AMORAL.MLL.FI.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Konu: Töre ve berdel

Konu: Töre ve berdel
Konuklar: Van Kadın Derneği Başkanı Zozan Özgökçe, Kamer Acil Yardım Hattı Görevlisi Naime Kardaş ve Uçan Süpürge Genel Koordinatörü Halime Güner


Oğuz Haksever: Takas, insan takası, daha doğrusu genç kız hatta kız çocuk takası. Hatta ayrıntıya inilirse eğer, aynı filmlerdeki rehine takasına benzer bir şekilde yapılmakta. İki otomobil kafa kafaya gelmekte ve hızla kızlar ve eşyaları değiştirilmekte. Evlendirilecek bir kız çocuğa karşı kızın gelin gideceği aileden bir kızın evlendirilmek üzere gelin getirilmesi. Güneydoğu Anadolu'da veya Güneydoğulu aileler arasında yaygın bir gelenek, adı berdel ama çeşitleri var. Bu geleneği gündeme getiren son olay önceden kan berdeli olarak tanımlanabilir ya da kan için rüşvet olarak kız vermek. Diyarbakır'da bir ailenin kızı kaçırıldı. Kan davası olasılığı belirdi. Kan davasının önüne geçmek için kızı kaçırılan aile, karşı aileden kız ve 10 bin yeni lira para istedi. Şartlar yerine getirildi ama iki gencin hayalleri bitti. Böylece hayalleri biten binlerce gencin durumu bir kez daha tartışılacak bir konu olarak gündemde belirdi. İyi günler. Berdel geleneğini ve töre olaylarına karşı yapılan mücadelenin genel durumunu Yakın Plan’a alıyoruz. Önce son olayı anlatıyoruz. İstemedikleri halde kardeşlerinin mutluluğu için ve kan davasının önüne geçmek için evlenmek zorunda kalan iki gence de kulak veriyoruz.

-Berdel, bir kişinin kız aldığı eve kızkardeşlerinden birini vermesi olarak tanımlanıyor. Bu töre çoğunlukla Güneydoğu Anadolu'da görülüyor ve bölgede evliliklerin yüzde 5’i bu yöntemle yapılıyor. Bu töreye son örnek Diyarbakır'da yaşandı. İlköğretim okulu öğrencisi M. A., kız kardeşini kaçırarak evlenen kişinin kardeşiyle evlendirildi. İstemediği bir evlilik yapan M. A. töreye karşı çıkıyor.

M.A: Mecbur kaldık. Bizde onlardan kız aldık. isteyerek evlenmedim. Ben istemiyordum, ben okumak istiyordum öyle olduktan sonra evlendirdiler. Bence bu cahilliktir yani. Böyle olayların olmamasını isterdim.

-Berdelin bir diğer mağduru da erkek kardeşinin kız kaçırması nedeniyle evlenmek zorunda kalan 17 yaşındaki H. K. Genç kız da bu evliliği iki aile arasında barışı sağlamak için kabul ettiğini söylüyor.

H.K: Babam geldi dedi seni vermişiz, bir de üstüne de 10 milyar para. Ben ağladım, üzüldüm ben dedim ben almıyorum önce dedim. Babam dedi bizim hatırımız hiç yok mu? Bende kabul etmek zorunda kaldım.

Soru: Evlenmesen ne olurdu?

H.K: Ya belki kan çıkardı, belki birbirlerini öldürürlerdi. Böyle evlenmek doğru değil. Belki birilerinin bir sevdiği vardır, arkada bırakıp geldiği bir sevgili.

Soru: Peki nasıl olmasını isterdin? Yani evlenmesen ne yapmak isterdin?

H.K: Benim 25 yaşına kadar bekar kalmak isterdim, hayallerimi yaşamak isterdim.

-Bu örnekte olduğu gibi aileler arasında çatışma çıkmaması için yapılan berdel, başlık parası ödememek için de yapılabiliyor. Bu evlilik şekli erken yaşta evlilik oranını da artırıyor.

