AMORAL.MLL.FI.

16 Haziran 2008 Pazartesi

TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!

TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!
TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!

TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!
TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!

TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!

TAM 18 YIL ODAYA HAPSETMİŞLER!

Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!

Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!
Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!

Santa Maria Capua Vetere kentinde polis tarafından kurtarılan 47 yaşındaki kadının erkek ve kız kardeşinin olayla ilgili olarak tutuklandığı, 80 yaşındaki annesinin ise ev hapsinde tutulduğu belirtildi.

14/06/2008

İtalya'da bir kadın evlilik dışı hamile kaldığı için ailesi tarafından 18 yıl boyunca bir odada hapis tutuldu

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ

ROMA - İtalya’nın güneyinde, evlilik dışı hamile kaldığı için kendisine kızan ailesi tarafından bir odada 18 yıl boyunca hapis tutulan kadın, polis tarafından kurtarıldı.

Polis yetkilileri Santa Maria Capua Vetere kentinde polis tarafından kurtarılan 47 yaşındaki kadının erkek ve kız kardeşinin olayla ilgili olarak tutuklandıklarını, 80 yaşındaki annesinin ise ev hapsinde tutulduğunu belirtirlerken, ANSA ajansı kadının psikiyatrik tedavi amacıyla bir hastaneye kaldırıldığını duyurdu.

Polis yetkilileri, kadının şu an 17 yaşında olan oğlunun akrabalarıyla birlikte yaşadığını ve annesi hakkında bir şey bilmediğini kaydettiler. (aa)


Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!Tam 18 yıl odaya hapsetmişler!
Büyük hallerini görmek için üzerine tıklayınız

15 Haziran 2008 Pazar

Yürekleri sızlatan ceza

Yürekleri sızlatan ceza


Reha ERUS / ROMA

Yürekleri sızlatan ceza
İtalya, 47 yaşındaki Maria Monaco’nun evlilik dışı hamile kaldığı gerekçesiyle 18 yıl ev hapsinde tutulması haberiyle çalkalanıyor. Basın olayı "İtalyan usulü töre" diye yorumladı.

Avusturya’da Natascha Kampusch’un 8 yıl, Elisabeth Fritzl’in de 24 yıl ev hapsinde tutulmasının ardından benzer bir vakanın İtalya’da da yaşandığının ortaya çıkması ülkede büyük şaşkınlık yarattı. Napoli yakınlarındaki bir kasabada evlilik dışı hamile kalan Maria Monaco (47), 18 yıl, ailesi tarafından evde hapsedildi. Pislik ve sefalet içinde yaşamaya mahkûm edilen, akli dengesini kaybeden kadın, bir ihbar üzerine kurtarıldı ve hastaneye kaldırıldı.

Baba belli değil

80 yaşındaki anne Anna Rosa Golino, erkek kardeşi Prisco ve ablası Michelina, kişiyi zorla alıkoymak suçlamasıyla tutuklandılar. Kadının, babası henüz belli olmayan gayri meşru oğlu Marco’nun (17) da aynı binada yaşadığı belirlendi. Marco, "Çok utanıyorum, anneannemden baskı gördüm. Annemi bana göstermiyorlardı" dedi. İtalyan basını, namusu lekelendiği gerekçesiyle alıkonan Maria vakası için "İtalyan usulü töre" dedi.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9184406.asp?gid=229&sz=52258

14 Haziran 2008 Cumartesi

Damat 92, gelin 17 yaşında

Damat 92, gelin 17 yaşında




Damat 92, gelin 17 yaşında
İnanılmaz ama... 92 yaşındaki adam, 17 yaşındaki kızla evlenmeye çalışırken son anda engellendi.

Mısır'da, 92 yaşındaki bir adamın 17 yaşındaki bir kızla evlenmesi son anda engellendi. El Ahbar gazetesinin haberine göre, nikah için tüm hazırlıklar tamamdı ancak, eşler arasındaki yaş farkının 25'i geçemeyeceğine ilişkin bir yasayı hatırlatan Adalet Bakanlığı, evliliği engelledi.

Körfez ülkelerin yaşlı zenginleri Mısırlı kızlarla evleniyor

Haberde, söz konusu kişilerin milliyeti ya da isimleri hakkında ayrıntı verilmedi. Mısır, petrol zengini Körfez ülkelerinden zengin yaşlıların kırsal bölgelerinden yoksul gençlerle evlenme girişimlerine engel olmaya çalışıyor.

Adalet Bakanlığı, çok özel durumlarda, yabancı erkeklerin kendisinden en çok 25 yaş küçük Mısırlı kadınlarla evlenebilmesi için Mısır Milli Bankasında müstakbel eşi adına yüklü bir hesap açmasını şart koşuyor.

13 Haziran 2008 Cuma

12 yaşında tecavüze uğradı 14'ünde iki çocuk annesiydi

12 yaşında tecavüze uğradı 14'ünde iki çocuk annesiydi

İlhan DEMİRCİOĞLU
Samsun'da 4 yıl önce üvey babasının tecavüzüne uğrayan 16 yaşındaki H.K.'nın dramı bitmek bilmiyor. 12 yaşındayken üvey babası Erkal Karatekin (36) tarafından tecavüze uğrayan ve bir çocuğu olan H.K., annesinin zoruyla 'kötü yola düşmesin' diye Gökhan Karaçal (26) ile birlikte yaşamaya başladı. H.K.'nın 18 yıl hapse mahkum olan üvey babası ile ilişkisinden dünyaya gelen çocuğu Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne bağlı çocuk yurdunda koruma altına alındı. Ancak H.K. 14 yaşında ikinci kez anne olunca bu kez Karaçal mahkemelik oldu. Karaçal'ın mahkemedeki ifadesinde, "H.K.'yi seviyorum. Yaşının küçük olduğunu bilmiyordum. Kendi rızasıyla ilişkiye girdik. Ailelerimiz de anlaştı" dediği öğrenildi. Gökhan Karaçal, "15 yaşından küçük kızla kendi rızasıyla ilişkiye girmek" suçundan yıl hapse mahkum oldu.

http://www.sabah.com.tr/haber,7086CF0FB1DC458592D52F5FF52EA2FF.html


Babaya töre cinayetinden iki kez müebbet

Babaya töre cinayetinden iki kez müebbet

Orhan YURTSEVER
Kaçarak evlenen üvey kızı Meral Canpolat ve damadı Murat Canpolat'ı, barışmak için Feriköy'deki evine çağırdıktan sonra kurşunlayarak öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Ömer Turan, 2 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada Turan'ın avukatı, müvekkiline silahı eşinin verdiğini ve bu nedenle ağır tahrik altında suç işlediğini öne sürdü. Mahkeme, önce 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdığı sanığın duruşmalardaki iyi halini göz önünde bulundurdu ve cezayı müebbete çevirdi.

http://www.sabah.com.tr/haber,D976A8A54124456FAE0D957A8DFBF105.html

Töre katilinin pişmanlığı!

Doç. Dr. Bağlı



Töre katilinin pişmanlığı!

"Eşimi öldürdüğüm için pişmanım. Çünkü o el kızı. Eğer annem, ablam, kız kardeşim olsaydı. Pişman olmaz, gurur duyardım"..
Türkiye'de ilk kez TÜBİ- TAK'ın desteğiyle Dicle Üniversitesi (DÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı başkanlığındaki ekibin hazırladığı "Töre ve Namus Adına Cinayet İşleyen Suçlu ve Zanlıların Sahip Oldukları Toplumsal Değer Yargıları ve Bunların Sosyo-Ekonomik Analizi Projesi'' tamamlandı. Ekip en son Ceyhan, Sincan, Çanakkale ve Tekirdağ cezaevleriyle, Ankara Islahevi'nde, töre ve namus cinayetinden hüküm giyen mahkûmlarla görüşme yaptı.

