AMORAL.MLL.FI.

12 Mart 2008 Çarşamba

TUBAY MAVİ'NİN EŞİ TUTUKLANDI

TUBAY MAVİ'NİN EŞİ TUTUKLANDI
Tubay'ın 36 yaşındaki şüpheli eşi Onu öldürmekle suçlanıp cumartesi günü nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Eşinin 22 yaşındaki akrabası da ona yardım etmekten gözaltına alındı. Bu tutuklamanın hafta sonu gerçekleşmesi ise Uppsala Polisi Tubay'ın öldüğüne inanıyor.


26 yaşında olan Tubay Mavi, yaklaşık 2 yıllık evli olup 11 aylık bir kız çocuğuna sahip. Tubay 1 Ocak gününden beri kayıptı. Eşi, Tubay'ın bir arkadaşına gidip yılbaşı hediyesi vereceğini ve bir daha da eve gelmediğini belirtmişti.

Tubay'ın eşinin onu kaçırdığından şüphelenen polis pazartesi günü eşini gözaltına aldı fakat Cuma günü polisin ve savcının eline geçen güçlü deliller eşinin Tubayı öldürdüğü üzerinde güçlendi.

Bunun üzerine Tubay'ın eşi ve ona yardım etmekle şüphelenen 22 yaşında ki bir akrabası tutuklanarak gözaltına alındı. Polis 22 yaşındaki şahısın cesedi evden alıp başka bir yere götürmesinden şüpheleniyor.

Cumartesi günü Uppsala'da nöbetçi mahkeme halka kapalı tutuklama görüşmesi yaptı. Yaklaşık 1 saat süren görüşmede halka kapalı olduğu için polis ve savcı ellerinde olan güçlü delillerin ne olduğu hakkında bilgi vermediler. Şüpheli şahıs için en geç 28 Marta dava açılması bekleniyor.

Site olarak akrabamız ve köylümüz Tubay'ın kaybolduğunu öğrendiğimiz günden beri hep bir umutla yaşadık.

Allah'tan onu biricik kızına bağışlamasını istedim ve bir an önce bulunması için dualarımı eksik etmedim. Biliyorum ki tüm halkımız benim gibi dualarını eksik etmedi.

Hepimizin temennisi Tubay'ın sağsalim bulunmasıdır.

Dualarımız seninle Tubay..

THA-/IS

(224)
Yazar: Redaksiyon (İsveç)
E-posta: tawkirar.haber@tawkirar.com

Tubay Mavi Kayıp

Tubay Mavi Kayıp
13.02.2008
Ben Mavi ailesi fertlerinden en büyük kız olarak, kardesim hakkında ve nasıl nasıl yetiştirildiği hakkında bilgi vermek istiyorum. Tubay 198 2de K. Maraş Minehöyük köyünden dünyaya geldi(Ailenin en küçük cocuğudur. Biz 4 kız kardeşiz. Ailemiz tarafindan baskı altına alınmaksızın gayet normal şartlar altında ve modern tarzda erkek-kız ayırımı aile içinde olmaksızın yetiştirildik. Babam kız cocuklarını asla baskı altında yetiştirmedi. Yeri geldi arkadaş gibi davrandı. Ama en ufağımız "TUBA" bizden daha farklı yetiştirildi, Ailenin gözünden dayim bir bebekti özelikle de babam üzerine titrerdi.

Tubay İsveç’in başkenti Stockholm de okuyordu ve yaz tatilerinden erkek kardeslerime resturant branüında yardım ederdi. Hic bir zaman ekonomik ve sosyal problem ailemiz icinde yaşamadı. Benim gözümde Tubay kardeşten öte kendi öz kızım gibiydi ve ben onu kızım Günay ile beraber büyüttüm. Kızımla beraber iki arkadas gibi büyüdüler, Teyze-yeğen diyerek büyümediler. En yakını kızımdı Tubaya. Her konuda ona kendi sırlarını ve derdini paylaşırdı. Tabi bu arada ikisi kız cocuğu diyerek zaman zaman sınır uygulardım. Sürekli güzel örnekler vererek onları kendim imkanlarım dahilinde topluma hazırlamaya çalısırdım. Bir yaz günü kız kardeşim Filiz bana şunu söyledi; "Abla Tubay evlenecek!" Tabi ben o arada birden irkildim "Şakamı yapıyorsun" diyerek kız kardeşime sordum. "Hayır abla gercek". Dedi.

Ve ben Uppsala ya döndüm evlenmeyi düşündüğü kişinin kimin nesi olduğunu öğrenmek için. Araştırmam neticesinde ortaya çıktı ki evlenmeyi düşündüğü kişi Ne yazık ki Tubay' a uygun bir eş değildi ve olmayacaktı da. Ertesi gün kız kardeşimle sakin bir ortamda konuşmaya çalıştım. Tubaya bu eş olarak düşündüğü kişinin kendisi için uygun olmayabileceğini söylemeye çalıştım ve okulunu devam etmesini önerdim. Ne yazık ki ikna edemedim. Çünkü Tubay Mavi bulutlar üzerinde adeta uçuyordu. Tabi biz kardeşler hiç birimiz bu eşi olan şahısla evlenmesine onay vemedik ve onu bu düşünceden caydırmak için ikna etmeye çalıştık ama maalesef bunda muafak olamadık.

tuba_mavi_kurdwebb3.jpgEşi 37 yaşında ve daha önce isveçliyle evlenmis iki cocuk babasi olduğunu öğrendik ve aynı zamandan karanlık illegal işlere karıştığını da. Ama tüm bunlar evliliklerina engel almadı. Bir ay gibi kısa bir sürede evliliğe karar verdi ve evlendi. Sonradan ortaya çıktı ki şimdiki kocası Tubay’ı çocuk vaatleriyla kandırmış onun çocuklara karşı zaafını bilerekten. Tabii neler anlattığını, ayrıntıları bilmiyoruz.

Zaman geldi sade bir törenle evlendiler ve bir hafta gecmeden Tubay evime ağlayarak geldi. Meğer dayak yemiş. Sordum neden dayak yedin diye ve bana şunu söyledi; "Abla beni tamamen kandirmış" diyerek agladi.

O arada kendimi tutamayarak kızdım ’’Neden bizi dinlemedin!?’’ diyerek kafamı sallayarak dışarı çıktım. Kızımla beraber evden o gün evden çıkmadılar. Ben direk eşini alamaya gittim. Evin zilini çaldim ve kapıyı actı. Meğer o da bize gelecekmiş ve Tubaydan özür dilemeye gelecekmiş dayak attığı için. Ben sakin bir şekilde Tubaya dayak atamayacağını söyleyerek ikaz etmeye çalıştım ve o da özür dileyerek bir daha böyle birşeyin olmayacak söyledi.

Neyse barıştılar. 3-4 gün geçmeden akşam ben işten eve dönmüştüm, eve girer girmez Tubay’ın çığlık seslerini bizim evin merdivenlerinden duydum, Tubay mosmor vücuduyla kapıdan içeri girdi. O andan Tubay’ı o halden görünce ayakabılarımı cıkarmadan direk beyine gittim. Kapıyı açar açmaz üzerine tükürdüm. Ama ne yazık ki bana terbiyesizce cevap verdi. ’’Ben erkeğim döverimde severim de seni ilgilendirmez!’’ deyince. Ki ben alışkın olmadığımız bir vaset dolu biriyle karşı karşıya geldiğimi anladım.

Tubay bir ay bende kaldı. Göndermedim ve kendisini sürekli döven eşinden ayrılmasını istedim. Ben olayı sadece kız kardeşlerime anlattım ve aileye yansıtmadım. Annem ile babam Türkiyedeydiler. Onlar üzülmesin diyerek susmayı tercih ettim.
Tubay tekrar son şans vererek kocasının evine döndü. Ve her hafta dayak yiyerek susarmış ve bana da bildirmezmis sadece kızım biliyormus. O arada hamileymiş ve 3 aylık hamileliğinden tekrar Tubay’ı döverek kulak zarını patlatıyor ve kızımla beraber hastaneye gidiyorlar. Tabii olayın ciddiyetini öğrenen polisi kocasını gözaltına alıyorlar.

Bütün bunlardan benim haberim maalesef sonradan oluyor. Bu olaydan sonra Tubay’ın kocasının 6 ay akıl hastahanesinden yattiğını ve normal biri olmadığını ögreniyoruz. Tubay ben hamileyim diyerek kızım babasız büyümesin diyerek herşeyi kabul ederek evine dönuyor ve sürekli dayak olayıyla karşı karşıya geliyor.

Ben erkek kardeşimle Tubay’ı ikna edip ayrılmasını istedik. Tubay ayrılmak için resmi baş vurusunu mahkemeye yaptı. Bu arada Tubay erken doğum yaparaka bir kız cocuğu dünyaya getirdi. Bebegini cok seviyor ve adeta üzerine titriyordu.

Tubay bir haftalık bebeğiye görümcesine misafirlige gidiyor ve orda kocasıyla tartışıyorlar kocasının kaba dayağına karşın Tubay annemden yardım istemek zorunda kalıyor. Annem koşa koşa Tubay’ın yanına giderken birde ne görsun kocası Tubay’a yumruklarla girişiyor ve görümcesiyle beyi zorla Tubay’ı elinden çıkarıyorlar.

Bu anda annemin dünyası kararıyor ve hayatında kızına tek fiske vurmayan annem olanlar karşısında olduğu yerde yığılıp bayılıyor. Bu olayıdan sonra Tubay haftalarca annemlerden kaldı. Babam birşey bilmesin diyerek de annem olayı anlatmıyor.

Ve Tubay evine eşi tarafindan tehdit edilerek geri gitmek zorunda kalıyor ve bundan haberimiz olmuyor. Tubay’ın her dayak yemesinden sonra bana gelmesi canıma tak eti ve tüm olanları tek tek polise anlattım ve o arada da ben işimden dolayı Türkiye ye gitmek zorunda kaldım. 3 ay gibi bir süre Türkiye de kaldım.

tubay_mavi_2.jpg Yılbaşına doğru eve döndüm. Tubay malum yine dayak yemiş ve yılbaşı günü annemlere geldi. Tabi ben artık kararlıydım bu sefer kendi elimle Tubay’ı canavar enişteden ayıracaktım ki ben bizzat kendim siddete karşı biriyim. Yıllbaşı gecesi biz kardesler yemek yaptık eğlenmeye çalıştık ama Tubay çok bitkin ve yorgun bir haldeydi ve o yorgunlukla yattı. Bebeğine annem o gece baktı. Tubay ertesi günü eve gitmeden önce siddetli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi kocasıyla ve bu olaydan sonra ne olduysa kalkıp eve gidiyor. Annem merak edip defalarca telefon açıyor Tubaya. Tubay çıkıp cevap vermiyor. Daha sonra annem durumu bana söyledi bende ’’Belki yorgun yatıyor.’’ diyerek rahatsız etmemesini tembih ettim ve annem ve öylece kaldı.