Oğuz Haksever: Bu meselelerle uğraşan sivil toplum örgütlerine yöneleceğiz. 3 konuğumuz var, Van’da, Diyarbakır’da ve Ankara’da. Önce Van’a bağlanıyoruz. Telefon hattında Van Kadın Derneği Başkanı Zozan Özgökçe var. Zozan hanım merhaba.

Zozan Özgökçe: Merhaba.

Oğuz Haksever: Ne dersiniz, berdel meselesi bu uğraştığınız mücadelede ne kadar öncelik taşıyor?

Zozan Özgökçe: Yani şimdi bize berdel usulü, berdel yoluyla evlenen kadınlar geliyor ama bizim yaptığımız bir araştırma vardı, 590 kadın içinde berdel yoluyla evlenen kadınların oranı 3.2 idi. Yani hani ama bu çokta fazla daha sonra dile getirilmiyor. Benim burada aslında üzerinde özellikle belirtmek istediğim bir nokta var. Berdel işin başı, berdelden sonraki kurallar çok katı aslında. Yani eğer kadın işte bir kan parası sebebiyle veya işte karşı tarafa kuma, aileden kuma alınıyorsa hani ikinci eş olarak biri alınıyorsa kadın diğer tarafa verilebiliyor veya işte bir kan diyelim kadın öldürülüyor veya işte intihara zorlanıyor. Bundan sonra da kan parası niyetine aileden, karşı tarafın ailesinden ya bir mal veya bir genç kız veya yaşı kaç olursa olsun verilebiliyor ama ondan sonra kurallar çok ağır. Mesela bir taraf yani takas yapılan evlenen taraflardan biri boşanamıyor. Ayrılırsa karşı tarafta da aynı yükümlülükler var. Yani bütün herşey iki taraflı. O yüzden mesela daha fazla hakları ihlal ediliyor. Yani ondan sonra da devam ediyor. Yani zaten berdel yoluyla evlilik çok korkunç bir şey, bir de sonrası da aslında kadını tamamen bağlıyor. Yani kadının boşanma hakkı yok, gitme hakkı yok. Hiçbir şeye hakkı yok yani. Karşı taraf çünkü burada belirleyici unsur olabiliyor.

Oğuz Haksever: Karşı çıkanlar da oluyor herhalde ama bunlar istisna galiba ne dersiniz? Veya can kaybı var mı olayda?

Zozan Özgökçe: Şimdi karşı taraf yani karşı çıkanların tıkandığı bir yer var. Eğer hani karşı çıkarsa, evlenmezse ya aileden başka biri gidecek yani onun dışında biri gidecek. Başka bir o yaşadığını yaşayacak veya bir abisi yani hani kan davası devam edecek. Dolayısıyla veya işte o düşmanlık devam edecek. Onu engellemek için aslında kadın bir şekilde kendisini o da heba ediyor yani kendisini adıyor.

Oğuz Haksever: Zozan hanım hatta kalmanızı rica ediyoruz bütün konuklarımızdan. Şimdi de Diyarbakır’a bağlanıyoruz, Diyarbakır’da Kamer Acil Yardım Hattı’nda görevli Naime Kardaş bizlerle birlikte. Naime hanım merhaba.

Naime Kardaş: Merhaba.

Oğuz Haksever: Siz ne dersiniz, ne kadar yaygın berdel? İşte yüzde 5 civarında olduğu söyleniyor, biraz önce Zozan hanım yüzde 3.2 civarında dedi. Ne dersiniz bu oranlara?

Naime Kardaş: Bizim acil yardım hattımıza 97’den bu yana 2.397 kadın şiddet nedeniyle başvuruda bulunmuş ve bunların içerisinde berdel evliliğin yüzde 8 oranında görünüyor bizde. Alo?

Oğuz Haksever: Dinliyoruz efendim.