BİLİNEN KLİŞELER YANLIŞ
Doç. Dr. Mazhar Bağlı, töre sorunuyla ilgili olarak, "Bu sorun somut delillere dayandırılmıyor. 'Kot giydi', 'arkadaşının elini tuttu', 'radyo dinledi', 'komşuya gitti', 'sakız çiğnedi', 'mesaj çekti' gibi nedenlerle namus ve töre cinayeti işlendiğini görmedik. Ayrıca kamuoyunda bilindiği gibi 'cinayeti küçük yaştakiler işliyor' ve 'aile meclisi kararıyla öldürüldü' bulgularına da rastlamadık. Kişi kendini sorumlu hissederek cinayeti işliyor" dedi. "İnsanlar ne kadar modern olursa olsun zihninde geleneksellik kavramı var" diyen Bağlı, "Aynı nedenlerle Batı'da işlenen cinayete 'cinnet', Doğu'da ise 'töre' deniliyor. Batıda kişi hukuki kaygılardan dolayı gerçeği gizlerken, Doğu'da kişi işlediği cinayeti anlatmak ve duyurmak için çaba sarf ediyor. Batı'da hukuki, Doğu'da toplumsal kaygılar var" ifadesini kullandı.

'PİŞMANIM, ÇÜNKÜ EŞİM'
Bağlı, cezaevinde karşılaştığı ilginç olayı şöyle anlattı: "Aldatan eşini öldüren mahkûma 'Pişman mısın?' diye sorduğumuzda, şu yanıtı aldık: 'Öldürdüğüm kişi, eşim olduğu için pişmanım. Eğer annem, ablam veya kız kardeşim, yengem, amcamın kızı olsaydı. Pişman olmazdım, yaptığımla gurur duyardım. Eşim olduğu için pişmanım, çünkü o bir el kızı, başkasının kızı olduğu için' dedi."

http://www.sabah.com.tr/haber,F10FB290C39444BF982802C4DBF369AE.html

Can aldı can verdi

Can aldı can verdi

DHA 10.02 | 13.6.2008

Antalya'da aşık olduğu kadının, öğretmen eşi 31 yaşındaki Ali Uyar'ı tabanca ile öldürdükten sonra başına ateş edek intihara kalkışan ve 2 gündür tedavi gördüğü hastanede beyin ölümü gerçekleşen Hasan Bardakçı'nın ailesi, korneaları da dahil tüm organlarını bağışladı.

Alanyalı öğretmen 31 yaşındaki Ali Uyar, 6 ay önce akrabası olan 21 yaşındaki Rabia Uyar ile evlendi. Çift, Ali Uyar'ın tayininin çıktığı Antalya'nın Gündoğmuş İlçesi'ne yerleşti. Merkez İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Uyar'ın eşi Rabia Uyar'ı 1.5 yıl önce tanıyıp aşık olan Manisalı Hasan Bardakçı, genç kadının evlenmesini bir türlü hazmedemeyerek çifti taciz etmeye başladı. Bir kez Uyar'ların evini basan Bardakçı, bir kez de Rabia Uyar'ı telefonla taciz ederken yakalandı. Çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Bardakçı, polisler tarafından da ilçe dışına çıkarıldı.

Önceki akşam saatlerinde gizlice ilçeye gelen Bardakçı, Uyar çiftinin evinin önünde pusu kurdu. Bardakçı, Ali Uyar'ın müdür yardımcısı olduğu okulun gündüz saatlerinde başlayıp gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren yıl sonu şenliğinden çıkmalarını bekledi. Şenlikten çıkan Uyar çifti, saat 23.00 sıralarında evlerine döndü. Kapının önünde bekleyen Bardakçı, üzerinde taşıdığı tabancayı çekerek Ali Uyar'a üç el ateş etti. Göğsüne bir kurşun isabet eden Uyar olay yerinde öldü. Rabia Uyar'ı da yakalayıp başını kolunun altına sıkıştırarak kafasına ateş etmeye hazırlanan Hasan Bardakçı, son anda karar değiştirip tabanca ile kendisini başından vurdu. Ağır yaralanan Bardakçı, Manavgat Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı.

Yoğun bakım servisinde iki gündür yaşam savaşı veren Bardakçı'nın bu akşam üzeri beyin ölümü gerçekleşti. Manavgat Devlet Hastanesi Organ Koordinatörü Bünyamin Şimşek'in ikna ettiği Hasan Bardakçı'nın Manisa Akhisar'daki ailesi, oğullarının kornea, kalp, karaciğer, pankreas ve böbreklerini bağışladı.

Manavgat Devlet Hastanesi'nden ambulansla Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Bardakçı'nın organları alındı. Bardakçı'nın ailesi yarın gelip cenazesini teslim alacak.


http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=876017&Date=13.06.2008&ver=74


Can aldı can verdi DHA Antalya'da aşık olduğu kadının, öğretmen eşi 31 yaşındaki Ali Uyar'ı tabanca ile öldürdükten sonra başına ateş edek intihara

Can aldı can verdi

DHA

Antalya'da aşık olduğu kadının, öğretmen eşi 31 yaşındaki Ali Uyar'ı tabanca ile öldürdükten sonra başına ateş edek intihara kalkışan ve 2 gündür tedavi gördüğü hastanede beyin ölümü gerçekleşen Hasan Bardakçı'nın ailesi, korneaları da dahil tüm organlarını bağışladı.

Alanyalı öğretmen 31 yaşındaki Ali Uyar, 6 ay önce akrabası olan 21 yaşındaki Rabia Uyar ile evlendi. Çift, Ali Uyar'ın tayininin çıktığı Antalya'nın Gündoğmuş İlçesi'ne yerleşti. Merkez İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Uyar'ın eşi Rabia Uyar'ı 1.5 yıl önce tanıyıp aşık olan Manisalı Hasan Bardakçı, genç kadının evlenmesini bir türlü hazmedemeyerek çifti taciz etmeye başladı. Bir kez Uyar'ların evini basan Bardakçı, bir kez de Rabia Uyar'ı telefonla taciz ederken yakalandı. Çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Bardakçı, polisler tarafından da ilçe dışına çıkarıldı.

Önceki akşam saatlerinde gizlice ilçeye gelen Bardakçı, Uyar çiftinin evinin önünde pusu kurdu. Bardakçı, Ali Uyar'ın müdür yardımcısı olduğu okulun gündüz saatlerinde başlayıp gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren yıl sonu şenliğinden çıkmalarını bekledi. Şenlikten çıkan Uyar çifti, saat 23.00 sıralarında evlerine döndü. Kapının önünde bekleyen Bardakçı, üzerinde taşıdığı tabancayı çekerek Ali Uyar'a üç el ateş etti. Göğsüne bir kurşun isabet eden Uyar olay yerinde öldü. Rabia Uyar'ı da yakalayıp başını kolunun altına sıkıştırarak kafasına ateş etmeye hazırlanan Hasan Bardakçı, son anda karar değiştirip tabanca ile kendisini başından vurdu. Ağır yaralanan Bardakçı, Manavgat Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı.

Yoğun bakım servisinde iki gündür yaşam savaşı veren Bardakçı'nın bu akşam üzeri beyin ölümü gerçekleşti. Manavgat Devlet Hastanesi Organ Koordinatörü Bünyamin Şimşek'in ikna ettiği Hasan Bardakçı'nın Manisa Akhisar'daki ailesi, oğullarının kornea, kalp, karaciğer, pankreas ve böbreklerini bağışladı.