Sabahın saat 06:00’sı annemin evinin zili çalınıyor ve annem kapıyı açar açmaz bebek ve Tubay’ın beyi iceri giriyor ve anneme diyor ki: "Anne al bebegi Tubay aksamdan beri eve gelmedi".

Tabii annem şaşkınlıkla bebeği alıyor ve soruyor "Yine ne oldu?" Kocasının verdiği cevap şu oluyor: "Tubay sizden gelince bağıirarak iceri girdi. Bende kızdım çünkü kızlarım evdeydi daha sonra Tubay dush yapıp arkadaşının yılbaşı hediyesini vermeye gitti ve bir daha dönmedi.’’ Diyor.

Tabii annem inanmıyor eniştenin seneryolarına. Beni çağırdılar ve bütün kardesler bir araya geldik Tubay’ın jeep’ini 1 saat içinden enişte buluyor. Nasıl buluyorsa tabii ve bu bizi daha da endiselendirdi. Bu arada eniştenin konuşmaları birbirini tutmuyor ve polise bizden önce o bildirdi olayı. Bizde onu dinliyoruz 30 saat geçti Tubay’ı biz polisle ilişkiye gectik.

Gunler geçti hala Tubay yok! Yok! Yok! Her telden bir ses geldi ama biz hangi birine Tubay’ın hikayesini anlatsak!!! Bizim icin zor bir ortam ve günler gecti gazetelere verdik olayı. Ben bizzat kendim polisi sıkıştırmaya basladim olayın üzerine daha ciddiyetle gitsin diye. İsveç Uppsala polisi benim sık sık onları ziyaret etmemden ve onalara bacım hakkında sürekli sorular sormamdan rahatsız olmuş olacak ki bunu erkek kardesime söylüyor.

Tabii ben yine hiç birini umursamıyorum bacımı bir daha görememe acısıyla bildiğimi yapmaya baslıyorum bu da hata üstüne hatayı beraberinde getiriyor ve zaman zaman yasaları çiğnemeye basladığım hissine kapılıyorum. Mesela Tubay’ı onun evinde bulma ümidiyle direk evine baskına gittim, ama nafile kendimi sakinleştiremiyorum ve bacım Tubay’ın hayatından endişeliyim.

Günler gecti hala olumlu bir haber yok. Olay İsveç televizyon kanalı TV3’ün ’’Efterlyst’’ programına verildi(Aftonbladet, Experssen City gazetelerinde geniş yer buldu) ama gene değişen, gözüken bir umut ışığı yok Tubay’a dair. Programdan sonra gelen bir kaç haber de isveç polisine Tubay’ı bulmak için yetmedi ve aram hala devam ediyor. Ve Tubay’ın kısa senaryosu böyledir dostlar, yorum sizin…

Kudret Mavi
Tubay Mavi’nin ablası


Uppsala man admits to killing his wife

Uppsala man admits to killing his wife

Published: 5 Mar 08 12:54 CET
Online: http://www.thelocal.se/10280/

The 36-year-old man in custody on suspicions of murdering his wife, 26-year-old Tubay Mavi, and dumping her body in a wooded area outside of Uppsala has confessed to the killing.

Under questioning by police, the man stated that Mavi died accidentally, according to newspaper Aftonbladet.

The couple had a disagreement on New Year’s Eve which escalated into a fight. The man admits trying to hide the body.

The man’s confession was also confirmed by another source to newspaper Expressen.

“We have no comment and that will continue until further notice,” said Christer Nordström, spokesperson for the Uppsala police, to news agency TT.

The man’s defence attorney also refused to comment on the revelations but says he’s upset by them.

“Irrespective of whether my client has confessed or not, this kind of information should not be released. I’m really upset. There is a gag order in the case,” said attorney Stefan Wallin.

The autopsy of the body is expected to be completed on Wednesday, after which investigators will have a clearer picture of how she died.

The forensic examination is also expected to allow authorities to confirm that the body is that of the 26-year-old Mavi.

Police are already convinced that the body belongs to Mavi, who was reported missing by her husband on January 2nd.

A 22-year-old man is also under investigation on suspicions of protecting a criminal and crimes against the peace of a burial place. He is believed to have helped the husband move the body.

The remains were found on Monday in the wooded area near Fjällnora outside of Uppsala.

TT/The Local (news@thelocal.se/08 656 6518)

EVLİLİK VE EVLİLİK SORUNLARI

EVLİLİK VE EVLİLİK SORUNLARI
Evlilik aslında birbirinden farklı iki insanın paylaşmaya başladığı yeni bir hayat dönemi olarak değerlendirilir. İnsan hayatındaki her değişim strese sebep olur ancak evlilik gibi köklü değişimlerin yeri daha bir farklı olmaktadır. Şöyle düşünün kültürel olarak aile yaşantısı olarak birbirinden farklı iki kişinin aynı evi aynı zaman ve mekanı paylaşmaya başlamaları hayatınızda ne kadar radikal bir değişimdir.

Hele birde eşinizle öncesinde tam tanışmadığınızı düşünün. Belki de hep güzel saatleri paylaştınız ve birbirinize göstermek istediğiniz yüzünüzü gösterdiniz. Gülünecek neşeli anları paylaştınız. Ancak artık evlisiniz ve iki kişilik düşünmek zorundasınız.

Bu durumda kendinizi kısıtlanmış gibi hissetmeniz gayet doğaldır. Karşı tarafın da aynı duyguları paylaştığını unutmayın. Bunu böyle düşündüğünüzde karşılıklı anlayışla bazı sorunların üstesinden gelebilirsiniz.

Her iki zaman içerisinde çözülecektir. Ancak bunun yanında yeni yaşamınızda sorunlar ortaya çıkabilir.

TİPİK EVLİLİK SORUNLARI:

İletişim kuramama ve uzlaşmada güçlük: Bu problem gerçektende çiftler arasında oldukça sık görülür. Çiftler ya tartışmaz (?nasılsa bir şey değişmiyor?) ya da tartışır ancak uzlaşamaz. Genellikle herkes kendi söylemek istediğini söyler ancak karşı tarafı gerçekten dinlemez. Tartışamayan çiftler için durum daha kötüdür. Çünkü tartışmanın yerini akıl okuma almıştır(örnek: Kadın:Artık bana hiç dokunmuyor. Muhtemelen beni sevmiyor acaba bir başkasımı var? Erkek: Dokunursam gene seks istediğimi düşünecek ve beni reddedecek ben en iyisi televizyon seyredeyim. Kadın: Şimdide televizyonu açtı bu kesin beni sevmiyor, yüzsüzlük etmeyim gidip yatayım. Erkek: Bu saatte yatılırmı, bu kadının bana hiç tahammülü yok.)

Aldatma (sadakatsizlik): Burada bahsedilen çiftlerden birinin ya da her ikisinin böyle bir deneyim yaşadıktan sonra evliliği sürdürmek zorunda kalması ya da evliliği sürdürmek istemesi durumunda yaşanacaklardır. En sık iki soru; ?bu şartlarda gerçekten devam etmeli miyiz?? beni hala aldatıyor mu?

Kaynana sorunu:

Burada asıl sorun çiftlerin kendi aile düzenlerine sınır çizememiş olmasıdır. Böyle bir sorunu batılı literatürde bulmak çok güçtür. Ancak bizler bu sorundan kaynaklanan soruna her gün tahmin edemeyeceğiniz sıklıkta rastlıyoruz.

Bilinen Tipik sorunlar:

Kaynanamla altlı üstlü oturuyoruz. Her şeyimize karışıyor.

Kocam sürekli onlarda yemek yemek istiyor.

Kocam sürekli onlara harcıyor bizle ilgilenmiyor.

Her hafta sonumuzu her tatilimizi onlarla geçirmek istiyor.

Yukarıda bahsedilen sorunlar çoğunlukla evlilikle ilgili ciddi sorunlara neden olabiliyor. Kaynanasıyla rekabet halinde ki bir kadın kocasından bu durumun acısını farklı dolaylı yollarla çıkarmaya (yatakta isteksizlik, farklı önemsiz konulara öfkelenme gibi ) çalışıyor. Bunu da yapamazsa öfkesini ya çocuklarından (dayak vs) ya da kendisinden çıkarıyor olabilir (baş ağrısı,boyun, bel ağrısı, konversif bayılmalar vs).

Yeni yaşamınızda değişen bir şey de artık düzenli bir cinsel yaşamın başlaması. Özellikle toplumumuzda insanların büyük bir çoğunluğu ilk cinsel deneyimlerini eşleri ile yaşamaktadırlar. Daha önce yaptığım bir araştırmada erkeklerin % 40'ı ilk deneyimlerini kendi eşleri ile geçekleştirdikleri görülmüş. Bu oran kadınlarda daha da yüksek çıkmıştır.

Dolayısıyla tecrübesiz iki insanın bir araya gelmesi üstelikte yanlış bilmeleri nedeniyle bazı cinsel sorunlar da karşımıza çıkmaktadır.

En sık, evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramama karşımıza çıkmaktadır. Bunun temelinde bazı törelerinde etkisi vardır. Kapıda birileri sizden haber beklerken sınavdaki bir genç gibi performans kaygısı yaşayan ve cinsel organında sertleşme sorunu yaşayıp ilişkiye girmeyenlerle sıkça karşılaşmaktayız.

Bazen de cinsel ilişkide yaşayacağını sandığı için kendini aşırı kasan ve bu nedenle ilişkiyi başaramayan genç kızlarla da karşılaşmıyor değiliz. İlişkiye müsaade etmeyecek kadar vajina kaslarında kasılma ile giden duruma ise vaginismus diyoruz.

