Tecavüzcüler yüzünden kadınları, çocukları ve giysilerini cezalandırmak adil değil."

İslami Kızkardeşler: "Eğer erkekler, kız öğrencilerin okul formalarından tahrik oluyorlarsa, bir şeyler ciddi biçimde yanlış gidiyor."

ILIMLI İslam olduğu belirtilen Malezya’da kız öğrencilerin okul formalarının seksi olduğu, tecavüz ve evlilik öncesi ilişkiyi teşvik ettiği iddiasının ortaya atılması, sert tartışmaları tetikledi. Eğitim Bakanı Hişamuddin Tun Hüseyin, cinsel suçların faturasını öğrencilerin formalarına çıkarmanın doğru olmadığını söyledi.

Başkanlığını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Munire Bahare’nin yaptığı Ulusal İslami Öğrenci Kurumu’nun yaptığı ve birçok öğrenci, öğretmen ve sosyal eylemcinin karşı çıkarak sert tepki gösterdiği açıklamada, kız öğrencilerin giydiği formaların şeffaf olduğu ve içlerini gösterdiği öne sürüldü. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Bahare, şunları söyledi: "Kız öğrencilerin giydiği beyaz gömlek çok şeffaf. Böylece bu giysi, cinsel çekiciliği artırıyor. Kız öğrenciler bu formayı, erkekleri tahrik etmek için bilerek giyiyor."

Formaların gözden geçirilmesi ve İslam’a aykırı olmaması çağrısı da yapan Bahare, özellikle örtünmenin gereğine dikkati çekti ve bu sayede tecavüz, cinsel taciz ve evlilik dışı cinsel ilişki gibi sosyal hastalıklardan korunmanın mümkün olacağını öne sürdü.

Bakan savundu

Eğitim Bakanı Hüseyin, kızların giydiği formaları savundu ve seksle ilgili suçların kaynağı olarak kızları ve giysilerini görmenin yanlış olduğunu söyledi. Hüseyin, "Benim görüşüme göre, bu iğrenç suçları işleyenlerin etkilendiği şey giysi değil. Bence bunun altında yatan sorun hastalık. Tecavüzcüler yüzünden kadınları, çocukları ve giysilerini cezalandırmak adil değil" dedi. Kadın Yardım Organizasyonu’nun müdürü İvy Josiah, asıl gözden geçirilmesi gereken şeyin kadınların giysisi değil, kadın giysisi hakkındaki ortaya atılan yalan yanlış yönlendirmelerin olduğunu söyledi. Josiah, "İstatistikler bize, genç yaşlı tüm kadınların, türbanlı, çarşaflı, mini etekli veya altı bez bağlı bebeklerin bile aynı oranda tecavüz ve cinsel tacize maruz kaldıklarını gösteriyor" diye konuştu.

Sapık bir tartışmadan başka bir şey değil

Bahare’nin söz konusu açıklamalarından erkekler de rahatsız oldu. Bu tür açıkmaların, erkeklerin kadınları sadece seks objesi olarak gördüğü damgasını vurduğunu belirten Şiddete Karşı Erkek Hareketi üyesi David Anthony, "Bu yanlış bir davranış, sapıklık" dedi. Bir erkek öğretmen de okul formalarının seksiliğine odaklanılacağına, erkeklerin kendini kontrol etmeleri sorunu üzerinde durulması gerektiğini söyledi. Müslümanların çoğunlukta olduğu, çok kültürlü Malezya’da, devlet okullarında beyaz gömlek ve dizde etek, ya da geleneksel Malay giysisiyle türban tercihli olarak giyilebiliyor.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9029717.asp?gid=229&sz=28030

İslami kesimde lüks tartışması

İslami kesimde lüks tartışması

27 Mayıs 2008




İslami kesim son iki gündür, lüks çılgınlığı konusunu tartışıyor. Tartışma iki gün önce Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin kaleme aldığı bir yazı ile başladı. Yaşam stili yazılarıyla İslami kesime yön veren bir yazar olması nedeniyle Eygi'nin eleştirileri bu kesimi derinden etkiledi. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın yaşam koşulları ile zengin İslami kesimin lüks içindeki yaşamına üstü kapalı göndermeler yapılan yazı aynı zamanda toplumdaki gelir dağılımına da dikkati çekti. İşte İslami kesimde günlerdir tartışılan Eygi'nin yazısı