Manavgat Devlet Hastanesi'nden ambulansla Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Bardakçı'nın organları alındı. Bardakçı'nın ailesi yarın gelip cenazesini teslim alacak.

12 Haziran 2008 Perşembe

Meme estetiği yaptırdığı için karımdan boşanmak istiyorum

Meme estetiği yaptırdığı için karımdan boşanmak istiyorum

12 Haziran 2008

Nurettin KURT/ANKARA

Meme estetiği yaptırdığı için karımdan boşanmak istiyorum
Hostes Merve Y., 2 yıllık kocası Volkan Y.’nin şiddet uyguladığını, çalışmadığını ve çocuğuna sahip çıkmadığı öne sürerek boşanma davası açtı.

Volkan Y. ise, ’eşinin kendisinden habersiz göğüs estetiği yaptırması’yla boşanma noktasına geldiklerini belirterek, Ankara 10. Aile Mahkemesi’ndeki davanın dünkü duruşmasında şunları söyledi:
/_np/3230/5773230.jpg
Boy, kilo takıntısı vardı

"Karımın boy ve kilo takıntısı vardı. Sırf boyu uzun gözüksün diye ayakkabılarının altına yükseltici koyuyordu. Hamileyken bile ’Kilo alırım’ korkusuyla doğru düzgün beslenmedi. Üç gün greyfurtla beslendi. Bu evliliğin bitmesinin tek nedeni, karımın benden habersiz göğüs estetiği yaptırmasıdır. Bir namusum, şerefim var; bunu kabul edemedim. Takıntılarından kurtulsun diye sadece bacaklarından yağ aldırmasına izin vermiştim. Hastaneye ziyaretine gittim. Bir baktım ki göğüslerine de estetik yaptırmış. Tabii bu olay beni çok sinirlendirdi. O günden beri aramızda geçimsizlik baş gösterdi. En son yaşadığımız tartışmadan dolayı ayrı evlerde yaşıyoruz, eşim ve ailesi bana çocuğumu göstermiyorlar."

Eve bağlamak istedim

Eşinin iddialarını yalanlayan Merve Y. ise şunları söyledi: "İlişkimizin bitmesinin sebebi kocamın işsiz oluşudur. Evden ayrılmadan 2 ay önce işe girdi. O tarihte de zaten küstük, altı aydır ayrı yataklarda yatıyoruz. Normal bir ilişkimiz yoktu. Ben kocamı eve bağlamak için estetik ameliyat olmaya karar verdim. Kendisinin de haberi vardı. Beni hastaneye kendisi götürdü. Benim vücudumla ilgili bir problemim yoktur. Kocam bana şiddet uyguladı. Bir defasında silah çekip kafama dayadı. Kendimi zor kurtardım. Karakola gidip şikáyette bulundum, hakkında dava açıldı." Duruşma ertelendi.


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9160201.asp?gid=229&sz=37933

Aşık dehşet saçtı

Aşık dehşet saçtı

12 Haziran 2008

Mehmet Ali CENGİZ/DHA

Aşık dehşet saçtı
Sabıkalı Hasan Bardakçı, áşık olduğu kız başkasıyla evlenince çiftin evini basıp taciz etti. 2 kez mahkemeye çıkarılıp serbest bırakılan Bardakçı, önceki gün genç kadının kocasını öldürdü.

ÖĞRETMEN Ali Uyar (31), hemşerisi Rabia Uyar’la (21) 6 ay önce Alanya’da evlendi. Çift, Ali Uyar’ın müdür yardımcısı olarak atandığı ilköğretim okulunun bulunduğu Antalya’nın Gündoğmuş İlçesi’ne taşındı. Ancak Rabia Uyar’la Alanya’da 1.5 yıl önce tanışan, aşkına karşılık bulamayan ve sürekli cep telefonundan arayan hırsızlık ve dolandırıcılıktan sabıkalı işsiz Hasan Bardakçı (29), genç kadının peşini bırakmadı. Çiftin izini bulan Bardakçı, Rabia Uyar’ı taciz etmeye başladı. Bir ay önce Uyar çiftinin evini de basan Bardakçı, şikáyet üzerine gözaltına alınıp mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bardakçı, telefonla tacizini sürdürdü. Çiftin yine şikáyet etmesi üzerine, polisler geçen hafta Bardakçı’yı yakaladı. Mahkemeye çıkarılan Bardakçı, yine tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı. Uyar çifti, önceki gece saat 23.00’te evlerine dönerken, evin önünde pusu kuran Bardakçı, Ali Uyar’a 3 el ateş etti. Uyar öldü. Genç kadının da başına tabanca dayayan Bardakçı, son anda onu öldürmekten vazgeçip tabancayı kendi başına dayayarak tetiği çekti. Ağır yaralı hastaneye kaldırılan Bardakçı, tedaviye alındı.

11 Haziran 2008 Çarşamba

Doğuma erkek görevli gidi davası

Doğuma erkek görevli gidi davası



A.A.

Doğuma erkek görevli gidi davası
Dini nedenlerle, doğuma erkek sağlık görevlisi girmesini istemeyen çift, mahkemece haksız bulundu.

Fransa'nın Lyon kentindeki temyiz mahkemesi, “dini nedenlerden dolayı” doğuma erkek sağlık görevlisi girmesini istemeyen göçmen çifti, “çocuklarının özürlü doğmasına neden oldukları” gerekçesiyle maddi tazminat ödemeye mahkum etti.

Çocukları zihinsel özürlü doğan çiftin, hastane aleyhine açtığı davayı değerlendiren mahkeme, hastaneyi değil, çifti suçlu buldu. Mahkeme, çiftin, “dini nedenlerden dolayı” ameliyathaneye erkek sağlık görevlisinin girmemesi yönündeki ısrarı sonucu, doğum sırasındaki komplikasyonlara gerekli tıbbi müdahalenin yapılamadığı görüşüne vardı.

Fransız Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre mahkeme, çifti, çocuğun özürlü doğmasına neden oldukları gerekçesiyle bin avro maddi tazminat cezasına çarptırdı.

Dava, 1998 yılındaki bir doğumla ilgili olarak açıldı. Hastane yetkilileri, özürlü doğan bebeğin babasını, erkek sağlık görevlilerinin doğuma müdahale etmesine yarım saat süreyle fiziksel olarak karşı çıkmakla suçladı. Mahkeme, bu gecikmenin çocuğun özürlü doğmasında önemli rol oynadığına kanaat getirdi.

Çift, 2006 yılında hastane aleyhine açtıkları davada 100 bin avro maddi tazminat taleplerinin reddedilmesinden sonra temyiz mahkemesine başvurmuştu.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9147015.asp

Bebek kız diye karısını dövdü

Bebek kız diye karısını dövdü





Kocaeli'nin Darıca ilçesinde, ultrasonda bebeğin cinsiyetinin kız olduğunu öğrenen kişinin, 5 aylık hamile eşini dövdüğü iddia edildi.

Kadın hastaneye kaldırılırken, gözaltına alınınan eşi ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı.

İlçenin Emek Mahallesi'nde oturan Ç.Ç. (24), 5 aylık hamile eşi N.Ç'yi (24) kontrol amacıyla doktora götürdü.

İddiaya göre, ultrasonda bebeğin cinsiyetinin kız olduğunu öğrenen Ç.Ç. eve geldikten sonra bebeğin cinsiyetinin erkek olmamasından dolayı tartıştığı eşi N.Ç'yi dövdü.