Bu ve buna benzer cinsel içerikli aksaklıklar evlilikte eşleri dışa yöneltmekte yani sadakatsizliğe itmektedir.Sevgiyi ve ilgiyi dışarda arayan eşler bunu bazen zina bazende duygusal olarak aldatmaya çevirmektedir.İstatistiklere göre evli erkeklerin %35 i eşlerini aldatmaktadır.Bu oran kadınlarda biraz daha az olmakla birlikte azımsanacak bir rakamda değildir.Bu tür dışa açılımlar eşler arasındaki bağı azaltmakta ,birlikteliği zorunluluğa çevirmektedir.Sadece eşe değil çocuklara olan ilgide azalır.Özellikle duygusal aldatmalarda eşlerin yaptığı herşey göze batar,bir beğeni eksikliği ortaya çıkarır ki buda kavgayı kaçınılmaz kılar.

Evlilik sorunlarının başında ülkemizde özellikle ekonomik sorunlar gelmektedir.Ekonomik olarak zayıf olan evliliklerde sorun çıkma yada sorun yaratma olasılığı ekonomik yönden güçlü bir eviliğe göre daha fazladır.Maddi olarak sıkışan çiftler bir savunma mekanizması olarak saldırganlıklarını birbirlerine yöneltirler.Böylece eşler arasında gerginlik ve sürekli birbirlerine güvensizlik ve suçlamalar yaparlar.Buda evliliğin geleceğini tehlikeye düşürür.

Evlilik içinde çok çeşitli varyasyonlarda sorunlar çıkabilmektedir.Bunda en büyük sebep sevgi azlığı, kurum içi demokrasi ve saygı azlığı , eşlerin depresif düşünce modu , anlaşamamazlık , çocuk sorunları , ailelerin baskısı gibi çeşitlilikler gösterebilmektedir.Bunlarda özellikle tarafların aileleri birçok soruna neden olabilmektedir.Öyleki ülkemizde gelin-kaynana sürtüşmesi yıllardan beri bir sorun yumağı olmuş sonu ölümlere varan birçok anlaşmazlık çıkarabilmiştir.

Evlilik sorunlarında diğer önemli bir nedense eşlerden birinin özellikle erkeğin alkol ve kumar alışkanlığıdır.Bu durumda kadın mağdur durumlara düşmekte ve evliliğe sorunlar silsilesi oluşturmaktadır.Ancak kronik bir alkol yatkınlığı yoksa erkeğin alkole yönelmeside yine evlilik içi bir sorundur.

Aile içi şiddet, eşe ve çocuklara uygulanması açısından büyük önem taşımaktadır.Yine aile içi ensest ilişkiler , çocuk istismarları evlilik sorunlarının en kirli yüzüdür.

Genellikle evlenirken kurdukları hayaller ve hayat beklentilerini evlilikte gerçekleştiremeyen insanların evlilik yaşamları sürekli olarak sorunlu geçer ve sonu büyük olasılıkla boşanmayla biter.Evlenmeden önceki duygusal hazırlık süesinde birbirlerini iyice tanımadan evlenen çiftler anlaşamama gibi bir sorunla karşı karşıya kalırlar.Evlendikten sonra iki kişilik düşünmek zorunda kalan eşelere ağır gelen bu durum kişinin kaçınma-yaklaşma anksiyetesi yaşamasına neden olur.Özellikle özgürlüklerin kısıtlanması kişide içten içe bir öfke ve isyan oluşturur.Eğer eşe duyulan sevgi bu öfke ve isyandan aşağıda kalırsa evlilikte sorunlar baş göstermeye başlar.Bu durumdan kurtulmanın en iyi yolu eşler arası açıklık,doğruluk ve yalınlıktır.Sorunlarını açıkça ve objektif olarak paylaşan çiftler bu sorunları çok rahat aşarlar.Ancak evlilik içinde eğer demokratik bir ortam ve kişisel haklara saygı yoksa zaten bu paylaşımın oranı oldukça düşmektedir.Buda çözümlenemeyen sorunlar anlamına gelmektedir.

Tüm bu durumlar bazen kendiliğinden çözülebilir ancak bazen de çözümlenemeyen basit sorunlar ayrılmaya varacak nahoş durumlarla karşımıza çıkmaktadır. Eğer bir iletişim sorununu kendiniz çözemeyecekseniz sorunun çözümü için bir profesyonele başvurmaktan çekinmemelisiniz.

Kaynak://www.psikofarma.com



Yazar: Redaksiyon (İsveç)
E-posta: tawkirar.haber@tawkirar.com

DOĞU KADINLARI KOCA-ŞİDDET

DOĞU KADINLARI KOCA-ŞİDDET
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan kadınlar üzerinde yapılan bir araştırma, evli kadınları cezalandırmak için kocaları ve akrabaları tarafından kullanılan korkunç yöntemleri ortaya koydu. Araştırma raporunda, "burun ve parmak kesme, saç kazıma, cinsel organ dağlama, aç bırakma, duyu organlarına kezzap damlatma", yaygın "ceza yöntemleri" olarak sıralandı.

Diyarbakır Kadın Merkezi (KA - MER) tarafından Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da 13 bin 673 kadın arasında, evlilik kurumuna ilişkin araştırma yapıldı. Araştırma sonrası yapılan görüşmeler ve 2004'te KA - MER'e başvurular değerlendirilerek rapor oluşturuldu. Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Batman, Bingöl, Hakkâri, Van, Siirt ve Kars'ı kapsayan çalışmada, KA - MER ile bölgedeki dadın dayanışma merkezleri görev yaptı.

"Erkeğin tüm birinci derecedeki akrabalarının kadın üzerinde söz sahibi olduğu"nu belirleyen araştırmanın raporunda, korkunç "cezalar" şöyle anlatıldı:

Kuma istemeyene ceza
"Kadınlar, radyodan şarkı isteme, sinemaya gitme, izinsiz dışarı çıkma, eve geç gelme, kuma kabul etmeme gibi basit nedenlerden dolayı da şiddete maruz kalmaktadır.

Kocasına ve kocasının ailesine karşı çıkan kadınlar, burnu ve parmağı kesilerek cezalandırılabiliyor. Saç kazıma, cinsel organ dağlama, aç bırakma, duyu organlarına kezzap damlatma da yaygın. Kadınlar, sosyal hayattan uzaklaştırılıyor, diğer kadınlara gözdağı veriliyor."

Mağdurlarla görüşüldü
Rapor, KA - MER temsilcisi Özlem Öztürk tarafından, Türkiye'nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) uyarınca oluşturulan Türkiye Yürütme Kurulu'na sunuldu. Öztürk, şu bilgileri verdi: "Bize gelen şiddete maruz kalmış kadınlarla görüştük. Eğitim durumlarına, ne zaman ve nasıl evlendirildiklerine ilişkin sorular sorduk. İstatistikleri rapor haline getirdik... Başvuranlara psikolojik destek de sağladık."

Saçı kazınan 'damgalanıyor'

"Saç kazıma" cezası, özellikle köylerde yaygın. Gerdek gecesi bakire olmadığı ortaya çıkan kadın, saçları kazıtılarak baba evine gönderiliyor. Bu uygulamayla, saçlarının kazılmış olduğu görünen kızın bakire olmadığı herkes tarafından anlaşılıyor. Bu gelenek, töre cinayetlerine de zemin hazırlayabiliyor. Ailelerinin istemediği bir ilişki yaşayan ya da izinsiz dışarı çıkan kadınlar da bu şekilde cezalandırılabiliyor.

Cinsel organı dağlanıyor sesi çıkmıyor

KA - MER temsilcisi Özlem Öztürk, şiddete maruz kalanların birçoğunun yeniden şiddet görme korkusundan şikâyetçi olamadığını ifade etti. "Kocasına karşı çıktığı için burnu kesilen ve kendilerine başvuran bir kadının ağzına ve burnuna tülbent sararak konuştuğunu" anlatan Öztürk, tedavi edilen bazı kadınların da kocalarıyla tekrar bir araya geldiğine dikkat çekti. Öztürk, "Bunlar Doğu ve Güneydoğu gerçekleri. Kadınların birçoğu haklarından habersiz. Hakkında dedikodu çıkan kadının cinsel organı dağlanıyor. Kadın, sesini çıkarmadan hayatına devam ediyor" dedi.

Haklarını bile öğrenemiyorlar

RAPORA göre, bölgede kadınların yüzde 16.09'u 10 - 14 yaş, yüzde 64.69'u 15 - 19 yaş, yüzde 16.74'ü 20 - 24 yaş, yüzde 2.02'si 25 - 29 yaş, yüzde 0.35'i 30 - 34 yaş arasında evlendiriliyor. Araştırmaya katılan kadınların 5 bin 602'si akrabalarıyla evlendirilmiş. Araştırmaya katılanların yüzde 40'ı okuma - yazma bilmiyor. Yüzde 30'unun anadili Türkçe, yüzde 3.1'inin Arapça, yaklaşık yüzde 65'inin de Kürtçe konuştuğu ifade edildi. Raporda, "Kadınlar dil problemi nedeniyle haklarını öğrenemiyor. Yüzde 10'u eğitim durumundan utandığı için bilgi vermek istemiyor" denildi.

Akkoç: Modern çağın kahramanı

ARAŞTIRMAYI yapan KA - MER'in başkanı Nebahat Akkoç, 2003 yılında Amerikan Time dergisi tarafından "Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde yaşayan modern çağın kahramanları" arasında sayıldı. 38 kişiyi seçen Time, 1997'de KA - MER'i kuran ilkokul öğretmeni Akkoç'un Anadolu'da aile içi şiddete maruz kalan Türk kadınlarının haklarını savunmak için verdiği mücadeleye dikkat çekmişti.

Kadına şiddet meşru görülüyor

Van Kadın Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zozan Özgökçe, bölgedeki kadınlarda halen 'Eş ve Babadır, Döver' düşüncesinin hakim olduğunu belirterek, şiddet görenin de uygulayan kadar bunu kabullendiğini vurguladı.

Şiddet yüzde 90 Bölgede, aile içi şiddetin halen yüzde 90 seviyelerinde olduğunu kaydeden Özgökçe, kadınların psikolojik, ekonomik ve sözlü şiddetin farkında olmadıklarını kaydetti. Yapılan ikinci evliliklerde ise kuma olarak getirilen kadına daha fazla ilgi gösterildiğini ve bu durumun da birinci eşi hırçınlaştırdığını vurgulayan Özgökçe, derneğe müracaat edenlerin yüzde 80'inin ikinci bir eş olarak veya 'Berdel' diye bilinen yöntemle evlilik yapmış kişiler olduğunu söyledi. Meşru görülüyor Özgökçe, "Bölgede aile içi şiddetin yüzde 90 seviyesinde olmasına karşın, 'Eş ve Babadır, Döver' düşüncesi, uygulanan ekonomik, sözlü ve psikolojik şiddetin hak ihlali olduğunun bilinmemesi yüzünden derneğimize müracaat edenlerin sayısı beklenin çok altındadır. Yalnız, yapılan ikinci evlilikte kuma olarak getirilen kadınlar, daha fazla sevildiği için, hırçınlaşan diğer eş tarafından çıkan tartışmalarda aşırı fiziksel şiddete uğradıkları için bize geliyorlar.