Naime Kardaş: Yüzde 8 oranında görünüyor, bu Diyarbakır merkezle ilgili. Fakat daha ilçe ve köylere gittiğiniz zaman bu oran daha da yüksek çıkacaktır. Demin Zozan’ın bahsettiği işte kurallara gerçekten hani berdel başlı başına bir şiddet olayı ama onun sonrası da çok ciddi bir sorun. Oradaki kurallar çok ağır geliyor ve bölgede berdelin yanında namus cinayetleri, erken yaşta evlilikler, kuma evlilikleri ciddi oranda. Bunun yanında kayın evlilikleri var. Mesela bizde yüzde 2 oranında çıkmış. Yani kocası ölen bir kadın işte kaynı ile evlendiriliyor, bunun gibi sorunlar.

Oğuz Haksever: Anlıyorum. Pekala bu yüzde yani sizde 8, başka saptamalara göre yüzde 5 civarında veya yüzde 3. Bu düşük bir oran mı sizce, yoksa boyutları itibariyle daha da çarpıcı bir durum mu söz konusu?

Naime Kardaş: Yani 2.300 kadında bu büyük bir oran aslında. Bir de bu sadece danışma merkezine gelmeyi başarabilen kadınlar. Hani hiç gelemeyenler var dediğim gibi ilçe ve köyler var. Oralara gittikçe sayı daha çok artıyor. Yani olay aslında gayet ciddi, daha büyük bir olay.

Oğuz Haksever: Peki gelen ve size gerçekten başvuran kadınların dürtüsü nedir? Bu bir cesaret mi? Yoksa herşeyden vazgeçmek mi? Ne var altında?

Naime Kardaş: Şimdi kadınlar çok kolay kolay yaşadığı şiddeti anlatamıyorlar aslında, anlatmazlar. Hani kol kırılır yen kalır misali. Fakat öyle bir şey oldu ki artık bıçağın kemiğe dayanma noktası vardır, artık her şeyi bir yana bırakıp ve kendi başının çaresine baktığı zaman kadın danışma merkezlerine geliyor ya da başvurabileceği yerler oluyor. O yüzden oran dediğim gibi ciddi ve kadınlar ancak buraya gelebilen kadınlar, başarabilmiş ve bu şiddeti anlatabilecek ve çare arayan kadınların sayısı bu.

Oğuz Haksever: Evet. Naime hanım hatta kalmanızı rica ediyoruz sizinde ve Ankara stüdyomuzdaki konuğumuza bağlanıyoruz. Uçan Süpürge Genel Koordinatörü Halime Güler bizlerle birlikte. Bir sivil toplum kuruluşu olarak onlar da önemli çalışmalar yapıyorlar, Halime hanım merhaba.

Halime Güner: Merhabalar.

Oğuz Haksever: Sizin çok güzel bir haber ağınız var. Bu ağ ile gerçekten bu tür kadın haklarıyla ilgili sorunların nabzını tutuyorsunuz. Sizin saptamalarınız ne? Berdel’in veya buna benzer, bu örnek olaya benzer vakalar ne kadar yaygın?