Yüzünde ve vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar oluşan N.Ç. kaldırıldığı Gebze Devlet Hastanesindeki tedavisinin ardından evine gönderildi. N.Ç. ve bebeğin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

Darıca Polis Merkezi Amirliği ekiplerince gözaltına alınan Ç.Ç. polise verdiği ifadenin ardından Cumhuriyet Savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.

Genç çiftin, bir kız çocukları bulunduğu öğrenildi.

http://www.hurriyet.com.tr/kadin/9146233.asp?gid=229&sz=73924

10 Haziran 2008 Salı

Diyanet'ten müthiş açıklamalar

Diyanet'ten müthiş açıklamalar

10 Haziran 2008

A.A

Diyanet'ten müthiş açıklamalar
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Şevki Aydın, "Kadınların eğitimini ihmal ettik. Kadın gibi çok önemli bir eğiticiyi varlığından habersiz olacak kadar cehaletin karanlığına gömdük. Eğitimcisini ihmal eden bir toplum; iyi insan, iyi kadın, iyi erkek de yetiştiremez. Nitekim bu toplum iyi erkek de yetiştiremiyor" dedi.

Aydın, “cehaletle savaşmayı gündeminin ilk sıralarına almış bir dinin mensuplarının bugün cahil ve eğitimsiz” olduklarını belirtti.

Aydın, “Kız çocuklarının eğitim görmemesinin altında çok sakat, yanlış bir din anlayışının yattığını” ifade ederek, “Kadın gibi çok önemli bir eğiticiyi varlığından habersiz olacak kadar cehaletin karanlığına gömdük. Bugün toplumdaki sorunların temelinde yatan en önemli nedenlerden birisi bu” dedi.

Aydın, yaptığı açıklamada, Kur'an kurslarındaki eğitim anlayışının, çağdaş eğitim anlayışı çerçevesinde şekillendirilmesine ilişkin çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Yaz Kur'an kurslarının bu yıldan itibaren 3'er haftalık dönemler halinde, kur sistemi çerçevesinde yapılacağını kaydeden Aydın, “Kur'an kursu hizmetleri o kadar nitelikli olacak ki, ateist olanlar da dahil bu toplumda yaşayan her kesimden insan 'iyi ki bu ülkede Kur'an kursu var' diyecek” diye konuştu.

Kurslarda kalıp bilgileri ezberletmekten çıkıp, anlamlı öğrenmeyi gerçekleştirecek bir din eğitimi anlayışını hakim kılmayı amaçladıklarını ifade eden Aydın, bu nedenle ilk olarak Kur'an kursu öğreticilerine yönelik eğitim çalışmaları başlattıklarını anlattı.

Diyanet'in, bu yeni eğitim anlayışına uygun eğitim setleri hazırladığını bildiren Aydın, “Sloganımız 'bir Kur'an kursu, öğreticisi kadar kaliteli olabilir'... O yüzden çalışmalarımızı imamlarımızın, Kur'an Kursu öğreticilerimizin formasyonunu geliştirmeye dönük yapıyoruz” dedi.

Özel eğitim alan bir ekip tarafından Kur'an kurslarındaki yeni eğitim anlayışını, kur sistemini, Diyanet'in eğitim felsefesini içeren ve uygulanmasına ilişkin bilgilerin yer aldığı CD'ler hazırladıklarını belirten Aydın, kurs öğreticilerine Başkent'te, yeni eğitim sistemi hakkında bilgiler verdiklerini kaydetti.

Yeni dönem yaz kurslarını 3'er haftalık 3 dönem şeklinde oluşturacaklarını belirten Aydın, şöyle konuştu:

“Böylece vatandaş çocuğunu dönemlerden hangisine göndermeye müsaitse, ona gönderebilecek. Kurslarda kurlar da olacak. Çocuklar, seviyelerine hangi kur uygunsa o kura kayıt olabilecek. Çocukların dinden bıkmadan, sıkılmadan, eğlenerek haberdar olmalarını istiyoruz. Amacımız, bu çağın Kur'an kursunu inşa etmek. Bu çağın medeni dindarını yetiştirecek Kur'an kursu... Dini kuralları ezberleyen bir birey değil de din üzerinde düşünen, dini bilgiyi sorgulayan, onu anlamlandırmaya çalışan bir birey yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu Kur'an kursu hizmetleri, o kadar nitelikli olacak ki, ateist olanlar da dahil bu toplumda yaşayan her kesimden insan 'iyi ki bu ülkede Kur'an kursu var' diyecek. Artık dikte edici, ezberletici bir din eğitiminin bizim Kur'an kurslarında yer almasını istemiyoruz.”

“KADIN SORUNLARI İSLAM'IN TEMEL DEĞERLERİYLE ÇELİŞİYOR”

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hizmetlerini toplumsal sorunlara göre oluşturmayı ilke edindiklerini anlatan Aydın, bu çerçevede ülke genelindeki eğitim program ve projelerini desteklediklerini belirtti.

Türkiye'de çok ciddi bir kadın sorunu olduğuna dikkati çeken Aydın, bu sorun karşısında da Diyanet'in duyarsız kalamayacağını söyledi. Kadın sorunu başlığı altında Türkiye'deki sorunların aslında İslam Dini'nin de temel değerleriyle çeliştiğini vurgulayan Aydın, bu nedenle kadın sorununa çok yönlü bakarak, nasıl çözülebileceği üzerine hizmetler üretmeye çalıştıklarını anlattı.

Eğitim açısından Türkiye'deki kadınların durumuna bakıldığında ciddi sıkıntılar olduğunu ifade eden Aydın, “Bunu dinimizin onaylaması mümkün değil. Cehaletle savaşmayı gündeminin ilk sıralarına almış bir dinin mensupları bugün cahil, eğitimsiz. Onun için biz bu milli sorunun çözümünde din kurumu olarak Diyanet'in önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu nedenle Türkiye'deki okuma yazma seferberliklerini gönülden destekliyoruz” diye konuştu.

Din görevlilerinin “çok az maaşlarıyla kız çocuklarının okuması için burs verdiklerini” anlatan Aydın, burslarla imamların topluma örnek olmaya çalıştıklarını ve verilen bursların birer sembol olduğunu kaydetti. İmamların bu burslarla “eğitim sorunu, din adına bizim savaşmamız gereken bir sorundur. Biz bunu yapıyoruz” diye mesaj verdiklerini ifade eden Aydın, 2006 yılında kız çocukları okulsuz kalmasın kampanyası kapsamında din personelinin 9 ay süreyle 40'ar YTL burs verdiklerini, böylece 2008 eğitim-öğretim dönemi sonuna kadar toplam 2 bin 309 kız çocuğunun eğitim almasına katkı sağladıklarını kaydetti.

MÜFTÜLERİN GÜCÜ...

Kadın sorunun arkasında yatan yanlış zihniyetle din adına mücadele etmeyi önemsediklerini vurgulayan Aydın, “Kız çocuklarının eğitim görmemesinin altında çok sakat, yanlış bir din anlayışı yatıyor. Her ne kadar doğrudan dinle bunun ilgisi olmasa da bunu böyle uygulayanlarının bilinçaltında yanlış din algılayışı da var” diye konuştu. Aydın, bu sorunun çözümü için müftülürden özel programlar hazırlanmasını ve devletin diğer kurumlarıyla iş birliği yapılmasını istediklerini vurguladı.
Bir ilde Haydi Kızlar Okula Kampanyası çerçevesinde valiliğin faaliyetlerde bulunduğunu ancak bir sonuç alınamadığını anlatan Aydın, müftünün gidip halkla bir konuşma yapması üzerine ildeki kızların yüzde 75'inin okula kayıt olduğunu kaydetti.