Şimdiye kadar bize müracaat eden yaklaşık 50 kadının yüzde 80'i kuma olarak giden, üzerine kuma getirilen veya berdel yöntemiyle evlenen kadınlardan oluşuyor" dedi. Müeyyide arttırılmalı Ailesine şiddet uygulayan kişiye, 6 aya kadar hukuken evden uzaklaştırılma cezası verildiğini belirten Zozan Özgökçe "İlgili kişiye, bu şiddeti herhangi bir şekilde sürdürmesi halinde ise 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Bunu öngören Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 4324 Sayılı Maddesi caydırıcı değil ve cezai müeyyide arttırılmalıdır" diye konuştu.

Diyarbakır Kadın Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi (Epi-Dem), bir yıllık anket çalışmalarını rapor haline getirdi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma haftası etkinlikleri kapsamında, Aziziye Gürdoğan mahallesindeki çamaşır evi'nde biraraya gelen Epi-Dem yöneticileri, anket sonuçlarını kamuoyuna açıkladılar. Kadınlar risk grubunda Mahaledeki kadınlarla bir araya gelen EPİ-DEM Koordinatörü Gülcan Yalçın Tantekin, yaptığı konuşmada her geçen gün kendilerini biraz daha az güvende hissettiklerini söyledi. Yaşadıkları coğrafyada son 20 yıldır yaşanan şiddetin yarattığı tahribatların travmatik bir toplum yarattığını belirten Tantekin, bu toplumun savunmasız ve her türlü şiddet için en büyük risk grubu olan kadın ve çocukların sorunlarına olanakları ölçüsünde çözüm arayışında olduklarını vurguladı.

Tantekin, "Bir yıl içinde bilinçlendirme gruplarıyla, biriysel görüşmelerle ve alanda kadınlarımızın sorun ve ihtiyaçlarını tespit etmek amacıyla yaptığımız çalışmalarla binin üzerinde kadınla görüşmeler yaptık. Merkezimize bireysel başvuru yapan kadınların yaşadıkları problemler ve şiddet sonucunda yüzde 90'a yakının, birden fazla psikolojik rahatsızlık belirtileri gösterdiği görülmüştür" dedi. İntihar düşüncesi hakim Merkezlerine başvuran kadınların yüzde 65'inin hayatında en az bir kez intiharı düşündüğüne dikkat çeken Tantekin, şöyle dedi: "Göçün ve yoksulluğun yoğun bir şekilde yaşandığı Aziziye, Gürdoğan, Cumhuriyet, Sanayi, İplik, Feritköşk ve Dicle Mahallelerinde 8 ay süresince 280 kadına anket çalışması uygulandı, 800'ün üzerinde kadınla da görüşüldü. Bu gruptaki kadınların yüzde 40'ı şiddete maruz kaldığını, yüzde 20'si 15 yaşın altında, yüzde 60'ı da 16-20 yaş arasında evlendirildiğini, yüzde 50'si kendisinin tercihiyle evlenmediğini, yüzde 50'sinin üstünde bir oran da okuma-yazma bilmediğini ifade etmiştir."

Yüzyıllardan bu yana evlilik öncesi baba, ağabey veya aile büyükleri, evlendikten sonra da koca ve yakınlarının baskısına uğrayan Güneydoğu kadını, artık hakkını hukuksal alanda da aramayı öğreniyor. Diyarbakır Barosu'nun kadınlara hukuksal destek sunmak amacıyla oluşturduğu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ne 2004 yılında 348 kadın başvururken, bunların yaklaşık 4'te 3'ünün aile içi şiddetten şikâyetçi olduğu belirlendi.

Aile içi şiddetten kurtulmak için başvuruda bulunan kadınların sayısındaki artışın, yörede şiddetin arttığı anlamına gelmediğini ileri süren Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi Temsilcisi Av. Meral Danış Beştaş, aksine bu durumun kadınların bilinçlendiğinin göstergesi olduğunu belirtti. Kadına karşı şiddet konusunda toplumsal bir meşrutiyetin var olduğunu ileri süren Beştaş, "Burada bütün topluma görev düşüyor" dedi.------Kadınların çoğu eğitimsizlik yüzünden kocasının eline bakmak zorunda.

Kız çocuklarımızı okutalım kendi hayatlarını kazanmalarını öğretelim.hiç bir erkeğe ve erkek zulmüne mecbur bırakmayalım.erken evliliklere karşı duralım.önce bir benlik kazandıralım kadınlara.hayata kendilerini kanıtlamalarını sağlayalım.güçlü olmaları için desteğimizi sevgimizi bir gün bile yitirmeden verelim.Oturup dedikodu yapmaktan daha iyidir.

Gönderen: Suzan MAvi

Kaynak:...................(bildirilmedi)



Yazar: Redaksiyon (İsveç)
E-posta: tawkirar.haber@tawkirar.com

Akıllanmak için daha kaç kurban vereceğiz

Akıllanmak için daha kaç kurban vereceğiz
Yıl 2008 Tawkirarlar inşallaha bir kaç yıl arayla bir genç kızmızı daha kokmuş kölelik felsefesine daha kurban ettmiş olmayalım. İnsanlarımızın üstündeki dedikodo kültürü ve cehaletinden kaynaklanıyor bu felsefe bitmeli. Peki bu dedikoduları yapan kimler.Ortalamaya bakarsak dedikodu kültütünün temellinde yine o savunmasız kadın var.Kadın ,evet hem dünyada hala yerini edinememiş şidete ve köleliğe mahruz kalan, toplumlarda erkekler tarfında dışlanan, insanlık hakkı çiğnenen ve ha bire papuçluğa devam edip kendi hemcinsini cekiştiren kadın var.Hiç boşuna alınmayın kadınlar dedikodunun temel unsurunu yaratan biz kadınlarız,oturup filancanın kızı böyle yapmış derken kendi üstümüze bakmayız ne garipse ama filnacanın kızını cekiştirmeyi bal gibi biliriz. Bir kaç yıl önce Fadimeyi kurban verdik kurbanımız tek fadimeyle kalsaydı yine neyse ama bütün aileyi dağıttık yerden yere vurduk sonrada aman delimi bu ya bir baba nasıl kızını vurur diyede kınadık ,peki bu neden oldu yine bizim dedikodumuzdan değilmi? Şimdi Tubay kayıp peki neden Tubay kayıp ? Cünkü Tubay savunmasız bir çocuktu bu toplumun kültüründen etkilenerek büyüdü, kimseyi incitemiyecek kadar nazik bir çocuk onun içinde ne kötuluk var nede taşır herkesi kendisi kadar iyi sanar ve saygı verir.Iyide neden Tubay kayıp ortada yok nerde bu kız?Biz ona ne verdik ne aşıladık kokmuş kölelik felsefemiz ve kültürümzde bir kiz evlenince koca dövsede kızsada ona yine buna katlanmayı öğretikten başka ne verebildik Tubaya. kendini savunma hakı öğretmedik avrupanın orta yerinde doğu kültürünü sonuna kadar aşıladık ve onu çaresizce bu şidete maruz bıraktık,hemde ne yaşama hakkı verdik nede savunma hakkı soncuta en ufak bir reaksion göstererek bu şidete karşı çıksaydı hepmız aynı dilde aynı sarkıyı söyler dedikodumuza devam ederdik.Onunlada kalmazdık toplum dışı eder vebalı muammelesı yapar çekiştşirdiçe çekiştiriridik şekilden şekile sokardık,yeter artık diye içimden isyanlar kopuyor ve bu ısyan hepimize bütin tawkirarlara bütün dedikoducu kadınlara erkeklere genclere. Eger bu toplumda yaşıyorsanız ve Tubayları daha kurban vermeyelım, ne artık şu kokmuş kölelik felsefenızı yürütün nede dedikodunuzu. Bu kafayla devam edilirse daha çok kurbanlar verilir ve bu gün Tubayın yanrın bir başkasının başındadır bu, artık çocuklarınızı bu topluma adapte edip onlara yaşama hakı tanıyın.Düsünün bir annenin yüreğindeki yangını üçinden kopan depremleri,ve bir kez dedikodu yaparken yada çocuğunuza kokmuş kölelik felsefesi aşılarken, durun düşünün bir gin sizinde çocuğunuzun başına böyle bir şey gelse ne yapardınız?Artık çocuklarımıza bu kokmus kölelık felsefesi aşılama yerine onlara destek çıkıp şidete maruz bırakmamalıyız her an yanlarında bulunup korumamız gerek kim olursa olsun ilk tokatı kaldırdığı gün kız çocugumuzun hemen onu terk etmesını öğretmeliyiz bir gün el kaldıran başka bir günde kaldırır bu bir gercek.Lütfen güzelim tüm tawküralı genç kızlarımız bu size bir çağrı size ilk el kaldıranı hemen terk edin.Dedikodu yapanları hiç ama hiç düşünmeyin ve kökmus kölelik kültürünün faturasını ödemeyin.Anne babalar artık çocuğunuza baskı dolu kölelik felsefesi aşılamaktan vaz geçin düşünün yarın yüreği yanan ben sen o bir başkasının sırası olabılır.Artık genc kızlarımızı kurban vermeyelim her yerde onlara destek çıkalım kim ne derse desin hiç bir şey yanan bir ana yüreği kadar acı vermez giden bir can kadar yerini boşbırakmaz. Artık genç kızlarımızı kurban vermekten vaz geçelim bu kimseye hiç bir toplumdan fayda getirmez. Tubay kimseyi hıç ama hiç üzen bir çocuk degil sorumsuz biri hiç değil.sevdiklerini üzmemek için olsada böyle kaybolacak biri değil bu tablo ona hiç benzemiyor.Ne olur bu seferde sevdiklerini yanıltsa ve çıkıp gelse dıyorum.
Konuyu Baslatan: hewalmin
Yayin: 2008-03-04 01:12

Mesajlar: 11
mesut_soysuren
2008-03-04 01:29
Yasadigimiz bu cagda dunya'da cirkin bir tecavuzcu kultur bati kaynakli.heryerde kadin kullanilmakta reklanlarda heryerde kadin sirketlerin para kazanma yollunda kullandigi bir kaldirim tasi gibi kullanilmaktadir.kadin her zaman ezilmektedir.bunun sonuclarida cogu zaman cok aci olmaktadir.burdan butun genc kizlarimiza kendilerine sahip cikmaya cagiriyorum.kendilerini kölelestiren bu duzeni savas acmalarini istiyorum.