Halime Güner: Evet. Uçan Süpürge 81 il’de, hatta 9 ilçede konusu direk berdel olmasa da kadına yönelik şiddeti, kadının bir değer olup olmadığını bunları anlatan filmlerden sonra söyleşiler yaptı, çekimler yaptı. Bugün konuştuğumuz konu aslında kadının genel olarak sağlığının, yaşamının en son noktası ve hayatını kararttığı noktadan yola çıkıyoruz, oradan başlıyoruz, Yakın Plan’a bunu aldınız ama bunun başlangıçları var. Her ne kadar Zozan’ı dediğine çok katılıyorsam da berdelden sonraki hayat çok zor ve çok ağırsa da buraya gelmeden önce yapılması gereken çok olaylar var. Çünkü kadın örgütleri yıllardır bunlarla ilgili çok çalıştı, çok koşuşturdu. Kadına yönelik şiddetle ilgili daha 1987 yılında İstanbul’da 2 bin tane kadın dayağa hayır yürüyüşleri yaptı, sığınma evleri açıldı, danışma merkezleri için çaba sarfedildi. Fakat geldiğimiz bu noktada gerek bizim çekimlerimiz, gerekse bütün Türkiye’yi gezerek gördüğümüz sadece belirli bölgelerde yoğunlaşan değil hatta belirli bölgelerden farklı alanlara taşınmış, yerleşmiş kadınların en az konuştukları konulardan biri bu ama hayatlarını da en fazla kararttığı konulardan biri bu. Erken evlilik, karşılıklı kız alıp verme, berdel, satılma, zorla evlilik bütün bunlar çok çeşitli örnekleri var. Sedav kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesini biliyorsunuz ülkemiz olarak taraf bir ülkeyiz. Biz buna 86 yılında imza attık. Ancak çekincelerimiz vardı. Bundan önceki hükümette başlayarak şimdiki hükümette de bu çekinceler ortadan kalktı. Artık bireysel başvuru hakkımız dediğimiz ihtiyari protokole de imza atmış bir ülkeyiz 2002 yılında. Baktığınız zaman uluslararası düzeyde bütün bunlar şikayet edebileceğimiz, bunların olmaması gerektiği konusunda önlem alınabilecek bir adım olması gerekirken şu anda gelinen noktada her gün bir gazetenin bir manşetinde, bir haberinde ya da bir televizyon programında bunu okumak, bunları izlemek gerçekten sadece kadınların kadın örgütlerinin yapacağı bir şey olmaktan çok çıktı. Bunun toplumsal bir sorun olduğunu artık görmek gerekir. Elimde biliyorsunuz yine kadın örgütlerinin lobiciliği, dayanışması çabasıyla mecliste namus ve töre cinayetleri konusunda bir komisyon oluştu. Bu komisyonun ...

Oğuz Haksever: Oralara geleceğiz Halime hanım. Olayın genel boyutuna biraz geleceğiz. Dilerseniz adım adım gidelim. Sizi orada biraz daha ağırlayacağız. Yeniden Zozan hanıma bağlanıyoruz, Zozan Özgökçe’ye. Zozan hanım bu konuyu biraz araştırdığımızda karşımıza şöyle bir durum çıkıyor; canım bu berdel’in de hep olumsuz yanlarını görmemek lazım, olumlu yanları da var. İşte kanın da önüne geçiliyor bazen. Başlık parası meselesini halletmenin bir yöntemi, onun da dışında Güneydoğu’nun bir takım geleneklerini aşağılamaktan, böyle algılanıyor, şikayet var. Buna ne dersiniz bu yaklaşıma?

Zozan Özgökçe: Evet şikayet, biz buradaki erkeklerden de alıyoruz. Yani bu konuda siz hep olaya negatif yönden bakıyorsunuz ama hani biz kadın insan hakları alanında çalışıyoruz ve bu kadınlar için direk bir hak ihlali. Yani kadın para karşılığı, senet karşılığı veya işte bir aileden bir problem olduğunda hatta borç karşılığı bir kız alışverişi olabiliyor. Kesinlikle bu geleneklerde mağdur olan kadınlar. Dolayısıyla da ve de çok maalesef bizim bu bölgedeki geleneklerin en kötü yani bu. Biz artık bunların olmasını istemiyoruz. Yani bende bunun olumlu hiçbir yönü yoktur. Kan davası iyi bir şey değil ki sonuçta. Yani kan davasını sonlandırmak için niçin kadınlar veriliyor ki karşılık olarak? Yani bunun olumlu bir yönü olduğunu ben kesinlikle düşünmüyorum. Evet yani bu sadece bu taraflarda olan bir şey de değil. Hani töre ve namus cinayetleri de burada sadece olmuyor. Evet bu yönüne bizde karşı çıkıyoruz. Sadece buradaki insanların doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki insanların sorunu da değil bu. Namus cinayetleri dünyanın her yerinde oluyor ama bizde birazcık daha şekil farklı ve kırsala gidildiğinde kadının çıkması çok güç. Yani o yaşadığı olayı, berdel’i veya işte namus cinayetine kurban gidecekse veya o şekilde öldürülecekse o bahane edilerek, bundan çıkmak, işin içinden çıkması çok güç ve medya bunu birazcık değerlendirirken sadece hani bu bölgede olan bir sorun olarak değil de bu gerçekten artık ciddi bir toplumsal dönüşüme ihtiyaç olan bir sorun, çok ciddi bir sorun ve ben olumlu hiçbir yönünü göremiyorum, kesinlikle bizler için değil. Hepimiz her an hani böyle bir korku yaşanması, aile içinde, aşiret içinde çok kötü bir şey gerçekten de. Hayatı karartıcı bir sonuç.