“KADINI CEHALETİN KARANLIĞINA GÖMDÜK”

Ailelerin kız çocuğunu okutmama gerekçesi olarak kendince ahlaki bir takım argümanlar öne sürdüklerini ve bunları kendi din ahlakıyla temellendirmeye çalıştıklarına işaret eden Aydın, “Ama bu düşünceleri Kur'an'a, sünnete dayandırmak mümkün değil. İslam, bu konuda kadın ve erkek her Müslüman'ın 'beşikten mezara kadar ilim talep etmesi'ni görev olarak addediyor” dedi.

Türkiye'deki cinsiyet kültürünün sorgulanması gerektiğine de dikkati çeken Aydın, “Cinsiyet kültürümüz dini değerlerimizden çok uzaklaşmış durumda. Biz de faaliyetlerimizde kadının da erkek gibi insan olduğunu, aralarında fark olmadığını, dolayısıyla her iki cinsin de eğitiminde fark olamayacağını anlatıyoruz” dedi. Aydın, şöyle devam etti:

“Kadın gibi çok önemli bir eğiticiyi varlığından habersiz olacak kadar cehaletin karanlığına gömdük. Bugün toplumdaki sorunların temelinde yatan en önemli nedenlerden birisi bu. Kadınını, annesini yani en önemli eğitimcisini ihmal eden bir toplum iyi erkek de yetiştiremez. Nitekim bu toplum iyi erkek de yetiştiremiyor. Kadınını ihmal ederek, iyi erkek yetiştireceğini düşünmek savunulacak hiçbir yönü olmayan bir kanaattir. Biz, bu ülkede iyi insan yetiştirmek istiyorsak kadın, erkek ayırmadan herkesin beynini kafasını, kalbini geliştirmesini sağlayacak bir ortamı hazırlamalıyız.”

Diyanet olarak, hizmetlerinde bu sorunu gözettiklerini, Kur'an kurslarının kadınların eğitiminde önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Aydın, kurslara katılanların yüzde 90'dan fazlasını kadınların oluşturduğunu anlattı. Aydın, “Bu çok sevindirici. Çünkü kadın sorunuyla celalleşen bir ülkede, kadınların evde oturmak yerine Kur'an kurslarına gelip eğitim görmesi çok önemli” dedi.

Aydın, Kur'an kursları çerçevesinde halk eğitim merkezleriyle birlikte okuma-yazma kursları düzenlediklerini bildirdi.


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9141016.asp?gid=229&sz=96331

"kendisini aldattığı gerekçesiyle bıçaklayarak öldürdüğünü"

Aile, kızlarının katili türkücü sanıktan tazminat istedi

2007 yılında "Zeyno" isimli bir albüm çıkartan 37 yaşındaki Korkmaz ilk ifadesinde, bir süredir birlikte yaşadığını iddia ettiği kız arkadaşını, "kendisini aldattığı gerekçesiyle bıçaklayarak öldürdüğünü" söylemişti.

Hayati ARIGAN SABAH
Ferhat Korkmaz'ın öldürdüğü kızın ailesi Zichnep Bakkal'la sevgili olduklarını öne süren sanıktan tazminat istiyor..
İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitim Bölümü öğrencisi Türk asıllı Yunan vatandaşı Zichnep Bakkal, 10 Mart 2008 günü, barlarda türkü söyleyen Ferhat Korkmaz'ın evinde 16 yerinden bıçaklanarak öldürülmüş halde bulundu. Korkmaz olaydan bir kaç saat sonra polise teslim olarak cinayeti işlediğini itiraf etti.

'PLATONİK SAPLANTI'
Yunanistan'da yaşayan Bakkal ailesi kızlarının hunharca öldürüldüğü haberiyle yıkıldı. Kızlarının Korkmaz'ın hiçbir zaman sevgilisi olmadığını belirten aile, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği aracılığıyla yaptığı açıklamada, katilin, kızlarına karşı "platonik saplantısı" olduğunu anlattı. Genç kızın etrafındaki herkesin, Ferhat Korkmaz'ın kızlarına karşı olan saplantısını bildiğini belirten aile, "Zichnep defalarca, adı geçen şahsa böyle bir ilişkileri olamayacağını ifade etmiş ve bu yönde kendisine en ufak bir umut vermemiştir. Ayrıca beraber yaşadıkları kesinlikle yalandır. Zichnep ablası ile birlikte yaşamaktaydı" dedi. Yunanistan'da yaşayan baba Ali Bakkal ve anne Chatitze Bakkal, avukatları avukatları Vildan Umut aracılığıyla kızlarının katiline 50 bin YTL'lik maddi ve manevi tazminat davası açtı. Dava önümüzdeki günlerde Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek.

ADINA TÜRKÜ YAZMIŞTI
2007 yılında "Zeyno" isimli bir albüm çıkartan 37 yaşındaki Korkmaz ilk ifadesinde, bir süredir birlikte yaşadığını iddia ettiği kız arkadaşını, "kendisini aldattığı gerekçesiyle bıçaklayarak öldürdüğünü" söylemişti.
Korkmaz'ın genç kız için türkü de yazdığı ileri sürülmüştü. Türküde yer alan "Sen gayrı dünya bana dar gelir Zeyno/ Dar gelirse bil ki ecel tez gelir Zeyno" dizeleri, Korkmaz'ın işlediği cinayete "gönderme" olarak yorumlanmıştı.

Abla-yeğene kot dayağı

Abla-yeğene kot dayağı

10 Haziran 2008



Abla-yeğene kot dayağı
Şanlıurfa’da, 31 yaşındaki İzzet Salman, kot pantolon giyen yeğeni 17 yaşındaki E. ile giymesine izin veren ablası 35 yaşındaki Semira Tokçam’ı döverek hastanelik etti.

Ceylanpınar’a bağlı Evrenpaşa Köyü’nde çiftçilik yapan İzzet Salman, iddiaya göre komşularının ve arkadaşlarının "Emine köy yerinde kot pantolon giymeye utanmıyor mu" sözleri üzerine öfkelendi. Ablası Semira Tokçam’ın evine giden İzzet Salman, yeğeni E’yi yanına çağırıp "Bir daha kot pantolon giymeyeceksin. Senin yüzünden el áleme rezil oldum" dedi. Bunun üzerine genç kız dayısına, "İstediğimi giyerim, kimse karışamaz" diye karşılık verdi.

Yeğeninin sözlerine öfkelenen Salman, E’yi dövmeye başladı. Kızının dövülmesine engel olmak için araya giren Semira Tokçam da "Hem kızına kot pantolon giydiriyorsun, hem de bana tepki gösteriyorsun" diyen kardeşinin darbelerine maruz kaldı. Ablası ve yeğenini döven İzzet Salman, gürültü üzerine eve gelen komşular tarafından durduruldu. Gözleri şişen ve vücutlarında morluklar oluşan anne-kız götürüldükleri Ceylanpınar Devlet Hastanesi’nde tedavilerinin ardından taburcu edilirken kaçan İzzet Salman’ın yakalanması için çalışma başlatıldı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9139469.asp?gid=229&sz=50541

9 Haziran 2008 Pazartesi

"Honor killing in Europe"

Pages in category "Honor killing in Europe"

The following 6 pages are in this category, out of 6 total. Updates to this list can occasionally be delayed for a few days.