aziz
2008-03-04 02:02
Her konuda batiyi ornek vermek artik acizligimizin bir göstergesi olmus. Kadinlar hangi cografik kesimlerde en zor durumlarda yasiyor???? Birakalim Afrikayi, Avrupayi kendi icimize bakalim. Kadinin en cok ezildigi bolegeler nereler? Simdi burada sutten cikmis ak kasik gibi gostermiyelim kendimizi. Binlerce yillik tarihlerimiz boyunca kadin surekli ikinci hatta kolelerden sonra ucuncu sinif olarak degerlendirilmistir, feodal sistemin acimasiz dislileri sadece kadinlari ezmistir. Bir erkek karisina danismadan terbiyesiz bir eda ile gidiyor baska bir kadnla imam nikahi denen abuk sabuk bir seyle evleniyor ve ardindan " ben ne yapim, eskiden beri bu gelenek var " diyip cikiyor. Bu ornekler cogaltilir.
---------------
Gelelim esas konuya. Sevgili ana babalar; cocuklariniza dikkat edin, bilhassa kizlara dikkat edin, onlarla arkadas olun, tartisin, konusun, fikirlerini dinleyin, saygi gosterin. Kiz cocuklarinizi eskiden oldugu gibi "sen kizsin, ona bakma, suna bakma, ayiptir, gunahtir, millet ne der" gibi laflar ile buyuturseniz o cocugun gelecegi pek parlak olmaz. Boylesi cocuklar kole ruhlu olur ve her yerde ezilir. Bilmiyorum nasil anlatim, bilhassa bir baba ile kiz cocugu arasindaki bag cok degisiktir, kizinizi dinleyin, hemde cok iyi dinleyin.
Bu laflarim elbette havada kalacak ama yinede ben yazmak istedim. Biliyorum ana ve babalarin buyuk cogunlugu hala eski zihniyet ile cocuk buyutuyor.
Umarim bir daha Gulaylar, Fadimeler, Tubalar aramizdan ayrilmaz. Gencler yasamali, her sey onlar icindir. Basta Huseyin amcaya olmak uzere Adalet ablaya ve sevgili Tubayin kardeslerine sabir diliyorum, Umarim son haber yanlistir ve umarim bir gun Tubay cikip gelir. Bizi uzme Tubay hadi gel artik.

Yukarida bazi gramatik hatalar yaptiysam ozur dilerim.

özkansahindal1976
2008-03-04 09:57
Sayin Aziz ve Hewalmin fikirlerinizin coguna katiliyorum.Toplumumuzdaki bu dedikodu,kiskanclik ve birbirinin acigini arama gibi kötu özelliklerimize bir son verilmeli ve icimizden birinin herhangi bir sorunu oldugunda halk olarak dayanisma ve yardimlasma icinde hareket etmeliyiz.Ailelerimiz cocuklariyla yakindan ilgilenmeli ve arkadas olmali. Ama diger taraftan herseyi feodalizme veya avrupanin farkli kulturune baglamamaliyiz. Benim görusume göre bizim elbistanli kizlarimiz cok baskici sartlarda yetismiyor ,hatta bayagi hur yetisiyor.Maalesef bazi kizlarimizda Özgurluk farkli yorumlaniyor.Özgurluk her önune gelen insanla evlenmek veya iliski kurmak degildir.Bizdeki bu yanlis özgurluk algilamsi yuzunden kizlarimiz bizim toplumundan disindan farkli kulturdeki insanlarla iliski kuruyor ve neyazikki buyuk belalarin icine dusuyorlar. Örnegin 2005 yilinda Öldurulen kizimiz Gulay karagözu ölduren seyfi özdemir bizim toplumdan biri degildi ve para icin gulaya kiydi. Yine Tubay kardesimizin kocasi dilaver özcan erzurumlu biri ve bizden degil.

özkansahindal1976
2008-03-04 10:08
Anlamadigim olay Gulay Karagöz'u ölduren Seyfi Özdemir evli ve iki cocuk babasiymis ve yasi 36 idi.
Yine Tubay kardesimizin kocasi Dilaver Özacan'indan iki cocugu varmis ögrendgim kadariyla ve yasi 36. Yani Tubay'dan 10 yas buyuk.
Anlatmak istedigim kizlaimiz cok guzel,zeki ve yetenekli insanlar ve isteselerdi bizim toplumdan veya bizim kulture uygun bekar ve iyi birsuru insanla evlenebilirlerdi.Neden böyle cani ,vicdansiz ,acimasiz insanlara gönul vermisler? Kizlarimiz artik hissleri ile degil beyinleri ile secmeliler hayat arkadaslarini. Maalesef bugunlerde duydugum kadari ile bircok kizimiz bizim kulturun disindaki kisilerle birlikte veya evlenmeyi dusunuyorlar. Dikkatli olun kizlar! Oturum icin veya para icin sizinle evlenip sonra birakmasinlar

reso
2008-03-04 21:41
tum acili anlarda tabiki duygusal dusunmek elbette dogaldir ama gelin hatayi arayalim once eger bizim toplumda bir hata olsaydi bu gune ´kadar neden bu tur olaylarla karsilasmadikta neden asiri ozgurluk elimeze gectiginde bunlar bizim basimiza geliyoo. neden kendi toplumsal degerlerimize ve toplumsal kurallarimiza uyduktan sonra kim kimin hakkinda ne dedi kodusu yapmis biz kimsenin yapmadigi soylemedigi dedi koduyu yapiyoruz sanki birileri bir sey demis gibisine. bunlar bizim suphelendigimiz kinadiginiz seyler ve biz saniyoruzki birileri dedi kodu yapiyoo.. elbette yapanlar vardir bir insan kendini topluma kanitladiktan sonra dunya-alem dedi kodu yapsin kim inanir bunaa ayrica sunu sormak istiyorum gencler gonul evliligimi yapmali yoksa mantik evliligimi sizce hangisi uygun

MONTANA
2008-03-05 22:37
Hayatta hic kimse kimseyi yargiliyamaz heleki guclu olan insanlari hic Kadin erkek genc cocuk bu kitleye dedikodu ile birseyler kimse asilayamaz herkez inandigi bildigi yolda yuruyor bizim toplumumuzun en zaaf yani ne zaman olumsuzluk veya kotu seyler olsa insanlarin sözlerinden etkilendigi saniliyor gunumuzde acaba Anne Babalar cocuklarina söz gecirebiliyorlarmi herkez rahat olsun bizi dedikodu degil asiri OZGURLUK örf adetlerimizi kaybetmelerimizden dolayi kurbanlar veriyoruz Asiri ÖZGURLUK (herkeze göre farkli kavram) akilli olmamizi engelliyor

hewalmin
2008-03-06 00:06
montana, sence özgurluk yada örf ve adet nedir? herkese göre farkli bir kavram diyorsun ama sana göre nedir merak ettim bir insani katletmek özgurlukse ben o özgurlugu istemiyorum örf adet bir kadini kiyasiya döverek ölume göturmekse sanirim senin bu özguluk anlayisina dunyada senden baska kimse kalmaz fikrinle bas basa kalirsin feodal dusunceyi birakin artik hangi yuzyilda yasiyorsak özgurlugun anlaminin ne oldugunu önce yasadigimiz yuzyilda kavrayalim olmazmi

ciabella
2008-03-06 00:20
hewalmin bir psikopatin yaptigi hatayi neden yüce halkimizi suclayarak yorumluyorsunki? böyle olaylarin feodallikla gericilikle ne alakasi varki? bir insan hastaysa psikopatsa ister modern olsun ister okumus kültülü olsun isvecli olsun kurd olsun turk olsun bu sucu yinede isler yani kulturle alakasi yok.. kadinlarimiza nasihatim var eger kocaniz sizi dövuyorsa tehdit ediyorsa sikayet etmekten cekinmeyin ve sikayetinizide geri almayin .. rahmetli tubay zamaninda iki kere sikayet etmis ama iyi niyetinden dolayi geri almis eger sikayetini geri almaaydi ve o adam hapise giricekti ve hapis gören insanda biraz akillaniyor ve baska bir suc islememeye dikat ediyor .. yani böyle olayi önlemek icin dayak tehdit gibi olaylari ciddiye almak gerek ve diyalog kurmak gerek ..

MONTANA
2008-03-07 00:36
hewalmin kardesim sen benim ne yazdigimi iyice anlayamamissin ben bu uzucu olaydan derin bir tartisma konusu yaratmak istemiyorum ama yazimi tekrar okursan cia bella arkadasimin ifade ettigi gibi acik ve net saygilar

hewalmin
2008-03-09 21:36
KOKMUŞ KÖLELİK FELSEFESİNE KOLLEKTIV ÇÖZÜM BULMAMIZ ŞART
Tavkiralı gençler iki kültür arasında büyüyüp bucalanan kimlik zorluğu çeken gençler bunu kabullenmek gerek. Bu gün Tubay'ın katledilmesi ve bu faturayı ödemiş olması hepimizi derinden yaraladı. Tubay'ı destekleseydik ona kokmus kölelik felsefesinde uzak durmasını ögretebilseydik bugün bu başına gelmezdi ve yüreğimiz yanmazdı.

Ama biz ona ne verdik feodal toplumun kokmuş felsefesi içinde kollektiv dedikodu kültürüne boyun eğmekten başka.
Gelişmiş bir toplumda bütün her şeyin farkında olarak o kölelik felesefesine boyuneğmeyi aşıladık.

Çocuklarımıza sağlıklı birer birey olmasını söyluyoruz diğer yandanda onlara yılların kokmuş kulturunu aşılamak için yarışıyoruz. Bir yandan toplumda kendi benligini kazanacak birer birey olamsını uygun görürken diğer yanda kollektif bir biçimde kokmuş kölelik felesefesini aşılamaktan kendımızı alıkoyamıyoruz. Aman millet demesinki filancanın kızı böyle. Akıllı desinler Tubay?da akıllıydı kimseyi kırmazdı, kimseye kıymazdı ama ona kıydılar. Tabiki her anne baba çocuğunun iyiliğini ister ama ne kadar destek çıkabilme imkanları var bu kollektiv dedikodu kültürü arasında. Malesef insanlarımız birey olarak değil kollektiv kültürden hareket edip evlatlarını bu kollektiv kültüre kurban ediyorlar ve destek çıkamıyorlar.