Oğuz Haksever: Anlıyorum. Yani medya olaya böyle bakmaz veya bir takım çevreler olaya sadece Güneydoğu’nun bir sorunu gibi bakmazsa dolayısıyla buna karşı gelen bir takım refleksler de azalır, böylece meselenin çözümü yolunda biraz daha adım atılabilir diye düşünüyorsunuz yanlış mı anlıyorum?

Zozan Özgökçe: Evet kesinlikle öyle.

Oğuz Haksever: Pekala. Sizinle tekrar bağlanacağız, yine Diyarbakır’a dönüyoruz Naime hanıma, Naime Kardaş’a. Naime hanım peki size başvurularda gerek berdel, gerek diğer töre meselelerinde nereye kadar gidilebiliyor? Ne kadar çözüm elde ediliyor, ne dersiniz?

Naime Kardaş: Bize gelen başvuralarda biz 2003’te namus adına işlenen cinayetlerle ilgili bir proje yaptık ve ölüm tehditi alan kadınlarla görüşecektik ve can güvenliğini sağlamak amaçlı. 2003’ten bu yana 25 kadın bize başvurdu ve 25 kadına biz destek olduk. Şu an 25’i de hayatta. Fakat tek amacımız bu değildi, birincisi kadının hani can güvenliğini güvence altına almak, ikincisi de toplumsal duyarlılık oluşturmaktı. Çünkü demin de söylendi, bu bir toplumsal sorun zaten ve toplumsal duyarlılığı geliştirmek bence çözüm olacaktır.

Oğuz Haksever: Orada toplumsal duyarlılık ne durumda? Biraz ilerleme var mı? Umut veren bir durum var mı?

Naime Kardaş: Tabiki var. 2003’ten bu yana bizim de diğer kadın kuruluşlarıyla birlikte ortak yaptığımız çalışmalar sonrasında ciddi duyarılıklar oluştu. Mesela namus adına bir kadın ölüm tehditi almışsa burada resmi ve sivil toplum kuruluşları Diyarbakır’da ortaklaşa bir acil müdahele ekibi oluşturdular ve ihtiyaç hangi kurumaysa o kurum müdahele ediyor ve kadının, o ölüm tehditi altındaki kadını daha kolay güvence altına alabiliyoruz. Duyarlılık kısmındaysa kurumların tamamı destek bu projeye, medya çok ele aldı, ciddi bir dönüşüm var. Anket çalışmaları yapıldı, kampanyalar yapıldı. Bu anlamda ciddi bir dönüşüm var diyebiliriz.

Oğuz Haksever: Evet anlıyorum. Pekala yine gelmeyi planlıyoruz size. Yine Halime Güler’e dönüyoruz, Uçan Süpürge Genel Koordinatörüne. Halime hanım kaldığımız yerden devam edelim. Olayın parlemento zeminindeki gelişimini nasıl buluyorsunuz?

Halime Güner: Ona da sonra gelelim isterseniz. Çünkü çok çarpıcı bir şey söylediniz, neden bunlar oluyor? Hani berdel bundan 20 sene önce berdel filminin senaryosunu yazan Emine hanım ile ben bizzat görüştüğümüzde, Diyarbakır’da evinde konuk ettiği zaman kendisiyle sohbetimizde bunu nasıl yazdınız dedim? Sadece evin karşısındaki olanı biteni, köye gittiğinde olanı biteni gözlemledim demişti. Yani gerçeği yazdığından söz etmişti. Şimdi böyle bir 20 yıldır belki bundan önce de varolan bir süreç. Berdel, namus cinayetleri, kadına yöneilk şiddet bunu yaymak mümkün. Peki bunlar neden oluyor? Yine sordunuz her iki arkadaşımıza da, bana ve Diyarbakır’a. Onun sorunun hani bu kan davasını önleyecek mi? Belki iyi bir tarafı var mı? dediniz. Ülkemizde kan davası dediğinizde hepimizin tüylerini diken diken etmiyor mu? Hatta kan davası olayları olduğu zaman hepimiz şahidiz, devletin en üst kademeleri, yetkililer gidip ....