"Bazı Müslümanların Lüks Çılgınlığı

Bu memlekette on milyon işsiz var... Aşsız vatandaşlar perişan vaziyette... İnanmayacaksanız ama ayda 250 liraya çalışan insanlar, çocuklar var. Beş altı yüz liralık emekli maaşlarıyla sürünenler var... Çocuklarına bir kilo kiraz alıp yediremeyenler var...

Hal böyle iken birtakım politikacılar, medyacılar, iş adamları Nemrud gibi, Firavun gibi lüks ve sefahat içinde yaşıyor.

Bu politikacıların, medyacıların, iş adamlarının bir kısmı dindar...

Haydi dinsizlere fazla bir şey demeyelim, dindar geçinenlerin israf yapması, lüks bataklığına batması, sefahat pisliğine gömülmesi doğru mudur?

Din kardeşleri aç iken nasıl böyle yaşayabilirler?

Bunlar 5 yıldızlı otelleri beğenmiyor, 7 yıldızlılara iniyor. Normal odaları beğenmiyor, kral suitlerinde kalıyor.

Bu adamlar 30 bin dolarlık otomobillere binmeyi bir zül addediyor, 150 bin liralık ihtişamlı binitlerde gurur ve kibir içinde dolaşıyor.

Hem Müslümanız diyorlar, hem de Peygamberin “Komşusu aç gecelerken, kendisi tok sabahlayan bizden değildir” tehdidinden korkmuyorlar.

Lüks, aşırı konfor, sefahat, haddinden fazla tüketim içinde yaşayanlar örnek Müslümanlar değil, Nemrud ve Firavun tabiatlı münafıklar ve fasıklardır.

Çinlilerden ibret alalım. Türkiye’de şu anda on binlerce Çinli bulunuyor. Ülkelerine gidip geliyorlar, ticaret yapıyorlar. Zerre kadar israf ve gösteriş sergilemiyorlar. Binlerce çeşit malı tanesi 1 liradan satıyorlar. Kazançlarını kuruş kuruş biriktiriyorlar. Mütevazı yiyorlar, mütevazı geceliyorlar. Bir Çinlinin kazandığı para ile içki içip seks alemi yapması, lüks otelde yatması, parasını saçıp savurması görülmemiştir.

Bilhassa bazı Müslüman devlet ve hükümet adamları ve hanımları, on milyonlarca halkın geçim sıkıntısı çektiği bu ülkede biraz daha dikkatli ve ahlâklı hareket etmelidir.

Nedir o korkunç fiyatlara yaptırılan elmaslı, pırlantalı, yakutlu, zümrütlü, safirli mücevherler...

Nedir o yüz bin liralık lüks saatler...

Lüks bir mağazadan bir kadın çorabının 400 liraya alındığını duyuyoruz. Müslüman politikacılara ve iş adamlarının hanımlarına böyle alış verişler yakışır mı?

Bazı Müslüman politikacılar medyacılar, iş adamları Ağa Han gibi debdebe ve ihtişam içinde yaşıyor.

Kendileri, eşleri, oğulları, kızları, torunları, yeğenleri eski Hint Mihraceleri gibi hayat sürüyor.

Bu memlekette genel bir refah olsa, herkesin tuzu kuru olsa, hiç sefalet ve sıkıntı olmasa yüreğim yanmaz bu kadar.

Kimse bana kızmasın. Yazdıklarım doğru mu değil mi onu düşünsün. Doğruysa herkes kendisine çeki düzen versin.

Bunca vatandaşın sefalet ve sıkıntı içinde yaşadığı bu ülkede 400 liraya kadın çorabı alınmaz."