Şımdide bir?de eş seçme modası çıkar güzel bunuda beğendik ama hangi genc kızımız kendi iradesiyle hareket edebilecek kadar özgür? Genc bir kızımız birini görür aman adı çıkmasın diye hop iş evliliğe gider.Bu lanet kavun değilki kıçını koklasın nerden bilecek karşıdakının ne olduğunu karşısındakını tanımak için bir tek yolu var evlenecek orda zamanla tombalada ne çıkarsa artık görecek, Hayat herkese lotoda şans getirmediğine göre eşte'de getirmiye biliyor.

Ya bışansa o zamanda çalkalar dururuz ya filancanın kızı evlendi boşandı bir yığın boş hikaye sayar kulp takarız. Burda kalsa yine neyse bu genç kızlarımız hadi boşandı, yada karşılaştığı bu karpuz kelek çıktı biz karpuz kelek de demeden kendi çocuğumuza destek çıkıp karpuzun keleğine bahane bulmadan onu ah sen kendi elinle yaptın boynunla çek diyede destek yerine köstek oluruz. O genç kızımızı yahatı boyunca işkence çekmeye zorlar hatta üstüne gider birazda biz ezeri.

Şimdi bütün tavkirarlı genç kız ve erkeklerimizi buna son vermeye davet ediyorum. Tubay?ı bir uğursuza kurban verdik dahada vereck yüreğimiz olmamalı. Bu dumalı, dur demeliyiz.

Hayata bir şeyi ciddiye almamız gerek yaşamı maf olan bizim gençlerimiz bunu durdurmamız şart. Tavkirarlı feodal toplumun kültürünü taşıyan yaşlı kuşak artık sizede o kültürünüzede kolektiv yaşamın dedikodusunada lanet olsun bu noktalanmalı. Bundan sonra belirli aralıklarla genç kızlarımız toplanmalı gençlerimiz bir birine destek çıkmalı arka çıkmalı. Eğer bir genç kızımız yakın çevresinde gereken desteği alamıyorsa bu kollektiv dedikidu çemberınde çekınıyorsa buna hepimiz toplum olarak destek çıkıp arka çıkmalıyız

Özeliklede gençlerimiz bu haksızlığa dur demek için kolları sıvamalı kızlarımıza sahip çıkıp destek olmalıyız bunun içiınde gereken bütün her şeyi yapmamız gerekki yarın yeni kurbanlar vermiyelim. Yaşlılarmı? Onlar feodal kültüründe yaşasınlar çünkü onların kafasını ancak toprak temizler. Organize olmamız gerek kısa sürede bu ülkede kaç tawkiralı genç varsa lisetelememiz gerek ve bu gençlerimize gereken bütün desteği sağlayıp hayatta nasıl ayakta durmalı neler yapmalı bunu tartışmamız ve açıkca konusmamız gerek.

Anne babalar isterse katılabilirler istemezlerse kendileribilir. Elbette bizimde gençliğmize vereceğimi iyi şeylerde var kültürümüzin iyi yanlarıda var ama genç kızlarımıza ne kadar destek çıkıyoruz bundan sonra bunu tartışmamız gerek.

Madem kollektiv yaşıyoruz ve birey olarak destek çıktığımızdan ya kınanıyoruz ya dedikoduya mahruz kalıyoruz ya çocuklarımızı izole edip toplum dışı ediyoruz o halde bize kollektıv çözüm gerek. Çağrım gençliğe kollektiv, buna bir çare bulmamızın zamanı geldi Bundan sonra bütün genclik kollektiv bir şekilde birbirmize yardımcı olmak adına toplanmamız gerek, Bütün fikirlere açık olmak şartıyla genç kızlarımıza nasıl destek çıkacağız bunu bir yere bağlamamız gerek.

Madem kollektiv biçimde kokmus kültür üstümuzde etki yapacak kollektiv bir şekildede bunu değiştirmemiz şart artık.



Delfıne


QIŞAVIT
2008-03-10 23:53
mehmet
tek bir sey söylemek istiyorum bu konuyala ilgili...bizim milletimiz 10 larca kurban verse bile akılları başlarına gelmez..nedeninide söyleyeyim...herkes kendisini bir birinden akıllı sanıyor.. buda şuna yol acıyor akıl verenenimiz olmuyor..durum bu oluncada keşkeler başlar....keşke şu olmasaydı keşke bu olmasaydı diye....isler keşkelere kalırsa ne bu durumlar düzelir nede kurbanlar biter....

TUBAY MAVİ'NİN CENAZE TÖRENİ 17 MART PAZARTESİ GÜNÜ SAAT 12:00'DE UPPSALA'DA


Yayın: 2008-03-12


TUBAY MAVİ'NİN CENAZE TÖRENİ 17 MART PAZARTESİ GÜNÜ SAAT 12:00'DE UPPSALA'DA
Tubay Mavi'nin cenaze töreni 17 mart pazartesi günü saat 12:00'de Uppsala'da kaldırılacaktır. Cenaze Töreni Uppsala Stenhagen - Bethogadaki St Eriks Kappel'de yapılacaktır. Tüm halkımıza ve dostlarına duyurulur.

Yer: Uppsala Stenhagen - Bethogadaki St Eriks Kappel'de

Tarih: 17 Mart

Baslama saati: 12:00



Sitemiz Tubay Mavi'ye Allah'tan rahmet diler, ailesinin, yakınlarının ve halkımızın başı sağolsun.



THA-/HMK

Yazar: Redaksiyon (İsveç)
E-posta: tawkirar.haber@tawkirar.com

ISVECTE HALKIMIZIN BASINA GELEN TRAJEDILERIN SEBEBLERI VE CÖZUMLERI NELERDIR?

ISVECTE HALKIMIZIN BASINA GELEN TRAJEDILERIN SEBEBLERI VE CÖZUMLERI NELERDIR?
Ögrendigim kadariyla Isvece ilk gelenlerden baslarsak 30 yillik bir tarihimiz var burda. Yaklasik olarak 3000 tawkirarlinin varligindan bahsediliyor, yanlisim varsa duzeltin. Özellikle son son 15 yildir halkimizin basina bircok facia geldi. Eslerinden ayrilanlar,uyusturucuya ve humara bulasan cocuklar, kazalardan ,hastaliklarlardan ve birileri tarafindan öldurulen insanlarimiz. Sizce bu trajedi ve problemlerin ana sebebleri nelerdir ve bu sorunlari cözmenin ve yeni facialarla karsilasmamak icin almamiz gereken önlemler ve kararlar nelerdir?
Konuyu Baslatan: özkansahindal1976
Yayin: 2008-03-11 20:23

Mesajlar: 1
özkansahindal1976
2008-03-11 21:51
Aslinda Isvecte yasayan bircok göcmen halk icinde iki farkli kultur arasinda yasamanin verdigi zorluklardan dolayi buyuk sorunlar yasaniyor. Somaliliside, Irakli kurdude,Arabida, Iranlisida,Afganida,Turkude,Bosnalisida, tawkirarlisida,mardinliside,Diyarbakirlisida,Batmanlisida,konyalisida vs.. ayni zorluklarla karsi karsiya,Biz Elbistanlilar olarak son 6 yilda maalesef sansizliklar ve medyanin yasadigimiz bu 3 aci olayin uzerinde cok durmasi sebebiyle gundeme dustuk. Ben stockholmde yasiyorum.Etrafi cok iyi taniyorum ve cok insanla iliskim oldugu icin bircok olayi biliyorum ve göruyorum.Yani sorun sadece biz elbistanlilarda yok.

UMUTLARIMIZ KÜL OLDU İSVEÇ MEZARLIKLARINA

UMUTLARIMIZ KÜL OLDU İSVEÇ MEZARLIKLARINA
Bundan 30 yıl önce; ekmeğimizi kazanmak ve daha iyi bir hayat için düştük İsveç yollarına. Bireysel kültür ve yaşam standartlarının hakim olduğu bu ülke köyümüzden çok farklıydı. Bir an önce para kazanıp geride bıraktıklarımıza bakmak zorundayık. Çünkü tek amacımız çektiğimiz sefaletten kurtulmaktı ama zaman geçtikçe yaşama hep aynı pencereden baktık. Sırf çocuklarımız gelecekte rahat etsinler diye kendi ülkemizi, kendi toprağımızı bırakıp başka bir ülkeye gelerek dördüncü sınıf vatandaş olmayı kabul etmedik mi? ETTİK. PEKİ ŞİMDİ? ..... BEYLER GEMİ SU ALIYOR, BATTI BATACAK

AVRUPA AVRUPA DEDİKLERİ

Bir umut uğruna düştük yollara,
Aş dedik, iş dedik savrulduk her köşeye,
Aman çalışalım kurtulalım bu sefaletten

Gecemizi gündüzümüze kattık,
Büyüttük çocuklarımızı restoran mutfaklarında.
Eve gittik çocuk uyuyor,
Çocuk uyandı biz uyuyoruz
Görmedik, görüşmedik ama
Ne çabuk da büyüdüler keralatar dedik.
Verdiğimiz harçlıklarda fark ettik.

Ne yapar, ne eder, kimlerle gezer sormadık,
Sormaya da zamanımız yoktu.
Okulda çağırdılar, gitmedik, ilgilenmedik.
Soru sordu cevap veremedik, veremezdik,
Ödevine yardım edemedik, edemezdik,
Hele kendimizden hiçbir şey vermedik.
Zamanımız yoktu, 12 saat çalışmaktı tek işimiz

Ben yapmadım onlar yapsın,
Ben gezmedim onlar gezsin dedik ve
Özgürlük adına bıraktık onları sokak ortasına,
Mayın tarlasına, cellâtların kucağına.

Konuşmadık hiçbir zaman, konuşamadık,
Paylaşmadık hayatın hiçbir tadını,
Gelişmedi aramızda baba - evlat ilişkisi
Zamanımız yoktu, çalışmaktı tek işimiz.

Haydi bundan sonra rahata kavuştum derken,
Bir de baktık ki aramızda uçurumlar doğmuş,
Kalın setler örülmüştü bile.