Oğuz Haksever: Sakın yanlış anlaşılmasın. Ben bu tür olaylara karşı bir takım refleksleri dile getirdim. Onları aktardım, elbette böyle düşünmüyoruz yani bütün bu programı hazırlayan haber merkezi olarak evet.

Halime Güner: Sizin düşünmediğinizi çok iyi biliyorum ama bizi seyredenler “canım bunda hiç mi fayda yok, bu işin içerisinde” diyenler olduğunu tahmin ettiğim için söylüyorum. Hatta TCK yasası görüşüldüğü zaman Ankara’da bu işin içinde olan arkadaşlarımızla birebir yaptığımız görüşmelerde bazı maddeler içinde imkansız dediğimiz kadınların bu aleyhine bir şey, nasıl bunu düşünürsünüz dediğimiz zaman “canım çoğunlukta böyle değil, herkes sizin gibi düşünmüyor” demişlerdi. Onun için biraz açıklık getirmek istiyorum. Kan davası ile ilgili olarak devletin en üst yetkilileri gidip kurbanlar kesip, çadırlar kurup her iki aileyi birleştirmek, buluşturmak, barıştırmak için çok büyük bir çaba safrettiklerine şahit olduk. Bunlar için belki devletin bütçesinden, kasasından paralar da ayrıldığını görüyoruz, biliyoruz ama kan davasını önlemek için hayatını karartan ve bunu televizyonlarda birlikte az önce siz de tekrarladınız, gösterdiniz, dünden bu yana da izliyoruz. Yani başka bir hayat yok artık onun için. Böyle bir hayatı şimdi sorunuza cevap olarakta söyleyeyim, devletin ya da Ankara’dan bakarken karar vericilerin nasıl baktığını ya da nasıl önleyemediğini konuşmak gerekir. Çünkü bu bir gerçek. Gerçekten kadın örgütlerinin çabası çok büyük. Bununla ilgili olarak yasalar kadınların istediği doğrultuda çıktı diyebiliriz. Ancak zihniyet değişikliğiyle ilgili olarak yapılan çabalar istediğimiz kadar değil.

Oğuz Haksever: Anlıyorum.

Halime Güner: Zihniyet değişikliği de çok yönlü olması gerekir. Size çok teşekkür ederiz. Çünkü siz daha önce de bizim Uçan Süpürge’nin köprüler kuruyoruz projesiyle ilgili bütün bu il’lerde birebir kadınlarla tamda bu konu üzerinde yaptığımız konuşmaları dillendirip kanalınıza aktardınız. Biz onu eğitim kaseti olarak her il’de şimdi gösteriyoruz. Bu çok, biz farkındayız, bunu dile getiriyoruz, bunu anlatıyoruz.

Oğuz Haksever: Anlıyorum peki.

Halime Güner: Farkında olmayan bunu bu karar vericilerin ya da bunları ortadan kaldıracak olan kişiler onlar üzerine biraz konuşmakta fayda var diye düşünüyorum.

Oğuz Haksever: Sağolun tekrar planlıyoruz süremiz yettiğince size dönmeyi. Teşekkür ediyoruz. yeniden Zozan Özgökçe’ye dönüyoruz. Zozan hanım sizin özel hayatınız medyaya yansıdığı için olayı bu şekilde sormakta çekinmiyorum. Şu şekilde soracağım; siz bir aşiret mensubuydunuz ve şiddete maruz kaldınız evliliğinizde ve okumuş bir insan olarak bunu sona erdirdiniz, ayrıca kendinizi kadın haklarına adadınız. Genç kızların okutulmasının bu tür sorunların çözümündeki payı nedir? Bunu biraz daha iyi hissederek anlatabileceğinizi düşünüyoruz.