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9030833.asp?gid=229&sz=22084

Flört zina, koku sürmek edep dışı

Flört zina, koku sürmek edep dışı

27 Mayıs 2008



Flört zina, koku sürmek edep dışı
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kuran’da zina ve fuhuşun büyük günahlar arasında sayıldığını hatırlatarak flörtün de ‘zina’ olduğunu savundu.

Bir kadının yabancı bir erkekle baş başa kalmasının ‘tahrik edici’ olduğu ve zinaya yol açabileceği uyarısında bulunan Diyanet, Hz. Peygamber’in kadınların kendi evleri dışında, başkalarına hissettirecek derecede koku sürmelerini hoş karşılamadığını ve bunu ‘edep dışı bir davranış’ olarak değerlendirdiğini belirtti.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesindeki cinsel hayat ve yasaklarla ilgili yazıda şöyle deniyor:

Dil, ağız, göz zinası

“Kur’an’da zina ve fuhuş büyük günahlar arasında sayıldığı, zinanın dünyevi ve uh- revi cezasından söz edildiği gibi, erkek ve kadınların gözlerini haramdan korumaları, avdet yerlerini örtmeleri emredilmiş, böylece zinaya giden yolun bir yönüyle kapanmış olacağına işaret edilmiştir. Bir hadiste Hz. Peygamber dil, ağız, el, ayak, göz gibi organların zinasından söz ederek zinaya zemin hazırlayıcı her türlü gayrimeşru ilişkinin, flört ve beraberliğin de bu nevi zina olduğunu belirtmiş, bunlardan da sakındırmıştır. Çünkü iffet ve namus bir bütün olup, o ancak onu lekeleyecek her türlü kötülük ve yanlışlıktan uzak kalınarak korunabilir.”

‘Cinsi uyarıcı’

“Erkek ve kadın bir diğeri için cinsi uyarıcıdır. Bu sebeple yabancı (aralarında evlilik bağı veya devamlı evlenme engeli bulunmayan) erkek ve kadınların birbirlerine karşı mesafeli davranmaları gereklidir. Yine, yabancı bir kadının yabancı erkekle baş başa kalması da doğurabileceği sakıncalı sonuçlar dolayısıyla yasaklanmıştır. Hadislerde, aralarında nikâh bağı veya devamlı evlenme engeli bulunmayan bir erkek ile bir kadının, başkalarının görüşüne açık olmayan kapalı bir mekânda baş başa kalmaları yasaklanmıştır. Bir hadiste Hz. Peygamber ‘Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü böyle bir durumda üçüncüleri şeytandır’ buyurmuştur. Böyle bir durum karşı cins için tahrik edicidir, zinaya veya dedikoduya ve tarafların iffetlerinin zedelenmesine yol açabilir.”

‘Namus lekesi’

“Kötülüğün önlenmesi kadar ona giden yolların kapatılması da önemlidir. Öte yandan iffet ve namus lekelendiğinde geri dönüşü ve telafisi olmayan bir zarar ortaya çıkmış ve temel bir kişilik hakkı ihlal edilmiş olur. Bu sebeple anılan muhtemel olumsuz sonuçları önlemek gayesiyle kadının yabancı bir erkekle kapalı mekânda baş başa kalması, yanında mahremi bulunmadan yolculuk etmesi uygun görülmemiştir. ‘

Koku sürmede edepsizlik

‘Cinsi uyarıcılık özelliği bakımından kadınların durumu çok daha fazla hassasiyet gösterir. Bunun için, kadınların daha da dikkatli davranmaları istenmiştir. Yabancı erkeklerle konuşurken kadınların, kalpte şüphe uyandırmayacak ve karşısındaki kişiyi yanlış anlamaya süreklemeyecek tarzda ciddi ve ağır başlı olarak konuşmaları, süs ve endamlarını yabancılara göstermemeleri, sokağa çıktıklarında güzelce örtünmeleri bu gayeye matuf emirlerdir. Hz. Peygamber, kadınların kendi evleri dışında, başkalarına hissettirecek derecede koku sürünerek dolaşmalarını hoş karşılamamış ve bunu edep dışı bir davranış olarak değerlendirmiştir.”


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9030833.asp?gid=229&sz=22084