Sessiz çığlıkları bize isyan ediyordu içinden
Koptular bizden, savruldular her bir yöne
Denize düşen yılana sarılır misali
Kimisi kurtuluşu ilk karşılaştığı kişiden,
Kimisi uyuşturucuda, kumarda ve karanlık işlerde
Buldu ve girdi bir çıkmaz sokağa

Dedikodu kültürü bırakmadı yakamızı,
Kıskançlık ve hainlik kardeş bile tanımadı
El ne der misali, hep başkası için yaşadık

Avrupa Avrupa dedikleri, kabusa dönüştü
Umutlarımız bir araba, birkaç kuruş uğruna
Kül oldu savruldu İsveç mezarlıklarına

Bir umut taşıyorduk ama yüreğimiz yaralı
Gemi su alıyor beyler, bayanlar, battı batacak


Hoşça Kalın, Dostça Kalın

Hüseyin Mirza Karagöz


Yazar: Redaksiyon (İsveç)
E-posta: tawkirar.haber@tawkirar.com

İSVEÇ'TE KÜRT AİLELERİ ARASINDA BOŞANMALAR ARTIYOR

İSVEÇ'TE KÜRT AİLELERİ ARASINDA BOŞANMALAR ARTIYOR
İsveç'te her 10 aileden birinde anne baba boşanırken çocuklar ise parçalanmışlığın verdiği dramla büyüyor. Bu duruma karşı kolları sıvayan Kürt Kadın Derneği ise yaşanan sorunlara çözüm ararken, aynı zamanda iki kültür arasına sıkışmış ailelerin yeniden kültürü ile buluşturulması hedefleniyor.

Avrupa ülkelerine gelen ailelerin yaşadığı entegrasyon sorunları aile içinde büyük sorunlara neden olurken, İsveç'te eşler arasında yaşanan boşanmalar başı çekiyor. Yaşadıkları ülkelerden İsveç'e gelen Kürt aileleri yaşadıkları entegrasyon sorunlarıyla birlikte aile içi sorunların sonucunda boşanmayı tercih ederken, her 10 aileden biri parçalanmış.

Sözkonusu sorunların giderek artması üzerine Helsinborg Enternasyonal Kürt Kadın Derneği harekete geçti. Ağırlıkta kadınlara ve gençlere yönelik çalışmalar başlatan dernek, kültürler çatışması arasına sıkışmış ailelerin, sorunlarına çözüm arıyor. Eşler arasında boşanmaların doruğa çıktığı İsveç'te Helsinborg kentinde kurulan Enternasyonal Kürt Kadın Derneği Kürt ailelerinin içinde bulunduğu durumu ve çalışmaları hakkında bilgi verdi.

ÇOCUKLAR İNTİHAR VE NARKOTİKE YÖNELİYOR

Helsinborg'ta daha önce var olan Kürt Kültür Derneği'nin kapatılmasıyla birlikte zorlandıklarını anlatan Enternasyonal Kürt Kadın Derneği Başkanı Fatma Traş, aile içi yaşanan sorunların çocuklar üzerinde büyük bir etki yarattığını belirterek derneğin kapanmasıyla birlikte telafi edilemeyecek sorunların meydana geldiğini söylüyor. Özellikle parçalanmış ailelerde bozuk bir pskiloji ile yetişen çocuk sayısının giderek attığına dikkat çeken Traş kuruluş amaçlarını şöyle açıklıyor:

''Helsinborg'ta derneğimiz kapandıktan sonra en büyük eksikliğini biz kadınlar hissediyorduk. Daha sonra tartıştık ve bir aylık çalışma sonucunda derneğimizi 21 kadınla kurduk. Özellikle diaporada bulunan Kürt çocuklarının dernek ortamından uzaklaşması demek kendi kültürü ve ana dillerinden uzaklaşması anlamına geliyor. Buna birde aile içinde yaşanan sorunlar eklenince ortaya daha vahim ve telafi edilemeyecek sorunlar çıkıyor. Çocuklar narkotik maddelerine yöneliyor yada intihara sürükleniyor. Anne ve babanın ayrı olması bunda büyük bir rol oynuyor.

Bunun tehlikelerini görerek harekete geçtik. Çünkü dernek insanları birleştiriyor. Tüm insanlara kapımız açıktık ama başta Kürt kadınlarının sorunlarına çözüm arıyoruz..

AİLE İÇİ ŞİDDET ANLATILMIYOR

Özellikle İsveç'te kadına verilen sosyal destekten dolayı kadınların aile bütünlüğü için hiç çaba harcamadan boşanmayı tercih ettiğini ve yeni bir yaşam kurma hevesinin bir dönemden sonra trajediye dönüştüğüne dikkat çeken Traş, tüm bunların yanısıra birçok ailede de şiddet yaşandığını dile getiriyor.

Kadınların aile bağlarını koparmadan özgürlük arayışı içinde olmaları gerektiğine dikkat çeken Tıraş, devamla şunları söylüyor: ''Kadınların yaşadığı sorunlar hakkında şu an bir araştırma yapıyoruz. Ancak maalesef bizim insanlarımız feodal yapıyı kıramamış ve kadına yönelik şiddet ve baskı tüm hızıyla sürüyor. İsveçte olmaları hiçbir etki yaratmamış. Kadınlarımız herşeyi yapacak güçteler anca gelenek ve görenekler onların yolunu kapatmış. Bizler kadınların önünü açmak için uğraşıyoruz. İsveçte kalan kadınlara demokratik haklarını talep ederek aile bağlarını koparmadan ileriye adım atmalarına çağrıda bulunuyoruz.''

TÜM KADINLARIN SORUNU BİR

16 yıldır İsveç Helsinborg'ta yaşayan ve derneği kurucu üyesi olan Hanse Kurtlu ise, dernekte açtıkları bağlama ve folklor kurslarına çocukların büyük ilgi göstermesinin umut verici olduğunu dile getirek söz başlıyor. İsveç?te aile içi sorunların çok ağır boyutlara ulaştığını benzer sorunlarla kendilerininde karşı karşıya olduğunun altını çizen Kutlu, devamla şunları dile getiriyor:

''Aslında aile içi sorunları hepimiz aynı derecede olmasada yaşıyoruz. Kürt kadını için ne kadar özgürdür desekte aile içinde hem şiddet hemde kısıtlamaları yaşıyor. Bizim gençlerimiz iki kültürün arasına sıkışmış durumda. Bizde çocukları anlamadığımız için anne baba arasında kavga çıkıyor. Köklü bir ailenin buraya gelmesinden sonra boşanmalar yaşanıyor. İsveç'in her yerinde çok ağır boyuta ulaşmış durumda. Hem devletin yarattığı birrahatlık var hemde kültürler çatışması buna en büyük nedendir. Kürdistanda eşler birbirine bağlıdır. Çünkü başka çaresi yok. Ancak buraya geldikten sonra asimilasyon sonuna kadar yaşatılıyor. Burada aile yapısı darmadağın olmuş herkes bir tarafa geçmiş. Bizlerde dernek çevresinde kenetlenerek ailelerimizi korumaya çalışıyoruz.''

"BU ÜLKEDE YAŞAMAK O KADAR ZORKİ!"

İsveç'e 14 yıl önce gelen Zeliha Tülay'da ''Bu ülkede yaşamak o kadar zor ki! bu yaşama mahkum edildik. Geri de dönemiyoruz? diyerek iki kültür arasına sıkışmışlığın getirdiği zorluğu özetliyor. Bu duruma karşı mücadele vermek için dernek kurucuları arasında yerini aldığını anlatan Tülay'da arkadaşları gibi boşanmalardan yakınıyor. Derneğin bir diğer kurucu üyesi ve aynı zamanda folklor dersleri veren Mediya Zag ise, kadınların sivil toplum kuruluşu kurarak öncülük etmesinin büyük etki yarattığını düşünüyor. Kadınların yaşadığı bir diğer ve önemli sorun olan iş konusuna değinen Zag, kadın işsizliğinin giderek arttığına dikkat çekiyor.

İsveç'te kadına birçok sosyal hak verilse bile kadınların iş dünyasında erkeklerden daha az ücret aldığını hatırlatan Zag, devamla şunları söylüyor:

"Bana göre şu durumda kadınların yaşadığı en büyük sorun iş alımında yer alamamasıdır. Kadın işsizliği büyük. Çünkü yabancı kadınların bir mesleği olmadığı için işsizlik sorunu yaşıyorlar. Bizim amacımız kurslarla birazda olsa yardım edip yol göstermektir. İş alanına açılmaları için destek sunmak istiyoruz.

Öte yandan çalışan kadında erkeklerle aynı işi yapmasına rağmen daha az ücret alıyor. Kadına karşı adaletsizlik bir kezde iş dünyasında karşımıza çıkıyor. Ama öncelikli olarak çocuklar vahim durumda oldukları için onlara kurslar açtık ve bir an önce onları içinde bulundukları kötü durumdan kurtarmaya çalışıyoruz. Kadınların sosyal yaşama katılmaları için öncelikli olarak geziler ve sosyal alana açılma faaliyetleri düzenlemek için çalışma başlattık.

Biz kadın derneği gibi gençlik derneklerininde açılmasını bekliyoruz. Çünkü maalesef gençlerimiz aile ile ilişkiye geçemiyorlar. Aile biraz üzerine gittiğinde de sosyale sarılıyorlar...


ANF NEWS AGENCY ve http://www.rojaciwan.com


Yazar: Redaksiyon (İsveç)
E-posta: tawkirar.haber@tawkirar.com

Diyanet'e mor isyan

Diyanet'e mor isyan


Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 8 Mart’ta yaptığı, “Feminizm ahlaksızlıktır” açıklaması her kesimden kadının tepkisiyle karşılaştı. Feministler Diyanet’e dava açmaya hazırlanıyor

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi web sitesinin kadın hakları isimli bölümünde, “Feminizm ahlaksızlıktır” ifadesi kadınları çıldırttı. Feminist sivil toplum örgütlerinden sanatçılara, akademisyenlerden avukatlara kadar pek çok kadın feminizmin ahlaksızlıkla özdeşleştirilmesine tepki göstererek, “Diyanet kadınları açıkça hedef haline getiriyor. Bu cüret karşısında susmamak gerek” dediler. Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın da, “Radikal bazı feminist akımlar var ancak Türkiye’deki feminist hareket bu şekilde tanımlanamaz” sözleriyle eleştirdiği Diyanet İşleri açıklaması karşısında sivil toplum örgütleri, hakaret davası açmaya hazırlanıyor. Diyanet’in feminizm yorumu genel olarak eleştireye uğrarken, sivri çıkışlarıyla tanınan yazar Emine Şenlikoğlu da bir başka tartışmanın fitilini ateşleyecek sözler söyledi.