Zozan Özgökçe: Şimdi şey önemli, biz bir araştırma yaptık 776 kadın üzerinde ve buradaki amacımız kadınların toplumsal cinsiyet rollerine dayalı algıları nedir onu ölçmek istedik aslında. Şimdi namus, bekaret, zina hani bu ve kadının diğer rolleri ile ilgili hani toplum tarafından biçilen rolleriyle ilgili bir çok soru sorduk ama kadınların çok büyük bir kısmı toplumsal rollere dayalı bütün bu rollerin hepsini çok iyi bir şekilde çok benimsemiş yani. O yüzden biz kadınlarla çalışıyoruz. Şimdi eğitim düzeyi ile bunu hani bütün araştırmamız, eğitim düzeyi ile bu bakış açısı nedir diye değerlendirdiğimizde eğitim düzeyi yükseldikçe toplumsal cinsiyete dayalı roller kesinlikle değişiyor. Yani daha olumlu yöne gidiyor. Yani mesela işte bekaretle ilgili kadının bakış açısı çok daha olumlu. Eğitimin direk alakası var ama burada bizim başvurularda da gördüğümüz bir şey, eğitimli olmak veya olmamak, ekonomik bağımsızlığın olup olmaması, kadının şiddet yaşayıp yaşamamasıyla maalesef çok önemli bir neden değil. Yani herkes yaşayabiliyor. Yani eğitimli olan da yaşayabiliyor, olmayan da yaşayabiliyor maalesef. Çünkü bu yani sözlü olan yasalar, yazılı olmayan yasalar çok daha geçerli.

Oğuz Haksever: Anlıyorum.

Zozan Özgökçe: Kadının hani mesela benim yaptığım bizim aşirette ikinci kişiydim ben. Yani bunca zamandır, bu gerçekten ailenin desteğiyle olabilecek bir şey. Bir de ailenin bakış açısına göre ama eğer ben gerçekten belki de durumum birazcık daha farklı olsaydı ki bende çok zorluk yaşadım. Farklı olsaydı belki de ben bundan kurtulamazdım.

Oğuz Haksever: Anlıyorum.

Zozan Özgökçe: Ama diğer buraya gelen kadınları görüyorum hani her şey sorun. Daha sonra yaşamını değiştirmesi sorun, işte eğer boşanmışsa veya kendi hayatını değiştirmek için bir adım atmışsa, daha sonra ayakta kalmak için tamamen toplumun bakış açısına karşı duruş sergileniyor yani. O yüzden sonrası da elbette çok zor oluyor kadın için ama hani biz burada dayanaşarak bunu aşmaya çalışıyoruz ve ben bizim derneğe ailesiyle gelen ve ailesiyle aynı ailesi biz kızımızı öldürmek istemiyoruz diyen aileler geliyor mesela. Bu çok olumlu bir şey. Bir dönüşüm de söz konusu ama bunun için çok ciddi şeyler yapmak gerekiyor.

Oğuz Haksever: Zozan Özgökçe çok teşekkür ediyoruz size. Hemen Naime Kardaş’a bağlanıyoruz, Diyarbakır’a, Kamer acil yardım hattına. Naime hanım çok kısa yanıt alayım, süremiz azaldı. Bütün konuklarımıza uygun süre vermek istiyoruz. Ne dersiniz, orada kamu otoritesinin bu tür mücadeledeki yerini ne kadar hissediyorsunuz?

Naime Kardaş: Demin de Halime hanımın da anlattığı gibi namus adına töre cinayetleriyle ilgili medya çok gündeme getirdi. Gerçekten bu çok etkiliydi ama onun hani sınırını da korumak lazım. Hani neyi ne kadar konuşacağımız ya da neyi ne kadar yansıtmamız gerektiğini. Fakat bu projede ya da bu çalışmada töre cinayetleri kısmında medyanın desteğini gördük zaten. Ben son şunu eklemek istiyorum; bölgede Türkiye’de, dünyada kültür ve gelenekler nedense hep kadınlar üzerinden götürülüyor ve acısını bedelini her bir şekilde kadın veriyor. O yüzdendir ki berdel’in ya da işte kan davalarını engellemek için kadınların hediye edilmesi gibi. Bunların hepsine karşıyız ve kadınların hiçbir şekilde bedel vermemesi gerektiğine inanıyorum. Yani kültürü ve gelenekleri hani kadınlar üzerinden çözülmesin.