G

K

N

S


Arash Ghorbani-Zarin

From Wikipedia, the free encyclopedia


Arash Ghorbani-Zarin (1986 - 2004) was an Iranian student at Oxford Brookes University who was murdered by the brothers of his girlfriend, Manna Begum in a case of honour killing. His body was discovered in a car in Rose Hill, Oxford, on November 20, 2004. He had been stabbed 46 times. Miss Begum's father, Bangladeshi-born waiter Chomir Ali (44), had intended for his daughter to enter a forced marriage, which she had refused. When his daughter became pregnant he ordered his sons Mohammed Mujibar Rahman (19) and Mamnoor Rahman (16) to kill Ghorbani-Zarin. The Royal Courts of Justice in London sentenced Ali to jail for life and his sons to a minimum terms of 16 and 14 years respectively.[1] [2]

References

  1. ^ BBC News: Family guilty of 'honour killing', November 4, 2005
  2. ^ BBC News: Jail for 'honour killing' family, December 12, 2005

Anooshe Sediq Ghulam

From Wikipedia, the free encyclopedia


Anooshe Sediq Ghulam, a 22 year old Afghani refugee in Norway who was killed by her husband, Afghani Nasruddin Shamsi, in an "honor killing".

Anooshe had been abused by her husband and, with the help of the Norwegian social services, had divorced him and left him while taking the couple's two children, two boys ages 6 and 7. She was afraid for her life and contacted Human Rights Service for help.

The murder took place outside the police station in Kristiansund in May 2002, when the two were on their way to court for the custody case.

Anooshe spoke fluent English and quickly picked up Norwegian. Her husband, who had been an army general and came from a prominent clan in Afghanistan's Northern Alliance, barely spoke either language.

The trial lasted 20 days and Nasruddin was sentenced to 18 years in jail. The two children were placed at a foster home and given police protection, due to concerns that they might be abducted by Nasruddin's family. Nasruddin's family did not come to the trial, though he has a brother living in Norway.

The Norwegian authorities arranged visas for Anooshe's family in Afghanistan to come to the funeral, but they never picked them up. Apparently they were threatened and feared reprisals by Nasruddin's family.

During the trial Nasruddin testified that he had been a refugee in Iran and Russia, but only in Norway did the social services meddle with his private life. Had he known that in advance, he would not have brought his family to Norway.

References

  • [1]Culcom, Interview with Unni Wikan, February 17th, 2006
  • [2]Axess, The honour culture,
  • [3]Kilden, Tragedy and Honor, January 1st, 2006


Ghazala Khan

From Wikipedia, the free encyclopedia


Ghazala Khan. Passport image
Ghazala Khan. Passport image

Ghazala Khan (198723 September 2005) was a Danish‐Pakistani woman, who was shot and killed in Denmark by her brother after she had married against the will of the family. The murder of Ghazala had been ordered by her father to save the family honour, making it a so‐called honour killing. No fewer than nine people from her family took part in arranging and performing the murder and they were all found guilty by Østre Landsret (the High Court of Eastern Denmark) on 27 June 2006 on counts of manslaughter and attempted manslaughter (of her husband). This was a ruling of historic importance, the first time in western Europe that such a large number of family members were found guilty in an "honour killing" case. It is expected that the conviction will serve as precedent throughout Europe for future similar cases and that the sentencing will send a strong signal and have a noticeable preventive effect. Manu Sareen, a youth worker helping girls facing arranged marriage says: "It will have a preventive effect. Some families may abandon similar plans because of today's ruling."[1]

Contents


Background

For three years prior to her murder Ghazala had an intimate relationship with her future husband, Emal Khan. However Ghazala, fearing her family's reaction, wished the relationship be kept secret. She eventually revealed her feelings to her mother, who became outraged and beat her, accompanied by her older brother, Akhtar Abbas, the same man who would later shoot her. Emal Khan reports[2] that, after this, Ghazala was locked up inside the house and "frozen out" by the rest of her family, all of whom refused to speak to her or eat with her. Finally, on 5 September 2005 she managed to escape her family and live with Emal. In the period up until her murder they lived with various friends in Denmark. They repeatedly contacted the police for protection, but were denied help. On 21 September they married at the registry office of the small Danish town of Middelfart. Two days later, the family, pretending to want to come to a peaceful reconciliation, convinced the newlywed couple to arrange a meeting at the railway station in Slagelse, where Ghazala's brother shot both Ghazala and Emal Khan. Ghazala was killed instantly. Emal Khan, shot twice in the abdominal region, survived after a lengthy operation.

The criminal proceedings

The court case against the nine persons convicted of the murder of Ghazala was initiated on 15 May 2006. On the 26 June, the court's juridical head instructed the jury that all involved could be convicted based on the evidence presented. On the 27 June, the jury found all of the indicted family members and family friends guilty of conspiracy to commit murder. On 28 June, the sentencing of the nine guilt by the jury was set as follows[3] All persons without Danish citizenship got permanent banishment from Denmark:

  • Ghulam Abbas. Ghazala's father. 57 year old. Taxi driver. Living in Denmark since 1970. Convicted of ordering the murder of Ghazala and her husband. Sentence: life in prison.
  • Akhtar Abbas. Ghazala's older brother. 30 year old. Taxi driver. Living in Denmark since 1986. Convicted for firing the gun that killed Ghazala and injured Emal Khan. Sentence: 16 years prison.
  • Perveen Khan. Ghazala's aunt by marriage to Ghazala's uncle Walayat Khan who is also convicted in the case. 40 years old. Stay at home mother of four. Living in Denmark since 1994. Kept contact and with Ghazala and Emal and informed the family, so they were found. Arranged the mock reconciliation meeting where Ghazala was murdered. Sentence: 14 years of prison followed by permanent banishment from Denmark.
  • Wallayat Khan. Ghazala's uncle; mother's brother. 46 year old. Taxi driver. Living in Denmark since 1987. Together with Ghazala's father, sought out several of the people who had helped to hide Ghazala and Emal. Was in Ringsted at the time of the murder, and followed the action on his cell phone. Sentence: 16 years.
  • Asghar Ali (the elder). Ghazala' uncle; father's brother. 42 years. Taxi driver. Living in Denmark since 1987. Together with Ghazala's father, sought out several of the people who had helped to hide Ghazala and Emal. Was in Ringsted at the time of the murder, and followed the action on his cell phone. Sentence: 16 years.
  • Asghar Ali (the younger). Ghazala's uncle; father's brother. 31 year old. Unemployed. Living in Denmark since 2001. Drove in the car with Ghazala's brother on his way to the murder. Has had alcohol and drug related problems. In the days following the murder, he was heard bragging about what the family had done. Sentence: 14 years followed by permanent banishment from Denmark.
  • Anser Iqbal. Friend of family. 45 year old. Taxi driver. Living in Denmark since 1976. Accompanied Ghazala's aunt to the mock reconciliation meeting. Stayed in constant phone contact with the rest of the convicted which were also at or around the scene of the murder. Sentence: 10 years.
  • Naweed Sharif. Friend of family. 30 year old. Taxi driver. Born in Denmark. Drove Ghazala's brother on his way to the murder. Sentence: 8 years.
  • Ghulam Ahmed. Friend of family. 36 year old. Taxi driver. Living in Denmark since 1987. Knew of the plans to murder Ghazala. Was in the car that drove Ghazala's brother to Ghazala. Sentence: 10 years followed by permanent banishment from Denmark.

References

  1. ^ (Danish) Sentence will send shock‐waves through immigrant communities.
  2. ^ (Danish) "The solution is honor killing".
  3. ^ (Danish) The guilty of the honor killing from Slagelse.

See also

External links


Samaira Nazir

From Wikipedia, the free encyclopedia


Samaira Nazir was a 25 year old British Pakistani woman who was murdered by her family members. She was a victim of honor killing.

Samaira Nazir was a graduate of Thames Valley University and recruitment consultant. She fell in love with an Afghan immigrant in the Britain and wished to marry him, defying her family members. She had rejected the suitors her family wanted her to marry. Deluded under their belief that this had brought disrespect to the family, her brother Azhar Nazir (30) and a 17 year old cousin Imran Mohammed murdered her by stabbing her more than 18 times using four knives, while she was held down by her mother. This savage attack was performed in front of other family members - including two of their nieces, aged two and four.

On July 14, 2006 a British jury sentenced the brother and a cousin of Samaira Nazir to life imprisonment. Her father was also charged but fled to Pakistan.[1][2]

John Reid, a Detective Inspector from the Metropolitan Police working the case, said: "There is nothing at all honourable about her brutal death."[2]

See also

References

  1. ^ Times online: Sister is stabbed to death for loving the wrong man, June 17, 2006
  2. ^ a b Metropolitan Police Service: 'Honour' killers sentenced to life imprisonment, July 17, 2006

External links


Fadime Sahindal

From Wikipedia, the free encyclopedia

Fadime Şahindal (1976-2002) was a Kurdish Muslim immigrant who came to Sweden from Turkey at the age of seven. She was murdered by her father Rahmi in January 2002 in an "honor killing."

Life

Şahindal was opposed to her family's insistence on an arranged marriage, and instead selected her own boyfriend, a Swedish man named Patrick Lindesjos. At first she kept the relationship secret, but her father found out about it. From that point her father saw her as a whore.

Fadime then left her family and moved to Sundsvall, where her brother found her and threatened her. She went to the police who advised her at first to talk to her family. She then turned to the media with her story, after which she turned again to the police and was offered a secret identity. By turning to the media Fadime managed to receive support from the Swedish authorities, but she had also made the "shame" of her family public.

She filed a lawsuit against her father and brother and won - her father was accused of unlawful threats.

The next month, in June of 1998, they were scheduled to move in together when Patrick died in a car accident. He was buried in Uppsala.

Her father forbade her to visit Uppsala, since he did not want her to visit her former boyfriend's grave. Nalin Pekgul, a Kurdish-Swedish parliamentarian negotiated a compromise in which Şahindal agreed to stay away from Uppsala and her father promised not to stalk her.

On November 20th, 2001 the Violence against Women network arranged a seminar about the topic "Integration on whose terms?". During the seminar Fadime spoke in front of the Swedish parliament about her personal story.

On January 21st, 2002, Fadime was secretly visiting her mother and sisters in Uppsala. Her father arrived and shot her in the head, in front of her mother and two sisters. Confronted by police, he confessed and said to his defense that he was ill. Despite the confession, one of her cousins later tried to convince the police that he had killed her.

Her murder sparked a debate in Sweden about immigrant integration and raised questions regarding Patrick's death.

Fadime was buried in Uppsala.

References

External links


Hatun Sürücü

From Wikipedia, the free encyclopedia

Jump to: navigation, search

Hatun Aynur Sürücü (also spelled Hatin Sürücü; born January 17, 1982 in Berlin; died February 7, 2005 in Berlin) was a German-Kurdish woman whose family was originally from Erzurum, Turkey. She was murdered at the age of 23 in Berlin, by her own youngest brother, in a so-called honor killing. Sürücü had divorced the cousin she was forced to marry at the age of 16, and was reportedly dating a German man. Her murder inflamed a public debate over forced marriage in Muslim families.

Sürücü was sent back to her village by her family and was forced to marry a cousin there at the age of 16, and gave birth to a son in 1999. In October 1999, she fled her parent's home, finding refuge in a home for underage mothers. She attended school, and had moved into her own apartment in the Tempelhof neighborhood of Berlin. At the time of her murder, she was at the end of the training to become an electrician.

Contents

Murder

On February 7, 2005, at a busstop in front of her apartment she was killed by three gunshots to the head. The police arrested her three brothers on the 14th of February. The motive of honor killing was assumed, since she had received and reported numerous death threats to police before the murder.

Prosecution

In July, 2005, the Berlin Public Prosecutor's office charged Sürücü's brothers with her murder. On September 14, 2005, Ayhan Sürücü, the youngest brother, confessed to murdering his sister.

In April, 2006, Ayhan was sentenced to nine years and three months in prison, and his two older brothers were acquitted of charges of conspiring to murder their sister.

Public Outrage

Sürücü's murder was the sixth incident of "honor" killing since October, 2004. Public anger was aroused by an incident at a high school near the scene of the crime some days after Hatun Sürücü was killed, when some male students of Kurdish and Turkish origin reportedly applauded the crime. During a class discussion on the murder, one allegedly said that she "only had herself to blame," while another remarked "She deserved what she got -- the whore lived like a German." The Director of the school, Volker Steffens, sent a strongly-worded letter to students of the school and their parents, warning that the school would not tolerate incitement against freedom.

On February 22, 2005, a vigil called by the Berlin Gay and Lesbian association was held at the scene of the crime, which was attended by about 100 Germans and Turks together. A second vigil, called for by German politicians and artists was held on the 24th of February.

Sürücü's murder, and several similar cases in Germany and elsewhere in Europe have been cited by political opponents of Turkey's admission to the European Union, as an example of disregard for human rights in the Turkish culture.

The Sürücü family's behaviour again sparked public outrage when Hatun's sister Arzu applied for custody of Hatun's six-year-old son Can who lives with a foster family in Berlin since the murder of his mother.[1] Eight months later the district court of Berlin-Tempelhof rejected the request.[2]Arzu Sürücü intends to appeal this decision.[3]

External links

References

  1. ^ Hannah Cleaver: Anger as 'honour killing' family try to adopt victim's son, Telegraph (UK), April 19, 2006
  2. ^ n-tv.de: Kein Sorgerecht für Sürücüs, 20. Dezember 2006
  3. ^ Spiegel Online: Sorgerechts-Gezerre um Hatun Sürücüs Sohn, 5. Februar 2007

Namus is an ethical category,

Namus is an ethical category, a virtue, in Middle Eastern Muslim patriarchal character. It is a strongly gender-specific category of relations within a family described in terms of honor, attention, respect/respectability, and modesty. The term is often translated as "honor".

The notion of Namus is known in but not restricted to the Muslim world; it was known also, for example, in Armenia (see section "In arts").

Contents


Etymology

From Arabic: el-Namus el-ekber الناموس الأكبر‎, "the one in possession of absolute virtues". According to the Islamic tradition, namus is the law or enlightenment bestowed unto Prophet Muhammad (and to Musa (Moses) before that) during his first revelation. (The angel Jibrail that delivered this law is also sometimes referred to as Namus.)

[edit] Essence

For a man and his family, namus, among other things, means sexual integrity of women in the family, their chastity in particular. On the other hand, the man has to provide for his family and to defend the namus of his house, his women in particular, against the threats (physical and verbal) to members of his extended family from the outer world.[1] Namus of a man is determined by namus of all the women in his family (i.e., mother, wives, sisters, daughters). In some societies, e.g., in Pashtun tribes of Afganistan, namus goes beyond the basic family and is common for a plarina, a unit of the tribe that has common ancestral father.[2]

For an unmarried woman, the utmost importance is placed on virginity before marriage, and "proof of virginity" in the form of bloodstains on a bed sheet is required to proudly demonstrate after the wedding night. Professor of sociology Dilek Cindoğlu writes: "The virginity of the women is not a personal matter, but a social phenomenon".[3]

In Islamic societies, for a woman, namus is in obedience, faithfulness, modesty (in behaviour and in dress), "appropriateness".

The Qur'an states,

Men are the maintainers of women because Allah has made some of them to excel others and because they spend out of their property; the good women are therefore obedient, guarding the unseen as Allah has guarded; and (as to) those on whose part you fear desertion, admonish them, and leave them alone in the sleeping-places and beat them; then if they obey you, do not seek a way against them; surely Allah is High, Great.[4]

Violations of namus

The namus of a man is violated if, for example, his daughter is not dressed "appropriately" or if he tolerates an offense without reaction.[5][6][1] "Failing to serve a meal on time", refusing an arranged marriage, seeking a divorce, narrating a dream of infidelity, being raped or a song being dedicated to a female family member on the radio can all be seen to damage namus.[7] Among Pashtuns an encroachment on a man's plot of land also signifies violation of his namus.[2]

[edit] Restoration of namus

Men are supposed to control the behavior of women in his family, and if he loses control of them (his wife, sisters or daughters), his namus is lost in the eyes of the community, and he has to clean his (and his family's) honor. In grave cases, particularly cases involving marriage, this is done by murder or forced suicide. Such cases are especially visible in immigrant societies, when a girl faces the conflict between her choice of the culture of the new home society and the traditions of the old home.[8]

In the most conservative interpretations, if a woman is raped, she is not seen as a victim. Instead, it is considered that the namus of the whole family was violated, and to restore it, an honour killing of the raped woman may happen (estimated 5,000 victims yearly and on the rise worldwide[9]). In other cases, the raped woman may, under social duress to restore namus, commit forced suicide.[10] In Pakistan acid is often thrown on the victim's face to disfigure them rather than them being murdered.[7]

In the British Bangladeshi immigrant culture the violation of namus can result in the murder of the male involved with the female family member.[11]

It must be noted that any suicide is discouraged and indeed prohibited in Islam. Traditions often carry over from cultural backgrounds and find their way into religion.

Current situation

"Hundreds, if not thousands, of women are murdered by their families each year in the name of family 'honor'."[7]

Afghanistan, Aman,[12] Bangladesh, Great Britain, Brazil, Ecuador, Egypt, India, Iran, Iraq, Israel, Italy, Jordan, Pakistan, Morocco, Sweden, Turkey, and Uganda are countries in which honor killings occur.[7] Namus is still an active force in rural societies. Between 1994–1996, 53 cases of honor killings of women in the rural southeastern and eastern regions of Turkey received wide media coverage. The actual crime rate is much higher.[13][unreliable source?] In 2002 international attention was drawn to the honor killing of Fadime Sahindal, of the Kurdish minority in Sweden, who violated namus by suing her father and brother for threats and then rejecting the marriage arranged for her.[14]

Forces against honor killing

In many societies that had or have honor killings contrary social forces are also in action. Feminism and human rights workers seek to stop honor killing. National law can be promoted ahead of the right of families to protect namus. Elements of namus are considered by some to be remnants of archaic patriarchal prejudice. In Germany, if it is judged that the killing was an honor crime, the killer gets the maximum sentence of 25 years without parole.[5]

Fifty years before the murder of Fadime Şahindal, Abdullah Goran (1904-1962), the greatest modern Kurdish poet, condemned honour killing in his poem, Berde-nfsLk “A Tomb-Stone”.[14]

It is an attribute mainly of the Muslim world.

Namus around the world

Jordan

Sharaf[15] is the honor of the family, tribe or person which can increase if the path of moral behavior is followed or decrease if it is left. ‘ird is that honor which relates only to the women in family; it can only decrease. Sharaf is outweighed by 'ird. To regain sharaf 'ird must be cleansed. "A woman is like an olive tree. When its branch catches woodworm, it has to be chopped off so that society stays clean and pure." Murder, marriage to the person that violated her honor or marriage to another man will all restore 'ird. However "‘Izzat Muhaysin, a psychiatrist at the Gaza Program for Mental Health, who says that the culture of the society perceives one who refrains from "washing shame with blood" as "a coward who is not worthy of living."[15] In Jordan prison sentences for such killings usually range from 3 months to 2 years.[citation needed]

A Jordan Times survey showed 62% opposition to changes to a law that excuses honor-killing. A fear of an increase in "moral corruption in society" was reported. A politician, in response to a proposal to give wives the same right to kill husbands caught in adultery, said, "whether we like it or not, women are not equal to men in Islam. Adulterous women are much worse than adulterous men, because women determine the lineage." Some Jordanian Islamic groups say that punishment of adulterous wifes should be left to the state, while other say Islam advocates that male relatives should carry out the punishment. Yotam Feldner writes, "if honour killing originated in pre-Islamic Arab tribalism, it has long since been incorporated into Islamic society and thereby become common throughout the Muslim world, ..."[15]

In arts

In Government

The ill-chosen acronym for the NIJ funded National Missing and Unidentified Persons System (NamUs).

Technology

Even the associated practice of virginity tests in cases of claimed sexual misconduct do not always protect women from femicide, since gossip and rumors may take precedence over forensic evidence, especially since the practice of virginity restoration has become widespread (for women with sufficient money).[17] In Turkey and in Germany, where there is a large Turkish diaspora, Turkish women often resort to such cosmetic surgery.[5]

See also

References

  1. ^ a b Werner Schiffauer, "Die Gewalt der Ehre. Erklärungen zu einem deutsch-türkischen Sexualkonflikt." ("The Force of the Honour"), Suhrkamp: Frankfurt am Main, 1983. ISBN 3-518-37394-3.
  2. ^ a b Pashtunwali Terminology.
  3. ^ Dilek Cindoglu, "Virginity tests and artificial virginity in modern Turkish medicine," pp. 215–228, in Women and sexuality in Muslim societies, P. Ýlkkaracan (Ed.), Women for Women’s Human Rights, Istanbul, 2000.
  4. ^ Surah An-Nisaa; verse 34.
  5. ^ a b c Uli Pieper: Problemfelder und Konflikte von Kindern ausländischer Arbeitsmigranten in der Bundesrepublik Deutschland, a sociological analysis.
  6. ^ Anatomie eines Ehrdelikts ("The Anatomy of Honour Crimes") , by Werner Schiffauer.
  7. ^ a b c d Hillary Mayell, Thousands of Women Killed for Family "Honor" National Geographic News February 12, 2002. retrieved 5-1-07
  8. ^ A Matter of Honor, Your Honor?, by Rhea Wessel, the first article in her series about the rights of Muslim women in Europe, particularly Turkish women in Germany.
  9. ^ "Ending Violence against Women and Girls", a UNFPA report.
  10. ^ "UN probes Turkey 'forced suicide'", a BBC article, May 24, 2006.
  11. ^ The honour code that drove a family to murder. Times Online. November 04, 2005. retrieved 6-1-07
  12. ^ Sawyer, D. (1999). (see A feminist analysis of honor killings in rural Turkey. Culture of honor, culture of change. Department of Sociology, University of Toronto (2001). Retrieved on 2007-01-06.) Citation: Honor Killings. Aired on 20/20. NBC: Friday, January 22. Retrieved 2007-01-05
  13. ^ "Framing Honor Crimes in Turkey", A Journal of Feminist Cultural Studies 15.2 (2004) 119–151.
  14. ^ a b Shahrzad Mojab and Amir Hassanpour In Memory of Fadime Şahindal: Thoughts on the Struggle Against “Honour Killing” retrieved 5-1-07.
  15. ^ a b c All in the Family: How the perpetrators of Honour Killings get off lightly retrieved 2007-01-12
  16. ^ Namus at the Internet Movie Database
  17. ^ Imposition of virginity testing: a life-saver or a license to kill?, by Nadera Shalhoub-Kevorkian, an article about sexual abuse in Palestinian society, a UNIFEM-funded study.

External links

http://en.wikipedia.org/wiki/Namus