BU İFADELER DAVA HAKKI DOĞURABİLİR

Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Saruhan: Bu ifadeler, sağlıklı bir anlayışın ürünü olamaz. Onların kadına bakış açısı, köleleştirme, feodal bakış açısıdır. Feminizm, ahlaksızlık demek değildir. Feminizm kadının kendi haklarına bir insan olarak sahip çıkma anlayışının ürünüdür. Bu ifadelerle ilgili dava hakkı doğabilir. Kendini feminist kabul edenler, bu ifadeleri yargıya taşıyabilirler.

DEMEK BURAYA KADARMIŞ

UÇAN SÜPÜRGE’DEN Halime Güner:
AK Parti döneminde yeni TCK konusunda kadın örgütlerinin mücadelesine cevap verdik. AK Parti’yle birlikte demokratikleşme umudumuzu koruduk. Böyle bir çalışmanın içindeyken son zamanlarda kadını eve kapatmak, evde kadını koruyamamak, kadını şiddetten, tacizden, tecavüzden koruyamamakla karşı karşıyayız. Bunlar böyleyken, şimdi de en son aşama Diyanet’in bu değerlendirmesi geldi. Böyle bir temel anlayışı da yok etmeyi düşünmenin karşısında söyleyecek tek şey var: Buraya kadarmış.

ZAVALLI BİR ZİHNİYETİN PARÇASI

Mor Çatı kurucu üyesi Canan Arı:
Kadının birey olmasına tahammül edemeyen, onu ailenin korunması için hayatını bile feda etmesi gereken bakire parçası gibi gören bir zihniyetin ifadesidir bu sözler. Kadının kendi yaşamını aileden daha üstün tutmasında ayıplanacak birşey yoktur. Burada zihniyet, ‘varlığım aile varlığına feda olsun zihniyeti’dir. Bu ifadelerin, resmi bir sitede yer alması talihsizlik ...

TÜYLER ÜRPERTİCİ BİR AÇIKLAMA

KADAV (Kadınlarla Dayanışma Vakfı) Serap Güre,
“Bizler, kadınların çalışma hayatı üzerine ve sosyal hayatı üzerine topluma katılmaları yönünde kadının insan hakları üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu konuda kadınların onuruna yakışır bir toplumda yer almaları için çaba gösterip politkikalar üretiyoruz. Eğer bu ahlaksızlıksa evet ‘ahlaksızız”. Açıkçası feminizmin ahlaksızlık olduğunu Diyanet İşleri gibi bir kurumdan duymak son derece üzücü...

KASITLI OLARAK YANLIŞ ANLIYORLAR

Kadının İnsan Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Evren Kaynak:
Feminizm ile ilgili çok yanlış anlamalar var. Ve bu yanlış anlamalar hiç de masum değil. Büyük ölçüde kasıtlı. Örneğin kadınlar TCK’nın reforme edilmesi konusunda kampanyalar yürütürken kampanya konulardan birisi de evlilik içi tecavüzün suç kapsamına alınması idi. Biz bütün bu talepler ile uğraşırken çaba harcarken, bizi bir avuç feminist Türkiye’de kadınların genel taleplerini yansıtmıyorlar, diye suçladılar. Kampanyanın başarısı sonucu evlilik içi tecavüz suç kapsamına alındıktan sonra ilk başvuru Erzurum’un bir köyünden geldi. Yani feministlerin Türkiye’de yürüttükleri mücadele bütün kadınların insan haklarını hayata geçirebilmelerine yöneliktir. Ahlak ile neyin kast edildiğini anlamak mümkün değil. Ahlak objektif bir tanım ve terim değildir.

KATLİ VACİPTİR DİYORLAR

SOSYOLOG Pınar Selek:
Bu açıklama feministleri suçlamak ve onları hedef göstermek anlamına gelir. Ahlak dışıdır demek katli vaciptir anlamına gelir. Fakat feminizm gerçekten erkek egemen ahlakı sorgular ve bir özgürlük ahlakı getirmeye çalışır. Daha önceden de feminizm çeşitli şekillerde hakarete ve ağır sözlere uğramıştı. Ancak resmi ağızdan böyle bir açıklama yapılması son derece tehlikeli. Diyanet İşleri Başkanı hemen görevden alınmalı. Bu anlamda Diyanet feministlere yönelecek her türlü saldırının sorumluluğunu da almış demektir. Ancak sanmam. Başbakan bile 8 Mart’ta kadınlara, “3 çocuk doğurun emri veriyor. Açıklamalar ve gelişmeler çok kaygı verici.

TÜM KADINLAR İKİNCİ SINIF

Lale Mansur (Oyuncu):
Kendini kadından daha üstün gören bu zihniyeti de bir kadın yetiştirdi. Onun için işin üzerinde daha çok durmamız lazım.

CAHİLİN CÜRETİ

Nurseli İdiz:
Feminizm önemli bir tarihsel bir akım. Hâlâ da devam ediyor. Ancak karşımızdaki görüşleri, farklı bakış açılarını, tarihi akımları, hepsini hoş görerek medeni olabiliriz

KİMSE AHLAKÇI KESİLMESİN

Nilüfer Açıkalın:
Türkiye’de kadın-erkek çocuk kim varsa ahlak dışı olanın ne olup ne olmadığını bilecek alt yapı kültür ve derinliğe sahip. Gen kodlarımızda hepsi yazılı. Bana kimse ahlak ahkâmı kesemez.

FEMİNİZMİ KABUL ETMİYORUM

Merve İldeniz:
Kadın- erkek eşitliğini kabul etmiyorum.Yanlış bir akımdır. Zamanında kadınlarımız erkeklerden çekti diye onlardan intikam alma haline gelirse sapkınlaşma olur. Niye erkeği sevmeyelim. Ne güzeller?




Ahlaklı feministler de var!

EMİNE ŞENLİKOĞLU:
Feminizm ahlak dışıdır dedirten bazı feministlerin feminizm ile bağlantısı olmayan açıklamaları olmuştur. Duygu Asena’nın feminizm adına söylediği sözlerine vaktiyle dava açılması gerekiyordu. Toprağı bol olsun Asena’nın nasıl konuştuğunu, herkes biliyordu. Diyanet böyle bir açıklamayı genelleyerek söylemişse yanlış. Fakat feminizm, kadın haklarını koruma kavramı iken sanki cinsel özgürlük kavramı haline getirildi. İstediğim erkek ile beraber olurum, erkek evli ise bu onun sorunu beni ilgilendirmez diyorlardı. Buna şöyle denmesi gerek; feminizm sloganı ile hareket edenlerin bazıları gerçekten ahlak dışı konuşuyorlar. Dürüst, namuslu feminist kadınlar da var.




İşte kızdıran sözler

Diyanet İşleri Başkanlığı, web sitesinde “Kadın Hakları” içerikli bir yazıda, “Feminizm, ahlaki ve sosyal bakımdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir kere, feminizm hareketine kapılan kadın, genel olarak kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesiyle aile için vazgeçilmez olan birçok kural ve değerleri hiçe saymakta; esasen sosyal hayatın hiçbir alanında hiçbir insan için geçerli olmayan ‘Kendi hayatımı canımın istediği şekilde yaşamak hakkımdır!’ şeklindeki anlayışı, bütün değerlerin üstünde bir değer ve kanun kabul etmektedir.”

Eski başkandan kadına destek - DİYANET İŞLERİ ESKİ BAŞKANI M. Nuri Yılmaz: Feminizmin olumlu ve olumsuz tarafları var. Feminizm, Hıristiyanlığın katı kurallarına tepki olarak doğmuştur. Kadınların hak ve hürriyetini savunması doğrudur. Ama aşırıya giden feminist cereyanlar da var. Bunlar, sınırsız özgürlük, erkek düşmanlığı gibi anlayışlardır. Erkekleri yakan, yok eden kadınlar bile olmuştur O anlamda tabii ki yanlış. Ama sadece kadın haklarını savunmak, eşitliğini, özgürlüğünü savunma noktasında haklılık payları vardır. Karşı çıkılan nokta, kadın egemenliğine dayanan anlayışın doğru olmadığıdır. Sınırsız bir özgürlüğü ve ahlakdışı bir hürriyeti kimse kabul etmez. Türkiye’deki kadın derneklerini onlardan ayırmak lazım.

Ali Ekber ERTÜRK / ANKARA

Model kardeşlere seks mesajı yaktı

Model kardeşlere seks mesajı yaktı



Başbakan'ın eski sevgilisinin yatak sırlarını kaleme almasından sonra Finlandiya yeni bir siyaset-seks skandalıyla çalkalanıyor. Bu kez ipin ucundaki isim, Dışişleri Bakanı Kanerva.....
İskandinav ülkesi Finlandiya'nın çalkantılara, krizlere pek de alışık olmayan siyaset arenasında iş erkek politikacıların aşk hayatına gelince "icraatlar" ardı ardına geliyor. Halk aylardır Başbakan Matti Vanhanen'in internetten bulduğu, sonra da bir cep mesajıyla terk ettiği sevgilisi Susan'ı konuşuyor. Daha doğrusu terk edildikten sonra yazdığı ve Başbakan'la seks hayatını anlatan kitabı... Bu olayın yankısı sürerken, 4'lü koalisyon hükümetinin bir başka ismi, çapkınlıkta "sabıkalı" Dışişleri Bakanı skandal patlattı.

KADIN KOLLARINDAN TEPKİ
Ülkenin haftalık dedikodu dergisi Hymy, Dışişleri Bakanı llka Kanerva'nın geçtiğimiz ocakta tanıştığı Fin model ve dansçı Johanna Tukiainen (30) ve kız kardeşine 200'den fazla aşk ve seks mesajı attığını iddia etti. 2 çocuk babası dul bakan önce iddiaları reddetti. Ancak AB Dışişleri Bakanları'nın Belçika'daki toplantısı sonrası gazetecilere itiraf etti: "Evet haberler doğru..." Koalisyon ortağı muhafazakâr görüşlü Ulusal Koalisyon Partisi'nin lideri ve Finans Bakanı Jyrki Katainen "Bu konuyu görüşeceğim" dedi. Başbakan Vanhanen ise "Bu özel bir mesele. Kanerva iyi bir bakan" demekle yetindi. Bu, 60 yaşındaki bakanın ilk aşk skandalı değil. 2005'te genç bir kadına aşk mesajları yolladığı ortaya çıkan Kanerva, baskılar üzerine televizyona çıkarak halktan özür dilemişti. Partisinin kadın kolları başkanı Henna Virkkunen tepkisini "Geçmişten ders almamış" sözleriyle gösterdi.