Oğuz Haksever: Anlıyorum. Çok teşekkür ediyoruz Naime Kardaş size de ve Halime Güner’e bağlanıyoruz bu sefer. Halime hanım biraz anlattınız ama belki biraz daha vurgulayarak programı bitirmekte yarar var. Kadın hakları için uğraşan sivil toplum kuruluşları ipin ucunu yakaladı mı? Yakaladıysa ne kadar yakaladı? Yani size rehber olabilecek, sonuç almaya götürebilecek bir ortam, bir yol, yöntem, yol yordam buldunuz mu?

Halime Güner: Evet kadın örgütleri giderek kendinin yol haritasını çizerek, birbirleri arasında diyaloğlar kurarak bunun sizin deyiminizle ipin ucunu fazlasıyla yakaladı. Yalnız bu konu kadın haklarında kadın derneklerinin çözeceği bir konu olmanın dışında toplumsal bir sorun olduğunun altını bir kez daha çizmek gerekir. Yine berdel olayının çok benzeri geçtiğimiz hafta yine doğuda bir örnek yaşadık hep beraber bunu da izledik. Bir öğretmen bunu farkediyor sınıfta. 13 yaşındaki bir kızın para karşılığında satılacağını ve berdel ile evlendirileceğini öğreniyor, bunu valiye haber veriyor vali bunu engelliyor ve aileye yoksul aile olduğu için, para istedikleri için bu para karşılığında kızın hayatı kurtuluyor. Buradan ne çıkıyor karşımıza? Eğitimcilerin bu konuda eğitilmiş olması, öğretmen. O bölgenin milletvekillerinin bu konuda sorumluluk hissetmiş olması. Yasal olarak yaptırımların sadece beyaz kağıt üzerinde değil, uygulamaya yönelik yaptırımların takip edilmiş olması, izleme komitelerinin kurulmuş olması. Buradan Ankara’dan baktığımız zaman karar vericilerin olduğu bir il’de kadınlar için meclisteki komisyonlar, kadın erkek eşitliği komisyonu, bu konudaki yaptırımlar bunların hepsinin olması gerekir. Hatta size bir şey daha söylemek istiyorum meclis açıldığı zaman bu meclis açıldığı zaman bu meclis biliyorsunuz yüzde 52 oranında kadınların da mecilsi. Meclisin açılış konuşmasında rahatsızlığım nedeniyle sabahtan akşama kadar evde bütün konuşmaları not aldım ve bu notların içerisinde cumhurbaşkanının konuşması dahil. Hiçbiri Türkiye’de yaşayan kadınlara yönelik şiddeti, kadınlarla ilgili girişimci kadınları, kadınların ekonomik özgürklüklerini, kadına yönelik bir mesajla karşılaşmadığımı özellikle de söylemek istiyorum. Buradan baktığınız gibi genel olarak biz varız. Kadınlar her yerde olduğu gibi varlar ama kadınların hayatlarını eğer karartan yok töre adına işlenen cinayetlerse, yok erkeklerin bu konudaki anlayışlarıysa, buna eğer sessiz ve suskun kalmak, suç ortaklığı yapmakla eş değer olarak görüyorum. Artık bunları yaşamak istemiyoruz. Çünkü bunlarla ilgili inanılmaz mesajlar var. Artık bu mesajları duymak ve o duyulan mesajlar üzerine gitmek gerektiğini düşünüyorum.

Oğuz Haksever: Peki Halime Güner çok teşekkür ediyoruz efendim Uçan Süpürge Genel Koordinatörü, yayınımıza katıldığınız için çok çok sağolun. Berdel olayından hareketle töreye karşı yapılan, insan haklarına, kadın haklarına aykırı geleneklere karşı yapılan mücadeleyi çeşitli boyutlarıyla Yakın Plan’a aldık. Yeni bir programda görüşmek üzere hoşçakalın.

Hiç yorum yok: